Evet dış temsiliyetini emanet ettiği büyükelçiler o ülkenin en önemli güç dinamiklerinden biridir...
Salı günü Büyükelçiler Kararnamesi (Ataması) açıklandı…
Listeyi şöyle bir incelediğimde bana göre öne çıkan en önemli unsur şu oldu: Ülkelerle olan ilişkilerimiz, dünyanın içinde bulunduğu süreç, Türkiye’nin menfaatleri ve o ülkenin dengeleri göz önünde tutularak doğru bir stratejiyle isimler belirlenmiş... Bilhassa birkaç isim var ki ‘bundan iyisi olmazdı’ dedirtti. Bunlardan biri de benim sıklıkla köşeme taşıdığım Irak! Bağdat Büyükelçisi olarak atanan Ali Rıza Güney’in geçen yıl Erbil’de katıldığı bir programda yaptığı konuşmayı izledim.. Seçtiği cümlelerin manası, duruşu, tarzı, kısa ve net anlatım dili ile bu isim Bağdat için tam yeri, tam zamanı dedirtti bana. Ali Rıza Güney’in yaptığı konuşmanın içeriği çok önemli başlıkları barındırıyordu bu sebepten yazının içeriğine bugün değinmeyerek önümüzdeki günlere bırakıyorum...
Evet dış temsiliyetini emanet ettiği büyükelçiler o ülkenin en önemli güç dinamiklerinden biridir... Duruşu, vizyonu, hitabeti, görüntüsü, nezaketi, iletişim başarısı, bilgisi ve en önemlisi de ‘vatan aşkı’ ile ülkesini doğru yansıtmalı bu isimler... Bir nevi ‘onlar demek biz demek’.
Pandemi ile “güçlü devlet güçlü vatandaş” başlığı öne çıktı. Ve ülkeler ‘yeni dünya’ başlığını önüne acil yeni yol haritalarını çizmeye başladı... Sadece ülkeler mi? Tabiki değil! Ülkeler gibi bireyler de kendini güncellemek zorunda! Çünkü; güçlenmek için politikalarını güncelleyen devletler, yeni dünya düzeninde güçlü ve üretken vatandaşları yanında görmek isteyecek. Masa başında oturarak, yerinde sayarak, kendini geliştirmeyerek ay sonunu bekleyen personel tercih edilmeyecektir diye tahmin ediyorum!
Okkalı bir tokatla dünyanın başına her an her şeyin gelebileceğini anlayan insanoğlu şöyle bir silkelendi! Ve pandeminin uluslararası güçlerde nasıl bir çöküş yaşattığına şahit olduk! Vatandaşlarını ölüme terk eden ülkelerin birbirinin tıbbi ve gıda malzemelerine nasıl el koyduğunu gördük! Neredeyse on ay boyunca bu ülkelerin insanlığımızdan utanacağımız görüntüleriyle içimiz sızladı ve ‘Yarabbi şükür bize’ dedik...
Sonrasında aşılar üretilmeye başlandı. Bulunan aşıların uygulama hızı ve adedi de ülkelerin gücünü ve vatandaşına verdiği değeri gösterdi. Misal Almanya kendi ülkesinde üretilen aşıyı bile bahar aylarına kadar sadece on bir milyon alabileceğini açıklarken Türkiye tek kalemde elli milyon adet aşı satın alarak vatandaşlarına verdiği değeri gösterdi... İşte tüm bu yaşananlar doğrultusunda hepimiz şunu anladık; gelmişimiz ve geleceğimizle soy alıp soy verdiğimiz toprakların gücü vazgeçilmezimiz... Yani ‘güçlü vatan güçlü biz’ demek...
İçeride her başlıkta güçlenmek-güncellenmek adına bunca hazırlık varken dış temsil makamlarımız da Türkiye’nin gücüyle daha da güçlü ve kararlı olmalı bundan sonra... Çünkü; Türkiye tam da şu dönemde uzun zamandır her sahada yaşadığı doğum sancılarının sonuna gelmek ve sağlıklı doğumları yaşayarak büyümek-güçlenmek üzere... Yurt içi ve yurt dışında teröre vurduğu darbelerle birlikte Kıbrıs, Libya, Suriye, Akdeniz, Azerbaycan ve Irak’ta da başarılı sonuçlar elde etti Türkiye...
Ülke olarak bunca önemli eşiklerden geçmek üzere iken ‘vatan bilinciyle hareket eden’ ve tuttuğunu kırmadan-dökmeden-küstürmeden koparan dış temsiliyet makamlarımız çok önemli... Bununla birlikte Türkiye ruhuyla hareket edecek sivil diplomasinin de ‘yeni dünya’ formatıyla yurt dışı siyasetimizi desteklemeli...