Geçen hafta jet hızıyla geldi şok etkisi yaratan gelişmeler...
Siyaset arenası yeniden ısındı...
Geçen hafta jet hızıyla geldi şok etkisi yaratan gelişmeler...
AK Partili bir kesimin, İhsan Aslan’ın, Bülent Arınç’ın ve dışarıdan isimlerin yaptığı fikir paylaşımlarını tek tek değerlendirdim... Sonra sosyal mecradan etki ve tepki yansımalarına baktım... Sokağı dinledim, kokladım, gözlemledim... Geçmişte yaşananları ve geleceğe dair olabilecek teorileri mantığımda süzdüm... Ve ortaya şu çıktı; kusura bakılmasın fakat kimselerin umurunda değil söylenenler ve yaşanan gelişmeler! Ve kimseler samimi bulmuyor geçtiğimiz haftayı! Çünkü vatandaş yurt içinde ve yurt dışında güçlü Türkiye başlığına, ekonomik istikrara, geleceğe umutla bakmaya, varlıkta ve yoklukta birlikte kader birliği yapmaya odaklanmış durumda... Yani ülkenin huzuru, birliği, dirliği, geleceği adına birlikte var olunmasından yana... Ne İhsan Aslan’ın ne de Bülent Arınç’ın açıklamaları beklenen etkiyi uyandırmadı velhasılı kelam! Bilhassa İhsan Aslan’ın açıklamaları ‘yok artık daha neler’ dedirtip büyük tepki çekti hem AK Parti kanadından hem Doğu ve Güneydoğu insanından hem de muhalefet kanadından...
Yaşananlara dair benim gördüğüm şu; hükümet kanadından iki ses yükseliyor. Bir kesim yeniden bir nevi açılım süreci türevinde adımlar atmaya niyetlenirken bunun için önce nabız yoklamayı tercih ediyor. Diğer bir kesim de buna asla sıcak bakmıyor! Ki haklılar çünkü yurt içinde ve yurt dışında bunca başarılı yollar kat edilmişken, teröre ve terörü finanse eden kanallara büyük darbeler indirilmişken, Irak Hükümeti’ne dahi terörle mücadele etmesi konusunda ilham olmuşken, Diyarbakır Anneleri, Iraklı Annelerin de terör örgütü tarafından kaçırılan çocukları için sesini yükseltmesine vesile olmuşken yeniden bir açılım çabası ‘büyük gönül ve motivasyon kayıplarına’ sebep olacaktır!
Öncelikle artık şu gerçeği fazlasıyla göz önüne almamız gerekiyor; işi, aşı, geleceğe dair hayalleri, sosyal-kültürel-sportif alanları, hukuki haklarda eşitliği varsa bireylerin gerisi hikaye... Kaybetmeye korktuğu değerleri varsa insanların o toplumlarda kötü oluşumlar beslenemez... Çalışan ve üreten makinelerin pas tutmaması gibi bir şey bu! Evet “benim ve evlatlarımın elindeki tohumları ekip sulayacağı sonra da büyüttüğü ağaçlardaki meyveleri hasat edeceği umudu varsa huzurumuza ve geleceğimize zarar vermek isteyenlere izin verir miyim?” diyor insanlar...
Özetle şunu anlatmak istiyorum; elde edilen mevcut huzur ve güvenlik ortamı sonu belli olmayan meçhullere heba edilmemeli zira kimsenin ‘yeniden bir çözüm süreci’ beklentisi yok! Şok etkisi yaratıp kitleleri harekete geçirmesi beklenen açıklamalar istenen etkiden ziyade tepki çekti...