Çocukken anlayamadığım, zaman ilerledikçe anladığım bu sözü hiç sevmiyorum.
Ülkemiz yasta.
Çok büyük acı, dayanılmaz keder içindeyiz, analar, babalar, bacılar, eşler, aileler yangında.
Gencecik çocuklarımız hain bir saldırı ile şehit oldular.
Onlarca can hayallerini, gelecek ümitlerini, umutlarını yanlarında alıp gittiler.
Oysa yaşamalı ve ömürlerini analı babalı, sevdikleri ile doğacak çocuklarının kokusu ile geçirmeliydiler.
Allah! Analarına babalarına ailelere sabır versin derken gerçekten ateş sadece düştüğü yeri yakar derler ya.
Çocukken anlayamadığım, zaman ilerledikçe anladığım bu sözü hiç sevmiyorum.
Bu acı keder hepimizin yüreğini yakıyor, yakmalı öyle de olmalı.
Analar babalar bunu bilmeliler ki, ülke tüm vicdanı ve merhameti ile ateşte, işte o zaman bu ortak elem, bu ortan vicdan sarmalar onları.
Konuşmasak olmaz ki.
Yazmasak hiç olmaz ki.
Gelelim sosyal medyaya.
Sosyal medya paylaşımlarına bakıyorum, bazen maruz kalıyorum, umuru olmayan, hayat devam ediyor diyen insanlar var.
Elbette herkes canı ne isterse onu paylaşır.
Ancak sosyal medya bir platform ise, yani paylaşımlarını herkes görsün diye paylaşıyorsan, eh herkes görür.
Gördüm işte.
Ve en azından böyle günlerde paylaşımlarında sağduyu ve vicdanını devreye sokmuyorsan, bizimde söyleyecek iki çift sözümüz olur.
Benim anam, babam öldüğünde sen niye üzülmüyorsun kardeşim demiyorum ki sana.
Ülken için şehit olan gencecik adamların merhametini arıyorum sende.
Vicdanını arıyorum.
Ararım, o gencecik çocukların merhametini ararım sen de hiç kusura bakmayın.
Vicdansızlık merhametsizlik senin hakkın ise vicdanını aramakta benim hakkımdır.
Bunu başarmalıyız.
Birazda anlıyorum aslında.
Herkes kendi kadar ya.
Merhameti, vicdanı, ahlaki kendi kadar ya.
Ölümlü dünyanın vicdansız, samimiyetsiz, art niyetli insanları kendi kadardır.
Keşke bu gencecik adamların yerine siz ölseniz.
Sizler.
Bir yer düşünün ki orası HİÇBİRYER olsun.
İşte siz orada kalın ve hiçbir kimse olmayın.
Kalbim çok yorgun ve paramparça.
Çok üzgünüm çok kırgınım, çok kırılganım ve çok kızgınım.
Yorgun yüreğim.
Ülkemin acısı kederi olan gencecik şehit adamlar, ÖMÜR boyu sizi unutmayacağım.
Sözlerim tükeniyor, ama satırlarım tükenmiyor. Uyusam uyansam hepiniz yüreğimden sağ çıksanız.
Funda'nın aklındakiler..
8 Mart Dünya Kadınlar Günü geliyor.
Pek çok belediyeler, sivil toplum kuruluşları markalar, farkındalık yaratmak, reklam yapmak için hazırlıklar yapıyor.
Ben oldum olası hiçbirini anlamlandıramam ve sevmem.
Uyanıklıktan rant kapısına geçiş derdi olduğunu bilirim.
İzmir Konak Belediye Başkanlığı da böyle bir çalışma yapmış.
"Kadın olmak" adı altında çok sayıda siyasetçi, milletvekilleri, sanatçı ve gazeteciler plastik makyaj ile gözler mosmor, ağzı kan içinde, bıçak darbesi almış, yani kan revan içinde mosmor fotoğraflar çektirmişler.
Kadın Dernekleri Başkanı Canan Güllü hanımefendi, "Bu projelerle 8 Mart Kadınlar Günü'nü sulandırıyorlar" demiş.
Devam etmiş.
"Bıçaklar, aletler, yaralar ile farkındalık projesi yaptıklarını sanıyorlar, ancak bu görüntüler şiddeti yeniden üretiyor.
Bu projelere verilen emeği kadınlara şiddeti ortadan kaldırmak için verin".
Başkan devam ediyor.
"Ben artık bu projelerin rant kapısı olduğunu düşünüyorum". Erkeği sorgulamak yerine kadını resmediyor".
Sayın başkan yerden göğe kadar haklısınız aynı şekilde düşünüyorum.
Rantın dik alası.
Bu arada, Konak Belediye Başkanlığı Basın Danışmanı Erdinç Bey açıklama yapıyor, "fikir kadın üyelerimizin yani bizimle ilgisi yok".
Gördünüz mü! Nasıl sıyrılmış.
Gördünüz mü! Bunların erkeklere hiçbir faydası yok, aslında hiç kimseye faydası yok.
Siyasetçiler ağzınıza ketçap, gözünüzün altına mor far sürüp poz vereceğinize çalışın, şiddeti önlemek için adımlar atın daha iyi olur.
... Akademisyen genç kadın Ceren Damar davasını biliyor ve talip ediyorsunuz.
Akademisyen Ceren kopya çekerken yakaladığı öğrencisi tarafından, önce tabanca ile vurulup sonra delik deşik bıçaklanarak öldürülmüştü.
Katilin savunma avukatının, "müvekkilim cinsel saldırı mağduru olmuştur, onu tebrik etmeniz lazım" dediğini ve ne kadar tepki çektiğini biliyorsunuz.
Utanmaz adam ölmüş kadın üzerinden yalandan ahlak arayışına girerek savunma yapmıştı.
Bu avukat meğerse polis akademisi öğretim üyesi imiş.
Çok şükür Akademi'den ile ilişkisinin kesildiği, Adalet Bakanı tarafından açıklandı.
Ayrıca Ankara Barosu da hakkında soruşturma açmış.