Hayatta bazı borçlar vardır, nesiller geçse de hiçbir zaman ödeyemezsin.
Vefatının 80. Yılında Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü saygı ve minnet ile anıyorum. Bu vatan, bu gençlik, bu çocuklar sana büyük minnet borçlu. Varlığın ve bıraktıkların için sonsuz teşekkürler.
Özlem demişken bir de çocukluğumdaki müzikleri çok özlüyorum. Birkaç gün önce trafikte bir radyo canlı yayınında Jale Bekar’a denk geldim. Kendisi hakikaten bu ülkedeki en özel isimlerden. Geçmişten günümüze yaptığı sohbeti beni de alıp uzaklara götürdü. Garo Mafyan’dan albüm teklifi geldiğindeki heyecanı, stüdyo çalışmaları dinledikçe o kadar heyecan verici ki... Garo Mafyan eğer ilk okumada şarkı tamamsa ikinci bir okumaya ihtiyaç duymazmış. Sanıyorum ki Jale Bekar albümü de dört günlük bir sürede olmuş. 2012 yılında televizyon programı yaparken de beni kırmamış programıma konuk olmuş, güler yüzü, enerjisi ve unutulmaz şarkıları ile programına büyük renk, unutulmaz anılar katmıştı.
Günümüz stüdyo çalışmalarında ise bir şarkının kaydını alabilmek için yaklaşık 30 ile 50 arasında okuma yapıyorsunuz ve şarkının her okumadaki uygun kelimesini kesip biçip size tek bir parça olmuş halini sunuyorlar. Acaba bunun nedeni akustikte dijitale geçiş mi? Yoksa insanların yetenekleri yerine kendilerini sergileme arzusu mu? Yaşam şekilleri değişip, kitle iletişim araçlarının kullanımıyla birlikte sanıyorum ki insanların üretmeme, hazırdan yeme dürtüleri arttı. Ve yorulmadan en kısa yoldan para kazanıp kendilerini tanıma isteği ile alakasız bir sürü şarkıcı, oyuncu, blog yazarı, sosyal medya fenomeni türedide türedi.
Diyeceğim o ki eğitim seviyesi düştükçe, gelişim ve üretimde düşüyor ve hazır buldumculuk artıyor da artıyor... Eski günlerin özlem ve hasreti ile;
Sevgi ve müzikle kalın...