Galatasaray Teknik Direktörü Fatih TERİM, Akhisarspor maçı sonrasında gazetecilerle yaptığı basın toplantısı sırasında gündemdeki konulardan ve maçta yaşanan önemli anlardan bahsettikten sonra ZTK Final Maçı'nın tarihinin değiştirilmesiyle bağlantılı olarak 21 Nisan'daki Alanya deplasmanının saat 16.00'ya alınması konusunda Galatasaray Spor Kulübü'nün Türkiye Futbol Federasyonu'na resmi yazı ile müracaat ettiğini fakat Federasyonun "prensip" olarak yazılı cevap uygulaması yapmadığını beyan ettiğini bildirdi.
Gazeteci arkadaşlarımız Gomis’in kaçırdığı penaltıyı ve Nando’nun kurtarışlarını daha öne çıkarınca aslında çok önemli bir detay o toplantıda hak ettiğinden daha az konuşulmuş oldu.
1992 yılında çıkartılan 3813 No’lu Kanun ile Türkiye Futbol Federasyonu “özerk” hale getirilmişti. FIFA/UEFA standartları gereği siyasi müdahalelerden uzak tutulabilmek için sağlanan bu özerklik daha sonra 2011 yılı düzenlemeleriyle kanuna eklenen özerk yerine “özel” ve “bağımsız” ibareleriyle pekiştirilmişti.
İşte Futbol Federasyonumuz bu lafzı –muhtemelen- yanlış değerlendirdiği için; kendi varlık sebebi olan, Güzel ve Şanssız Ülkemizdeki futbolun en önemli figürlerinden bir tanesinin –Galatasaray’ın- yazılı müracaatına cevap verme lütfunda bulunmuyor. ( Resmi yazışmalarda uyulması gereken; 2 Şubat 2015 tarih ve 2014-7074 sayılı “Yönetmelik”; -kurumlar, birbirlerinden belge taleplerine 5 işgünü içinde, - bilgi ve görüş taleplerine ise 15 işgünü içinde cevap vermek, zorundadır dediği halde) ve bunu “prensip gereği yazılı cevap vermiyoruz” şeklinde ifade edebiliyor.
Türk İdare Hukuku sitesinden Serkan AĞAR Hoca TFF’nin özerkliği hakkında :” 3813 sayılı kanunun 1. maddesinde TFF; “(…) özel hukuk hükümlerine tabi ve tüzel kişiliğe sahip, özerk (…)” nitelikleri ile tanımlanmaktadır. Bu tanım, idare hukukunun kabul ettiği kamu tüzel kişiliği-özerklik birlikteliğine tamamen uyumsuz bir görünümdür. Şöyle ki; maddedeki tanımlamadan TFF’nin bir tüzel kişilik olduğu, ancak bu tüzel kişiliğin, TFF’nin aynı zamanda özel hukuk hükümlerine tabi kılınması karşısında “özel hukuk tüzel kişiliği” olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Mevcut hukuki yapısı ile TFF, “özel hukuk tüzel kişisi” sayılmasına (kamu tüzel kişisi sayılmamasına) karşın, Türkiye Cumhuriyeti İdare Teşkilatı içinde yer alan kamu tüzel kişilerinden kamu kurumlarının özerkliğini aşan (hatta kimi durumlarda onlarla kıyaslanamayacak ölçüde geniş) yetkilerle donatılmıştır.” diyor.
Montesquieu’nun De L’esprit Les Dois/Kanunların Ruhu’nda anlatmak istediği şey de tam olarak budur aslında. Kanun vaz’edilirken sözcüklerle ifade edilenden daha ötede bir “şey” kastedilmektedir. Bir gazete makalesinde böyle derin hukuki kavramları incelemek zor olsa da “devlet içinde devlet” olmaması gereğini dile getirmek, hukukun üstünlüğüne ve saygınlığına inanan kişiler için şarttır.
Asıl konunun daha sonra emsal karar oluşturabilecek yazılı ve bağlayıcı bir metin doğmaması olduğu açıktır. Kurumsal hafıza yazışmalarla oluşur. Yazılı müracaatlara yazılı cevaplar verildiği takdirde daha sonra aynı konuda farklı karar vermek keyfiyeti olamayacağı için ihdas edilmiş bir “prensip” olarak Gariplikler Ansiklopedisi’ndeki yerini almış oldu Galatasaray Spor Kulübüne cevap verilmeme gerekçesi.
İnternet sitesinden yapılan açıklamaları kaldırmak veya reddetmek (suçu gariban bir kurumsal iletişimciye atmak her zaman en kolayı) mümkün iken; ne gerek var TFF kendini bir yazıyla bağlasın? değil mi?
Özerkliği yanlış anlayıp “bize kimse hesap soramaz” noktasına gelmeden, kurumsal bir oto-kontrol uygulayıp, kendisine yakışan bir ciddiyet içerisinde, her birisi TFF Genel Kurul delegesi olan Spor Kulüplerimizi adam yerine koymaları, 2019’da yapılacak TFF seçimleri öncesinde “Bâki kalan, gök kubbede hoş bir sâdâ imiş..” etkisi yapacaktır.
İyi bir hafta diliyorum.