Bodrum'da bir bar, Ozan ve arkadaşları egodan burunları Kaf dağında, alkolden aynı burun kıpkırmızı, eğleniyorlar oradalar.

Kırk yılda bir gece dışarı çıkarım.

İşte öyle kırk yılın başı, günlerden biri gece bir bara gittik.

Bodrum'da bir bar, Ozan ve arkadaşları egodan burunları Kaf dağında, alkolden aynı burun kıpkırmızı, eğleniyorlar oradalar.

Ayakta zor duracak halde içki içiyorlar.

Kim ne isterse içer, ister sabaha kadar içer, ister ayakta duramayacak kadar içer, ister kaldığı yerin kapısına gelince, fermuarını indirip işeyecek kadar içer.

Kime ne ki.

Bana ne ki.

Ama.

İnsan içki içmeyince, içki içenleri seyretmek düştükleri halleri, değişen davranışları, vücut dili, gözleriz yayılan ıslanan ağızları, anlatımları falan seyretmek çok garip oluyor.

Seyretmelere doyamazsın o kadar yani.

Ben de Ozan'ı, kabiliyetli iyi oyuncu bu adamı seyrediyorum, sonrası etrafındaki kızları seyretmeye başlıyorum.

Kızlar daha ilginç.

Adamın dikkatini çekmek, ona gözükmek tanışmak için ellerinden ne geliyorsa yapıyorlar.

Ölçüsüz kahkahalar, maşalı saçları attırmalar, yüksek topuklu ayakkabılarla önünden sağdan soldan geçmeler.

Kızların hepsi bu adamı istiyor.

Adam cool, kastıkça kasıyor kendini.

Adamın bulunmaz Bursa kumaşı, haliyle çok iyi biliyor ki, hangi kızı seçse o gece o kız onunla gidecek ve beraber kalacak.

Kızlar bu kadar alkollü adamdan korkmuyorlar diyeceğim, bakıyorum kızlar da çok alkollü, ayakta duramıyor.

Adam kızları biliyor.

O bilen kendinden emin hali kadın kanıma dokunuyor.

Ne antipatik adam diyorum.

Öfke problemi de var biliyorum.

Agresif.

Gelelim konuya, bu hafta gündeme bomba gibi düşen, Ozan kız arkadaşını dövdü haberi.

Kız darp raporu alıyor, gözüne kan oturmuş suç duyurusunda bulunuyor, beni dövdü.

Ayrıca uzaklaştırma alıyor.

Ozan da anlatıyor.

O da uzaklaştırma alıyor.

Uzaklaştırma almak, insanın adalete güvenini sarsacak kadar kolay.

Ben kadının anlattıklarına inandım.

Kadının beyanı esastır diyorlar.

Benim için her kadının beyanı, her zaman esas değildir.

Çok yalan gördüm ve şahit oldum.

Bu olay savcılığın meselesi, artık üzerine laf söylemem.

Benim meselem ne.

Şimdi, kadına şiddet hashtagleri açan kadınlar, Ozan'ı gördüğü zaman ona dokunmak için, fotoğraf çektirmek için, hatta beraber olmak için neler yapacaklar?

Sıraya kuyruğa girecekler.

Ozan'ın 3 gün sonra kız arkadaşı kim olacak?

Ozan bütün bunları iyi biliyor.

Gözlerindeki rengi kaybeden kızlar, başkasının elindeki suyu gözleri içen kızlar.

İçki içince çok değişiyor dediğiniz erkeklerden kendinizi koruyun kollayın.

İnanın hiç kimse konuştuğu kadar, yazdığı kadar dert etmiyor, üzülmüyor.

Yazan.

Bir dost.

Funda'nın aklındakiler…

... Dün sabah Best FM haber saatine telefon ile bağlandım.

Sosyal medya kısıtlanması, ya da yasaklanması konuşuluyordu.

Sosyal medyada 3 defa lince uğramış bir insan olarak duygusal anlamda çok büyük nefretim ve kinim var.

Radyoyu dinliyorum, bir avukat bağlandı, özgürlük palavralarını attıktan sonra, bir aile üzerinden sosyal medyaya düzenleme gelemezmiş.

İnsan bunu söylerken önce insan olarak, sonra hak hukuk aramak üzere yemin etmiş avukat olarak utanmalı.

Hiç yakışmadı.

Ya da çok yakıştı.

Telefona bağlandım, ilk cümle beddua ettim, "İnşallah medyada linç edilirsin, başına aynısı gelir o zaman anlarsın" dedim.

Hiç kimse, kimseye ölmüş anasının mezarındaki kemikleri üzerinden senin ölmüş ananı... diye küfür edemez.

Şikayet ediyorsun, aradan aylar geçiyor, bilişim suçları falan muhatap bulamıyorlar.

Şerefsizin yazdıkları yanına kar kalıyor.

Hakaret, küfür eden, aile üzerinden aşağılık kalbinin aşağılık zehrini yazan insanlar, Allah belanızı versin.

Mademki adam gibi kullanamıyorsun.

Bence özellikle twitter yasaklanmalı.

Ya da vatandaşlık numarası ile hesap açılabilmeli ki, bu şerefsizler anında yakalansın.

Cezalar büyük olmalı, yazdığının bedelini ödemeliler.

Sayın Cumhurbaşkanı, lütfen bunu en kısa sürede, bu yasayı sağlayın, sosyal medya teröristlerinden kurtarın bizi.

Meydan o kadar boş değil anlasınlar.

... O kadar gereksiz sorular var ki.

Merhabadan öteye gitmeyen bir ilişki içinde, soru "Ne zaman geldiniz?".

Ne yapacaksın?

Evinizi ne zaman, kaça aldınız?

Evinizi kaça kiraya verdiniz?

Oğlunuz gelecek mi?

Oğlunuz ne iş yapıyor?

Ne olur ya, soru sormayın.

Merak etmeyin.

Etrafa bakmayın kendinize bakın.

Tabiata bakın, hayat gelip geçiyor, ömür bir kere, tek kere, onu bunu merak ederek ÖMÜR tüketmeyin.

Sormayın.