Başlık neyi düşündürdü bilmiyorum ama insan ilişkilerindeki nitelik kaybına dikkat çekmek isterim.

Başlık neyi düşündürdü bilmiyorum ama insan ilişkilerindeki nitelik kaybına dikkat çekmek isterim. Giyimimizden ilişkilerimize, günlük davranışlarımızdan boş zamanlardaki alışkanlıklarımız a, aile ilişkilerimizden çalışma yaşamımızdaki etkileşime kadar hayatımızdaki ilişkinin kalitesi düşüyor. İnsandan insana davranışın kalitesinden söz ediyoruz.

İleri bir hayat standardı için bitmek bilmeyen uğraş verdiğimiz yaşa mımızın her karesinde insan ilişkileri odaklı bir nitelik sorunu yaşıyoruz, farkında olmadan. Hayatın birçok alanında bir kalite sorunundan söz edilebilir. Ancak insan insana ilişki kalitesindeki düşüşün ayyuka çıkması, günümüzde başa çıkmamız gereken önemli bir sorun alanıdır. Zira insanlar arasındaki saygı ve samimiyet eskide kalan kavramlar oldu. Dilimiz söylemeye varmıyor ama “İnsanın kalitesinde bir düşüş mü var?” sorusu akla geliyor.

İnsan sözcüğü Arapça kökenli olup beşer ve insan türünü ifade eder. Unutmak anlamında “ins” ve alışma, ilişki, etkileşim anlamındaki “üns” kökünden gel ir. Böylece insan, ilişki ve etkileşim ihtiyacı ve unutma özelliği önde olan bir varlıktır.

Temel bir ihtiyaç olan iletişim, insanlar ve çevre ile etkileşim ve ilişkinin yegâne yoludur. Dolayısıyla insan ilişkilerindeki değer ve kalite kaybının özünde iletişim sorununun yer aldığı açıktır. Acaba insan insana iletişimin, ilişkinin, etkileşimin kalitesi neden düşüyor?

KENDİMİZİ UNUTTUK

İnsanlığın teknolojide önemli mesafeler aldığı bir gerçektir. İlk insanların iç içe yaşam biçiminden sonra tarım toplumunda dikkatler toprağa, sanayi toplumunda makine ve teknolojiye, bilgi toplumunda bilgiye, nihayet dijital çağda ise sanal âleme yönelmiştir. Bir anlamda insanlık, var olduğu günden bu yana kendi ürettikleri ile adım adım kendinden, kendi gerçeğinden uzaklaşmış yahut uzaklaştırılmıştır.

Bugün ileri teknolojinin nimetlerinden faydalanıyoruz. Her türlü bilgiye anında ulaşabiliyor, kısa zamanda istediğimiz yerlere gidebiliyor, uzayın derinlikleri hakkında yeni bilgiler ediniyor ve varlığın doğasındaki kanunları keşfediyoruz. Hayat her yönüyle hızlanmış ve kolaylaşmış durumda.

Ancak tüm bu gelişmelerin önemli ve tehlikeli bir sonucu, insanın kendisinden uzaklaşmasıdır. Başka şeylerle uğraşmaktan kendimizi, sıradan insanı unuttuk. İnsanlar arasındaki iletişim ve etkileşim olanakları ve araçları teknik olarak çoğaldı, gelişti, çeşitlendi ve hızlandı ama insan insana iletişim azaldı. Haberleşmeyi arttıran teknolojiler geliştikçe insan insana iletişim ve etkileşimin alanı daraldı ve niteliği düştü.

Sally Rooney’nın, Türkçe’ye de çevrilen Normal İnsanlar (Normal People)(1) romanında normal iletişim ve etkileşim ortamı bulamayan iki insanın yaşadığı duygusal sorunlar ve kalabalığın içindeki yalnızlıkları tam da bu durumu resmediyor.

Karşılıklı iletişimin ve etkileşimin alanı daralıp kalitesi düşünce bireyin insan olmasından kaynaklanan temel ilişki ihtiyacı da yeterince karşılanamıyor. Zincirleme bir etki ile teknolojik uğraş alanları, iletiler, sanal uğraşlar, gerçek ilişki ve iletişim ihtiyacımızı gidermediğinden psikolojik sorunlarımız da artıyor. İnsan la iletişimi kesilen insan, bir yaprak misali düşer dalından ve esen rüzgâra teslim olur.

İNSAN İNSANA

Önce insanın kendisiyle olan iletişimi azalıyor, insan kendi gerçeklerinden uzaklaşıyor. Çünkü o kadar çok uyarıcı ile iç içe ki kendi biricikliğine zaman ayıramıyor. Madde odaklı iletişim dünyası, bireyi anlam arayışından ve kendini bilme çabasından alıkoyuyor. Kendini bilme çabası azalan insanın, diğer insanlarla iletişim ve etkileşim kalitesi düşüyor. Dünyada aile içindeki şiddetin, kurumlardaki verimsizliğin, toplumlar arası anlaşmazlıkların hızla artmasında insan insana iletişimdeki daralmanın belirleyici etkisini görmek zorundayız.

İnsan insana iletişimin nitelik ve nicelik olarak azalmasının ciddi sonuçlarından biri ferdin yalnız bir hayata sürüklenmesidir. Giderek kalabalıklaşan şehirlerdeki yalnızlıkta ve kimsesizlikte salt madde odaklı iletişimin etkisi büyüktür. Oysaki ruh sağlığımız için insanın, diğer insanlara tutunmasına, diğerleri üzerinden dünyaya açılmasına, insanın insanı hissetmesine ve insanın merhamet duygusuna ihtiyacı vardır. Çünkü insanlarla doğrudan iletişim, maddi iletişimi aşarak hal dilimiz ile sezgi dünyamızı da harekete geçirecek ve ruh dünyamızı zenginleştirecektir.

Yeryüzünde teknolojinin sağladığı aydınlığa talip olurken iç dünyamızdaki engin ışık kaynağını ihmal edemeyiz. Bunun başlıca yolu da insan insana iletişimdir. İnsan insana ilişki alışverişi, beynimizin yanında aklımızı, dilimizin yanında gönlümüzü de harekete geçirecektir. Zira insan insana iletişim ve etkileşim bizi, zihinsel potansiyelimizin bilimsel yollarla sağladığı veri ve bilgilerin ötesindeki sezgi alanına da aşina hale getirir.

Çünkü beş duyumuzun sağladığı verilere hapsolan bir yaşam döngüsü, insanın kendi gerçeğiyle buluşmasında yeterli değildir. Görünen kadar görünmez dünyayı da bilmeye ihtiyacı olan insan, sınırlı olan beş duyusuyla sınırsız olan mutlak bilgiye erişemez. Bunun yolu diğer insanlarla yakın etkileşim ve onların gönül değerlerinden geçer. Kendini bilme asaletinin sadeliğinden uzaklaşmamak için insan insana iletişimin kalitesindeki düşüşe kafa yormak, bütün teknolojilere rağmen insan insana olmak zorundayız. Zira insanın insana, insanının insanda dinlenmeye, insanın insanı iyileştirmeye ihtiyacı vardır.

(1)Sally Rooney (2022). Normal İnsanlar (Çev.: Emrah Serdan), Can Sanat Yay., İstanbul.