Kurumlarımız vatandaşa kapılarını açtı açmasına da sanki biraz tadı kaçmadı mı?

Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘Millet Kıraathaneleri’ hayata geçirilsin derken makamlarınızı da cafeye çevirin demedi ki!


Son birkaç yıldır derin uçurumlardan kamikaze atlayışlarıma vesile olan ‘geldi gitti’ paylaşımları baktım ki benim gibi vatandaşın da içinde derin yara olmuş o zaman ‘vakit yazma vaktidir’ diyorum...

Kurumlarımız vatandaşa kapılarını açtı açmasına da sanki biraz tadı kaçmadı mı? ‘Ali bize çaya geldi sonra biz Ahmet’e kahveye gittik akşamda yan kurumdakiler çekirdek çıtlamaya gelecekler...’
Son süreçte kurum yetkililerimizin çay kahve paylaşımlarından vatandaşa gına geldi. Ziyaretler hem dinimizin hem de sosyal bilincimizin temel taşı olmakla birlikte bu durumun kurumlarımızın temel görevine dönüşmesi büyük sıkıntı yaratıyor.

Bununla birlikte ‘toplandık toplandık toplantılara doyamadık’ durumu had safhaya ulaştı. Vatandaşın söylediği şu; kimi arasak anında telefon kapanıyor ve mesaj geliyor ‘toplantıdayım’. Hatta kurum müdürleri ve sorumlularının dahi birbirine ulaşamadığı oluyor-muş!
Bana göre çok toplantı az verimdir... İstişarenin önemini hayatımızın her kademesinde önemsemekle birlikte her daim yapılan toplantılar istişareden ziyade bezginliğini beraberinde getiriyor maalesef! Düşünün günde iki resmî toplantı var ve kurum sorumluları katılmak zorunda. Toplantı saatleri, trafikte geçen zaman, hazırlıklar derken gün koşturmalar sonunda yorgunlukla bitip gidiyor. Peki kurum sorumluları hangi ara masasına oturup çalışacak, sorunları dinleyecek, personelini tanıyacak, sorunları görüp çözümler üretecek!
Her Allah’ın günü yapılan toplantıların getirdiği maddi yükleri de göz önünde tutmak gerekiyor...

Bir türlü değiştirilmeyen, sıkıcı formatlardan çıkarılıp aktif ve cazip hale getirilmeyen, canlı ve renkli sunumlara yer verilmeyen organizasyonlardan dolayı salonların boş kaldığı ve mecburi personeller ile doldurulduğu gerçeğini kimseler gizleyemiyor artık!
Kurumlar ve vatandaşta bu kadar aleni bıkkınlık dejavuları yaşanırken ‘ne gerek var canım şimdi bunca hengameye’ demeden alamıyorum kendimi....