Resimlerde anlaşılmayan bir sürü detay var. Bazı resimler bir şeyler saklıyor gibi. Bizim emekli devlet adamlarımızın neden otobiyografi yazmadığını bilen var mı? Tarihe, siyasal kültüre katkıda bulunmaları gerekmiyor mu?

Yılda üç veya dört kez gidiyorum Cebeci kampüsüne. Dün de o güzel günlerden biriydi. Hava bir kış ayına göre oldukça ılık. Fırsat bu fırsat, Erol’u yanıma alıp etrafta dolaşıyorum.

Biraz turladıktan sonra Siyasal Kitap Kafe’de oturup çay içiyorum. Benim mezun olduğum yıl doğanlar şimdi öğrenci... Gençlerle kültür üzerine sohbet ediyoruz. Kültür emperyalizmine, boş magazin kültürüne itiraz ediyoruz diyorlar. Vıcık dizilerden yaka silkiyorlar. Yorumları çok beğendim doğrusu. Mülkiye toplumcu eğitim veren, toplumcu yetiştiren bir ekol. Kimliği ve kültürü olan bir fakültede okumanın getirdiği bir bakış açısı var. Ama maalesef okulun geleneği zayıflıyor.

Kızılçam gibi bazı ağaçların serotinik, yani uzun süre kapalı kalıp yangını bekleyen kozalakları var. Sıcak reçineyi eritiyor ve kısa bir süre sonra kozalaklar açılıp yanan ormanı yeniden teşkil ediyor. Kültürsüzlüğün kuşatmasına karşı belki de bizim umudumuz Aslı ve Süleyman olacak.

Dedim ya yılda üç dört kere geliyorum buraya. Her geldiğimde ikinci kat koridorunu boydan boya kaplayan siyah beyaz fotoğrafları kaldığım yerden incelemeye devam ediyorum. Bazen hikayelerin içine girmeye çalışıyorum. İsmet İnönü ziyareti, Deniz Baykal, kokteyldeki cumhurbaşkanı, Mümtaz Soysal, 71 mezunları, uzun saçlı bir Mesut Yılmaz...

Resimlerde anlaşılmayan bir sürü detay var. Bazı resimler bir şeyler saklıyor gibi. Bizim emekli devlet adamlarımızın neden otobiyografi yazmadığını bilen var mı? Tarihe, siyasal kültüre katkıda bulunmaları gerekmiyor mu?

Kıymetli hocamız Prof. Dr. Esra Dardağan’la sohbet ediyoruz. Her zamanki nezaketiyle Erol’a Eti cin ikram ediyor. Son olarak Mülkiye kültürünün önemli bir siması Sulhi abiyle çay ocağında konuşuyoruz. Bugünkü ziyaret Erol’un da hoşuna gitmiş gibi. Herkese yaşını soruyor. Sonra ben üç yaşındayım diyor.