Hiç kimse kimseye tahammül etmiyor, hiç kimse kimseyi sevmiyor.

Arkadaşım dedi ki!

Keşke dedi.

Keşke genç olsaydık, şunu yapardık, bunu yapardık diye anlatıyor.

Valla istemem dedim.

İnsan cehennemi var dedim.

İnsan ilişkilerinde çıkmazların çoğaldığı şu dönemde hiç istemem dedim.

Hiç kimse kimseye tahammül etmiyor, hiç kimse kimseyi sevmiyor.

Çocukluğumda, genç kızlığımda Üsküdar'da mahalle kültüründe büyüdüm.

Mis gibi büyüdük, mis gibi yaşadık.

Mis gibi birbirimizi anladık, mis gibi birbirimizi sevdik, mis gibi saygı duyduk.

Annemin bir komşusu ile tartışmasını, bir tek şikayetini duymadan büyüdüm.

Komşu bilirdik, arkadaş bilirdik, dost bilirdik, büyük küçük bilirdik.

Gerçekten hiç kavga etmeden, hiç düşman olmadan arkadaşlık ettik.

Şimdilerde insanlar iyi değil.

Sert, nobran, saygısız, ölçüsüz, izansız ve hatta çok terbiyesiz.

İlişkiler pamuk ipliği kelimesi az gelir halde.

İlişki biterken bayağı bayağı has düşman olarak bitiyor.

Kimsenin kimseye tahammülü kalmamış.

Ve.

Hep menfaat, hep beklenti bozuşma nedeni.

Hangi mesafede, yani ilişkilinin adı ne olursa olsun, aniden 5 saniye içinde bitme noktasına geliyor.

Ve biterken, çok sert bitiyor.

Asla geri dönüşü olmayan cümleler ile kontrolsüz bitiyor.

Sanki kimsenin kaybedecek bir şeyi yok, yaşanan ortak bir sohbet bile yok, saygısızlığında ve vefasızlığında bitiyor.

Adamla balıkçı kahvesinde tanıştık "hanımefendi size bayılıyorum, televizyonda siz konuştuğunuzda nefes almadan dinlerim" falan.

İltifatlar falan.

Sonrası nedendir bilinmez arkadaş olduk, zaman zaman mesafeli, zaman zaman daha sık görüştük.

Param yok, bize para yollar mısın, sandviç alacak durumumuz yok yakınlığına gelmişiz.

Sonrası hep bir şey talep ediyor, ya telefon numarası istiyor, ya işi ile ilgili bir şey istiyor.

Sanki iş ortağı gibi davranıyor.

Sanki alacaklı gibi davranıyor.

Ve saat mevhumu olmaksızın saygısı azalıyor.

İyilikten maraz doğuyor hâline geliyor.

Geri dönmezsen bozuluyor. Mesaj yazıyorsun hareket çekiyor, 1 gün cevap yok falan, neden diye sorduğunda aklınca izin versen ayar çekecek falan.

Yüz verdik deliye hesabı.

İlişki mesafesini kaybettiğini hatırlatıyorum ve ilişkiyi bitiyorum, anlıyorumki benim MERHAMET SÜREM bitmiş.

Ya diğeri.

WhatsApp’ta kendi meslekleri ile ilgili grup arkadaşları varmış.

Bir yere yardım için para topluyorlarmış, vakıf değil dernek değil, kendi hesabında birikecekmiş paralar sonra teslim edeceklermiş.

Bana soruyor yardım eder misin falan, etmem diyorum, ben o söylediğiniz yere kendi yakın arkadaşlarım ile yardım yaptım.

Sizin grupla ne ilgim olabilir ki, diyorum.

Anlatamadım galiba diyor, yok anlattın ama ben beğenmedim diyorum, olmaz diyorum.

Bozuluyor, sert bir şekilde kendi açtığı konuyu "tamam kapandı" diyor.

Sonrası düşmanın oluyor.

"Sen akıl fikir verirsin" diye laf sokuyor, utanmasın diye, HAYIRDIR SEN NE VERMEMİ İSTİYORSUN, BEKLİYORSUN demiyorum.

Bozuşma nedeni hep maddi bir beklenti.

Anladığında ve vermediğinde çok kızıyorlar.

Anlıyorum ki bu insana da benim MERHAMET SÜREM bitmiş.

Yolluyorum.

Engelle gitsin, engeli sevdiğim teknoloji yanaklarından öperim valla.

Allah'ım diyorum.

İnsan cehenneminde kaldık.

Herkes menfaat peşinde kimsenin gözyaşına bakmıyor.

İnsan demek yük demek.

Neden bu yükü taşıyorum ki diye Allah'a soruyorum.

Taşınan her yükün bir bedeli vardır Funda diyor.

Gökyüzüne ekilen çiçekleri, göğsümüze takmayı nasip eden Allah bana üzülme diyor.

Karınca bile taşıyabileceği kadar yük taşır.

Taşıyamayacağın insanların yükünü at gitsin diyor.

Atıyorum zaten, sonrası bir dakika bile aklıma gelmez, sildim gitti ama.

Neden.

Allah'ım!

İtiraf edemiyorum, söyleyemiyorum.

Ama.

Benim "MERHAMET SÜREM" gitgide azalıyor.

Funda'nın aklındakiler…

... Masumiyet dizisinin başrol erkek oyuncusu Serkay ile röportaj yapmışlar.

Kocaman bir sayfa.

Uzun uzun sormuşlar, uzun uzun anlatmış.

Çok yakışıklı, oyunculuğu da fena değil, zamanla daha da iyi olur.

Survivor'dan herkes tanıyor zaten.

Kendini geliştirmiş, yetiştirmiş, hayatın içinde olgun olgun anlatıyor.

Benim bildiğim ilk büyük rol ve dizisi.

Sıcak baktığım bir çocuk.

Oyunculuk olarak daha iyiye gidecektir durum öyle gösteriyor.

Cevaplarından anlıyorum ki ego olarak yükselmiş.

Tamam olabilir.

Ama ben olsam kızları;

"Fiziğe baktığım zamanlar çok oldu, ama içinin boş olduğun gördüm" diye tanımlamazdım.

Çok doğrudur, ama her zaman her doğru insanı haklı kılmıyor.

Bazen söylememek lazım Serkay.

Bakın yer etmiş, yeri sağlam çok yakışıklı oyunculara.

Kıvanç Tatlıtuğ'a, Burak Özçivit'e, Engin Akyürek'e tek satır böyle yükselmiş açıklamaları yoktur.

Güzel kadın, boş kafa çok.

Yakışıklı erkek, boş kafa da çok.

Umarım boş kafalar, boş kafalarla denkleşir de biri diğerini harcamaz..

En önemlisi bu.

... Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Başkanı Süleyman Aslan;

Aldatan eşlerin yanında, aldatan 3.kişiler hakkında da maddi manevi, yaptırımlara hükmedilmesi için kanuni düzenlemeler yapılmasını istemiş.

Çok haklı!

Aldatmalar yüzünden yuvalar dağılıyor, cinayetler işleniyor demiş.

Çok haklı!

Benim de bir önerim var ve bir düzenleme istiyorum.

Devlet 80 yaş üzeri yalnız yaşayan, parası olan, emekli maaşı olan, çocuğu olmayan erkekleri özel kontrol ve koruma altına alsın.

Bu adamların yanında, onu kandıran bir kadın olacağını, olduğunu gördüğünde, anladığında o kadına resmi uyarı mektubu yazsın.

Gözüm üstünde desin.

Neden? Kadına desin demiyorum, adamın anlayacak hali kalmamış da ondan diyorum.

Neden? 80 yaş üstü yaşlı kadınlara demiyorum, onların parasını alacak canlı, daha anasından doğmadı henüz de ondan diyorum.