Mübarek dönemi. Atın üzerinde gidiyoruz.
Mübarek dönemi. Atın üzerinde gidiyoruz. Piramitlere doğru. Önde Mısırlı mihmandarımız. Eğer arkanızı dönüp Kahire’nin is başmış kirli havasını ve korkunç imar düzenini görmez de çöle doğru bakarsanız muhteşem bir manzara. Orada bir açı vardır. Önde sfenks, ardında dünyanın 7 harikasından ayakta duran tek eserler olan piramitleri aynı anda görebilirsiniz. İşte tam o açıdayız.
Öndeki ata binen tur rehberi kırık dökük İngilizcesiyle dert yanmaya başladı. Siz 35 milyon turist alıyorsunuz, biz 5 milyonu bulmak için zorlanıyoruz. Halbuki bizim 50 milyon turist ağırlamamız lazım.
Ben de cevap olarak, öncelikle şehir içinde yürümenin bile mümkün olmadığını anlatmaya çalıştım. Kimi satıcılar bırakın kadınları, erkekleri bile taciz ediyor. Öyle sözle falan değil ha. Bildiğin elle taciz. Bir turist kendi başına yürüyemiyor bile. Turistler, “Şöyle bir şehri dolaşayım” diyemiyor.
Havanız kirli, sokaklar pis. Paralı turistler 5-10 tane iyi otele sığınmış. Bunu bildiğiniz için oteller bölgesini halktan yalıtmışsınız adeta. Kahire gibi değil. Mısır gibi değil. Askeriniz polisiniz gümrükten itibaren kötü ve umursamaz davranıyor. Havalimanı girişinde, kapıda vize alabilecek olmamıza rağmen “Aman bir şey olmasın” diyerek Türkiye’deki elçilikten vize almamıza rağmen 3 saat tutulduk. Tek bir yabancı dil bilen polis yoktu. Hiçbir açıklama yapılmadı. Odada oturan görevliyi göz ucuyla izliyordum. Bizim pasaportlarımızı aldı, 3 saat içini bile karıştırmadan masanın üzerinde bıraktı. Sonra da bize iade etti.
Sokakta bir çarşıya gitmek istedik, taksiye bindik. Taksi bizi başka bir yere götürüp zorla alışveriş yapmamızı istedi. Allahtan Türk’üz yani bu durumlara alışığız da yırtabildik. Sonra otele dönene kadar canımız çıktı.
Adım başı, asker-polis. “Bu kadar güvenlik önlemi alındığına göre var bir enayilik diye düşünüyor” insan. Bu durumu bildiğiniz için turistleri izole ediyorsunuz. Bir sürü gibi otobüslere doldurup, oradan oraya götürüyorsunuz. Para harcamaya bile fırsat yok.
Bunları niye anlatıyorum: “Çünkü tarihiniz, doğanız ne kadar iyi olursa olsun, eğer turiste rahat yaşam alanları yaratmazsanız size kimse gelmez” diyebilmek için.
Şimdi yeni haber: Turizm otelcilik meslek okullarında alkollü içki hazırlama eğitimi kaldırılmış. Bravo bize. Resmi rakamlara göre ülkemize gelen turistlerin çok büyük bir bölümü Avrupa Birliği’nden veya Avrupa coğrafyasından. Buna bir de Rusya ve çevresini ekleyin ki, onlar da içkicilikleriyle ünlüdür. Bunlara hizmet vermesini planladığımız yeni kuşak turizmciler alkollü içki hazırlamayı bilmeden mezun olacak. Böylece ne sağlamış olacağız? Çocukların eline alkol değmemiş olacak. İyi güzel de bazı mesleklerin yapılabilmesi için bazı şeyler şarttır. Bu da onlardan biri.
Kime hizmet edecek bu çocuklar? Kimi mutlu etmeye çalışacaklar? 2014-16 turizm verilerini inceledim. 2014’de 36, 2016’ da malum sebeplerden 25 milyon turist ağırlamışız. Bunlardan içkiye en karşı olan turistler, muhtemel bir önyargıyla Suudi Arabistanlılar diyebiliriz diye düşünüyorum. Onların sayısı kaç biliyor musunuz? 350 ile 530 bin arasında değişiyor. Buna karşılık Almanların 3 yıllık ortalaması yılda 5 milyon kişi. Gelen turistler içinde kendi ülkesinde içki yasak olanları toplasanız toplam turist sayısının yüzde 10’unu belki zorla da olsa aşar. Üstelik onların da bir bölümünün buraya gelip içki içtiği bilinen bir gerçek.
Hal böyle iken hangi bürokratımız böyle bir şeye karar verdi, hangi politikacımız engellemedi, anlamak güç. Bir silah alıp kendimizi ayağımızdan vursak yeridir.