Kültür, bir toplumun üyesi birey tarafından kazanılan alışkanlık, kabiliyet, adet, sanat, inanç ve bilgiyi içeren tekrar etmedir.
‘Kültür nedir’ sorusuna ilk olarak verebileceğimiz yanıt; toplumların veya bireyin yaşam biçimidir denilebilir. Bireylerin oluşturduğu toplulukların çevreye bağlı yaşam kurma ve iklimsel tepki vermenin gelişimi kültürel değerlerin oluşmasında etkin rol oynar. İbni Haldun’un yüzyıllar öncesinden belirttiği gibi; coğrafyamız kaderimizdir, sözünden yola çıkarak kültürün birbirini takip eden etnografik bir algı oluşu olduğu net olarak söylenebilir.
Kültür, bir toplumun üyesi birey tarafından kazanılan alışkanlık, kabiliyet, adet, sanat, inanç ve bilgiyi içeren tekrar etmedir. Bu tekrar zaman içerisine süreklilikle gelişir. Bu gelişim, çevrenin, iklimin, ortamın değişimi ile dönüşür. Kültürel yapı; teknolojik yenilik, topluluğun başka bir topluluk ile teması ve iklim değişimi ile de değişir, dönüşür ve benzeşir. Toplumun ve değer yargılarının değişiminde ilk akla gelen etkenler bunlardır diye düşünüyorum.
Diyadin’e bir kış yolculuğu
2021 yılının Şubat ayında Diyadin’e yapmış olduğum bir yolcuktan sonra kültürün değişim süreçlerinden birine şahit oldum. Kültür dünyası için bir keşif sağladığımı düşünüyorum. Konunun uzmanlarının yapacağı çalışmalar neticesinde netleşecek olsa da geçmişi çok eskilere dayanan bir kültür ocağı keşfettiğimi görüyorum. Yıllardır süre gelen çalışmalarımın tecrübesi, yeni bir kültürel değerin ortaya çıkışına şahit olduğumu hissettiriyor.
Bilikana Jori Mağaraları
Bilikana Jori (Yukarı Bilikan) ya da günümüz ismi ile Yukarı Dalören Köyü’nün ismine ilk olarak 1935 yılında yapılan genel nüfus sayımında rastlıyoruz. Bu kayıtlara göre köyde 226 kişinin yaşadığı biliniyor. Aşağı Bilikan’da (Bilikana Jeri) ise yine aynı nüfus sayımına göre 126 kişi yaşıyordu.
Bu dönemde Diyadin şehir merkezinde 893 kişi (1927 yılındaki sayımında 733 kişi) yaşarken, köylerde 13.532, toplamda ise 14.425 kişi yaşamakta idi. Diyadin’in bağlı olduğu Ağrı ilinde yine aynı sayımda her yüz kişiden 12 kişi şehirlerde yaşarken, köylerde ise her yüz kişiden 88 kişisi yaşamakta idi.
Yine aynı kayıtlarda Diyadin dışında ülkemizde iki yerde Bilikan ismine rastlıyoruz. Elazığ’a bağlı Başkil’de bulunan Bilikan Köyü’nde 204 kişi yaşarken, o dönemde Muş iline bağlı Bitlis kazasındaki Bilikan Köyü’nde ise 121 kişi yaşadığı kayıtlarda bulunuyordu. Elâzığ ve Bitlis’te bulunan bu iki köyün, Diyadin ile olan bağlantısına rastlamadım. İsim benzerliği olabilir, kültürel bağ olabilir bunu yapacağımız sözlü tarih çalışmalarında ortaya çıkaracağımızı umuyorum.
Mağara yaşam alanları
2021 yılının Şubat ayında yapmış olduğumuz sözlü tarih çalışmalarında, Bilikana Jori’de yani Yukarı Dalören Köyü’nde bulunan mağaralarda 1992 yılına kadar yaşam devam ediyormuş. Köyün hemen üst kısmında bulunan mağaralar birbirine bağlı ve ayakta durmaya uygun yükseklikte yaşam ortamları sunmakta. Bazı bölümlerde mağara içlerinde kap çanak oyukları ile ocak oyukları bulunuyor.
Aşiret düzeni ve göçer topluluk
Bilikana Jori halkı, 1992 yılından sonra veya aynı yıla kadar olan süreç içerisinde, mağaraların hemen alt kısmında yer alan vadi içine yerleşim sağlamışlar ve hala burada yaşamaktalar. Hayvancılıkla geçinen halk, yaz gelince sürüleri güney doğusunda Tendürek Dağı’na (3533m) ve Aladağ'ın uzantıları olan bölgeye yakın dorukları Koçbaşı Tepesi (3510 m) Sarıçiçek Tepesi (3255 m) ve Hüdavendigar Dağı’nın (3100 m) eteklerine götürmekteler. Bu dağların üzerlerinde karla kaplı geniş yayla düzlükleri bulunmakta. Bu yaylalara Diyadin dışında, Doğubayazıt, Iğdır ve Ağrı’dan da gelen göçer aşiret toplulukları da gelmekte. Bu coğrafyalar aynı zamanda Murat Nehri’nin doğum yeridir. Fırat Nehri’nin en güçlü iki kolundan bir olan Murat, kaynağını güneydeki Aladağ'dan alır. Aladağ ve Tendürek’ten gelen birçok derenin birleşmesi ile oluşan Murat, Elâzığ yakınlarında Karasu ile birleşerek Fırat ismi ile Basra Körfezi’ne dökülmektedir.
Bilikana ile Meye farklı kültürel alanlar
Bilikana Jori mağara yerleşim alanını yine bölgeye yakın olan Meye Antik Mağara Yaşam Alanı’yla birlikte değerlendirmek gerekir. Ancak yaptığım ilk incelemelerde Bilikan Mağaraları’nda etnik veya dinsel bir malzemeye rastlamadım. Meye’de ise Urartulardan Ermenilere kadar pek çok iz ve eser bulunmakta. Bilikan Mağaraları’nın ilginç tarafı belki de bu. Yani bu mağaraları yapanlar ve içinde yaşayanlar hala bu bölgede yaşam mücadelesi vermekteler. Bize anlatılacak çok hikâyeleri olduğunu düşünüyorum. Bu kültür ocağından öğrenecek çok güzel bilgilerin varlığından dolayı heyecanlanıyorum. Köyde dengbejlerin varlığı da kültürel yapının çok güçlü bir şekilde sürdüğüne işaret.
Diyadin Kaymakamlığı ve Diyadin Belediyesi’nin kentin doğal ve kültürel değerlerinin tanıtımı için ortak bir çalışmada bulunmaktalar. ‘Buz ve Ateş Diyadin’ mottosu ile yapılan çalışmalar www.buzveatesdiyadin.com internet sitesinden takip edilebilir. Buz ve ateş; kentin güneyini boydan boya kaplayan sıra dağların buz tutmuş dorukları ile Tendürek volkanının sönmeyen ateşinden ilham alınarak ortaya çıktı. Biz Sırtçantam dergisi ekibi olarak bu çalışmaların içerisinde yer almaktayız. Bize bu fırsatı veren, çalışmaları titizlikle yöneten kaymakam ve belediye başkanı Alper Balcı’ya teşekkür ederiz.