Gencecik adam, 20 yaşında Kadir! Tam üniversite imtihanına hazırlanırken, başına gelene, kaderine isyan etmemek elde değil.
Davanın görüşüleceği günü heyecanla bekledim.
Sanki gün saydım, saatleri saydım.
Şubat ayından beri hapiste Kadir.
Kamuoyunun vicdanında bekleyen bu davayı, bu duruşmayı 9 ay neden bekletiyorlar hiç anlayamadım.
Anlatsalar da ikna hiç olmayacağım ya.
Gencecik adam, 20 yaşında Kadir! Tam üniversite imtihanına hazırlanırken, başına gelene, kaderine isyan etmemek elde değil.
Sokakta bir adam kadına bağırıyor, çağırıyor, şiddet var, çocuk görüyor ve müdahale ediyor
Kadın "yok bir şey" diyor.
Evdeki tartışma sokağa inmiş, kadın belli ki korkudan sokağa kaçmış.
"Peki" diyor Kadir ve devam ediyor.
Alkollü adam arkadan çocuğa saldırıyor ve boğazını sıkıyor.
Derken arbede başlıyor ve adam kalbine aldığı bıçak darbesi ile ölüyor.
Kadir kasten adam öldürmek suçundan yargılanıyor, önce müebbet hapse sonra iyi hal falan 12 yıl 6 ay ceza veriyorlar.
Burada meşru müdafaa üzerinden dava görülse bu çocuk bu kadar ceza almayacak.
Üzerinde neden çakı taşıyor tartışması var.
Ben Üsküdar'da mahallede büyüdüm, bütün esnafın elinde çakı vardır, meyve soyarlar, bir alışkanlık misali hepsinde vardı.
İstanbul'da yoktur ve hiçbir zaman olmadı ama, Bodrum'da benim araba da çakı ve makas var.
Mutlaka bir şeyi kesmek gerekiyor.
Mesela, bagaja sığmayan bir malzeme alıyorsun, bagaj kapağı kapanmıyor, iple bağlayacaksın, sonra o ipi nasıl keseceksin.
Çakı lazım, makas lazım.
Yani demem o ki bizim milletin çakı taşıma alışkanlığı vardır.
Eğer çakı taşımak yasak ise bunu herkes bilmeli.
Kötü bir olayda kullandığında suç aleti teşkil ediyorsa, sorun var demektir, hiç kimse taşıyamaz denmelidir.
Bence kimse cebinde, arabasında bıçak, makas, çakı taşımamalı.
Kanun çok kesin ve net olmalı.
Demek ki taşıdığın bir şeyi kullanma durumun olabiliyor.
Ahhh Kadir! ahh.
Şimdi 2033 yılında hapisten çıkacak.
Kocaman bir ömür, hayaller dolu bir gençlik bir sokakta heba oldu.
İşte bu kararın verildiği gün, tüm anneler oğullarının önüne alıp tembihte bulundular.
"Aman oğlum kim ne dayağını yiyorsa yesin, kadın dayak yesin asla dönüp bakma".
Karışma.
Merhamet diye bir duygu yok oğlum, önünde birini kesseler, yan gözle bile bakma, koşarak kaç oradan.
Olayın şahidi bile olma.
Yıllar önce İstanbul 4. Levent'te adam bir kadını duvara dayamış, sağlı sollu tokat atıyordu.
Tokadın sesi inanılmazdı, hayatımda hiç bu kadar yüksek ses duymamıştım, sanki kulağımın içinde, benim yüzümde patlıyordu.
Kadının yüzü her tokatta biraz daha şişti ve kadının yüzü şişe şişe 2 katına çıktı.
O kadar çok erkek seyrediyor ki olayı, seyircisi çok dayak olayında ben hemen polisi aradım.
Polis geldi.
Kadın ve adamı hemen oradaki karakola götürdü.
Ne oldu diye çok merak ettim.
Karakola açtım sordum, benim kız kardeşim bugün kocasından sokakta dayak yemiş, sizin karakola gelmişler.
Ne oldu dedim.
"Ne olacak" dedi polis beyefendi, "kadın şikayetçi olmadı, kocamdır" dedi, karakoldan çıkarken kocasının koluna girdi, hayatına devam etmek üzere öylece gidiverdi.
Kadınlar kendilerine mutlu olmayı çok görüyorlar.
Kadınlık acizliğinde debelenirken, hiç alakası olmayan gencecik insanların başını derde sokuyorlar.
Hiç tanımadığın insanların kaderine ortak olmak.
Ne kadar büyük haksızlık.
Hayat insana bu kadar büyük haksızlık yapmamalı.
Demem o ki.
Kendi vicdanının kahyası ol, bakma, görme, kimseye yardım etme, üzülme, merhamet etme.
Kader acizliği bu mu?
Bu mu?
Funda'nın aklındakiler…
… Uzman psikolog televizyon programında çıkmış.
"Rol icabı yakınlaşmak aldatmaktır, fizyolojik olarak aldatmadır" demiş.
Buyurmuş yani.
Pes.
Bu bir uzman görüşü olamaz değil mi, olsa olsa kendi kafatasındaki kendi düşüncesidir.
Böyle sabah programlarında özellikle gezmeyi seven uzmanlar var, bunları hiç ciddiye almayınız.
Bunu ciddiye alırsak, tüm oyuncular, hatta klip çeken şarkıcılar, karılarını kocalarını aldatıp duruyorlar.
Televizyon programına çıkan, psikologlar, doktorlar bazen ekranın büyüsüne kapılıp, dikkat çekmek, ünlü olmak, tartışılmak, hatta tt olmak istiyorlar.
Böyle durumlarda.
Mesela! bu uzman beyefendiye meslek birlikleri dava açsa, sen ne diyon kardeş, gel şunu mahkemede anlat dese.
Herkes ahlaksız mı yani dese.
Kendine gel dese.
Acil bir uzman psikoloğa gidiniz dese.
... Özgü Namal'ı kocası vefat ettikten sonra magazinciler, ilk defa görüntülemişler.
2 çocuğu yanında.
Gözlük ve maskesinin arkasına saklanmasına rağmen acısı ve kederi ile belli ki ayakta zor duruyor.
İnsanın sevdiği insanı, hayat arkadaşını kaybetmesinin ne demek olduğunu iyi bilirim.
Magazinciler "nasılsınız"- demiş.
Kadın aşık olduğu hayat arkadaşını, aslan gibi çocuklarının babasını kaybetmiş nasıl olabilir ki.
Sorulacak sorunun zamanı mı?
Özgü Namal "hayırdır" demiş.
Gerçekten hayırdır, ölüme biraz saygınız olsun be kardeşim.
Ben de yıllarca magazin programı yaptım, yorumladım.
Gerçekten kadını unutun.
Kadında magazin konusu yok.
Sadece saygı göstermeniz gereken kederli, sabırlı, dualı süreç var.