Kadınlar erkek doğuruyor da; neden nazik, şiddet bilmeyen erkek evlat yetiştiremiyor çok garip.

Benim oturduğum site, hakimler, savcılar ve avukatların kurduğu ve oturduğu bir site.

Koskoca adam derler ya, koskoca bilmem ne emeklisi derler ya.

İşte öyle biri.

Sabah adam iskeleye geldi, bir kadın oturuyor, kimin umuru boğazını temizledi ve denize tükürdü.

"İğrenç" dedim.

Kalakaldı.

"Ne yaptınız siz, olacak şey mi, inanılmaz" dedim.

"Napalım boğazımda gıcık var" dedi.

"Kolay" dedim.

"Nasıl?" dedi.

"Kendinize tükürün" dedim.

Bu adamları hangi kadın yetiştiriyor, bu adamların koynunda hangi kadın yatıyor diye çok düşündüm.

Bunların koynunda uyumak kolay mı, arkadaş.

Tükürük musluğu gibi, iğrenç.

Erkekler çok kaba.

Erkekler çok hoyrat

Erkekler şiddet yüklü.

Kadınlar erkek doğuruyor da; neden nazik, şiddet bilmeyen erkek evlat yetiştiremiyor çok garip.

Ülke erkeklerinde sorun var.

Harika bir erkek düzeni var.

Dayağın kralını yiyen kadınlar, kadını yok sayan kafa yapısı ile HALA kendini taşıyacak erkek arıyor.

Eğitimlisi, eğitimsizi hep aynı.

Hay! sizi taşıyacak adam kadar başınıza taş düşsün diyeceğim.

Deli misiniz be kadınlar.

Erkek neden seni taşısın.

Kadın akıllıdır, uyanıktır, şuurludur kendini en şahane bir şekilde taşır.

Şu utanmaz cümleyi kurma, böyle beklentin olmasın, olur mu?

Kendi parasını sesi ile şarkı söyleyerek çatır çatır kazanan Safiye Soyman;

"Kadınlar her zaman şımartılmaya ve sevilmeye layık" demiş.

Ne münasebet.

Kadınlar neden şımarsın ki?

Ne münasebet.

"Kadınlar sevilmeye layık" demiş, ne demek bu.

Kadınlar erkekleri sever, erkekler kadınları sever, aşk var, ilişki var, eyvallah.

Doğanın en güzel kanunu bu.

Herkes sevilmek ister ve hak eder.

Sen kendini uyduruktan "kadınlar çiçektir koklanmalı dersen" o kafa yapısı ile dayak yer oturursun.

Kadınlar çiçek değildir.

Kadınlar güzeldir, erkekler yakışıklıdır.

Ya da her ikisi de değildir.

Bu kadar.

Artık dedelerimiz gibi, babalarımız gibi adamlar yok.

Artık kadınlar gibi, tıpkı bizim gibi zengin karı peşinde dolaşan o kadar çok erkek var ki.

Çocukken Üsküdar’da otururduk, herkes kızını, oğlunu komşusuna emanet ederdi, aman çocuklardan gözünü ayırma derdi.

Şimdi komşumun kızını yakalarsam kaçamaz diyen erkeklerin sayısı o kadar fazla ki.

Dünya değişti, hayat değişti, ahlak çok değişti.

Eskiden cam silerken apartmanın 3. katından düştü dediğimiz kadınları, rezidansların bilmem kaçıncı katından aşağıya atıyorlar.

Ölen ölene.

Kendinize geliniz.

Öncesi olmayan adamların sonrası hiç yoktur.

Adamlara giderken aldığın yolları, nasıl geri döneceğim diye iyi düşün.

Bu zahmetli yollarda kendi kendini taşıyacaksın.

Akıllı ol.

Saçmalama.

Kendi vicdanının kahyası ol, bak kimsenin seni taşımasını beklemeyeceksin.

Funda'nın aklındakiler…

… Dün ana yazımda yazdım ya.

Televizyon programları acınacak halde.

Yapımcılar, kanallar insanları nasıl zorluyorsa, anlaşılır gibi değil.

Masaya o haftanın en çok konuşulan, en çıkmaz, en çirkef olayını getiriyorlar.

Olayın kahramanı orada, bağırıyor çağırıyor, anlatıyor ama, yeter mi? Yetmez.

Programcılar kendi aralarında cümle kurmaya, soru sormak için birbirleri ile savaşırken kadını, adamı dinleyen yok.

Heyhat.

Zaten kimsenin umuru değil ben biliyorum.

Ben de televizyoncuyum.

Domuzdan ne koparırız telaşında, bilmem kime söz hakkı doğdu, cevap hakkı doğdu diye yırtınıyorlar.

İnsanlar siz onu konuşuyorsunuz diye bağlanmak, anlatmak zorunda hiç değil.

Hukuken cevap hakkı doğduğunu televizyonda 1 kere söylersin biter.

Ama dert o değil, karşı taraf bağlanacak ve kıyasıya kavga edecekler, ettirecekler.

Siz de televizyoncu olarak suçlu duruma düşmemek için arada "İDDİA BUNLAR, İDDİA BUNLAR" diye bağrışıp durursunuz.

Artık hayvan terli tatlişler.

Hiç kimsenin başka birilerinin derdini dinleyecek hâli kalmamış.

Tıpkı sizin gibi.

Kimin umuru kardeş.

... Dizi yapımcıları da, kanallar reyting olmayınca dizileri çat diye kesiyorlar telaşında.

Daha kaç sezon uzatabiliriz düşüncesi var..

Haklılar tabi.

Onlarca insan evine para götürüyor.

Kabul edelim müthiş bir rekabet var.

Benim aklımdaki soru şu.

Yeni sezonda diziye katılan yeni oyuncular ve yeni karakterler...

Bence hiç gerek yok.

Bence dizinin doğal akışını bozuyor.

Mesela.

Bir Zamanlar Çukurova

Hikayesi, dönemi, çekildiği yer, oyunculukların en üst olması ile zaten reytinglerde birinci sırada çıkıyor.

O ne oyunculuk arkadaş, hepsi tek tek şahane.

Hikaye şahane.

Peki, bu sezon, amca oğlu yeğene ne ihtiyaç var, Vahide hanımın ölen kocasının uzatmalı şarkıcı sevgilisine ne ihtiyaç var.

Yamalı gibi oldu.

Yamaya ihtiyaç yoktu.

Benim gözlemim, biz tükendik, biz bittik halini seyirciye geçirmekten başka bir şey değil.

Bu telaş, o dizinin duygusal akışını bozuyor.

Yapmayın.