Yazdık, konuştuk, paylaştık, eleştirdik, güldük, hüzünlendik, kızdık...
Bazen de ’yok artık bu kadar da değil’ deyip gözlerimiz yuvalarından fırladı veya ‘helal olsun yüreğine sağlık’ dedik yüreğimize serpilen buz gibi sular eşliğinde.
Böylelikle bir seçimin daha sonuna geldik.
Bazen değinilen başlıkları alkışladık bazen de ‘ne gerek vardı canım şimdi bu cümlelere’ dedik hayal kırıklığı içinde. Ama çoğunlukla usanmadan eleştirdik!
“Ben olsaydım asla bunu yapmazdım ve söylemezdim” cümlesini belki de onlarca kez kullandık. Çünkü istediğimiz hitabet, sosyal medya ve saha performansını gösteremediler.
Kimi cehaleti ve olmayan vizyonu ile pasif kaldı, kimi de ‘başka insan kalmadı mı Allah aşkına hangi mantıkla bunu aday gösterdiniz’ dedirtti. Kimi şiddeti ve öfkesi ile tüylerimizi diken diken etti, kimi de kendi ilçesinde hakkında konuşulan ‘yemediği nane kalmadı, en büyük marifeti de yolsuzluk ve usulsüzlük’ cümleleri eşliğinde sahneye çıkıp oy istedi pişkince...
Bunca yoğunlukta her ne hikmetse teşkilatları sahada pek göremedik. Kimi öfkesinden, kimi kırgınlıktan, kimi bıkkınlıktan, kimi de seçim sonrası yeni denizlere yelken açmanın planları ile meşgul olduğundan yoktu!
Belki de stratejiydi teşkilatların sahadan çekilmesi; vatandaşın teşkilatlara olan öfkesini ve tahammülsüzlüğünü bir nebze de olsun azaltmak adına... Kim bilir?
Nadir de olsa duruşu, bilgi ve birikimi ile sahayı dolduran, çalışan, kitleleri olumlu yönde etkileyen isimlerde oldu teşkilatlar içinde. Siyasette ve toplumda öncü vizyona sahip bu isimlere bir örnek verelim dersek benim aklıma ilk olarak AK Parti Trabzon İl Başkanı Haydar Revi gelir...
Şehrinin her kademesini iyi bilen, ilgilenen, seven Haydar Revi’yi hafta içi takdir ettiğim bir hareketiyle daha gördük. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu aleyhinde yapılan bir paylaşım karşısında herkese örnek olacak üslup ve duruşla tepkisini koydu, basın açıklamasını yaptı.
Seçim sonrasında AK Parti Trabzon İl Başkanı Haydar Revi ve nicelerine ihtiyacımız olacak çünkü acilen toparlanmamız gerekiyor.
31 Mart seçimlerine dair genel saha gözlemlerime tercüman olacak özet şu: “Türkiye önüne sunulan aday menüsünden istediği seçimi iştahla ve keyifle yap(a)mayacak! Sadece mevcuttakilerden açlığını gidermeye çalışacak mecburen! Seçmen ‘portakalı soydum başucuma koydum’ deyip rastgele bir yere basacak mührü!”
Seçmen sandığa zevkle koşmayacak ve çok düşük katılım bekliyorum anlayacağınız. Büyük “sandığa gitmeyeceğim yada kullandığım oyu geçersiz kılacağım” bile diyor biline!
Gelelim seçim sonrasına. Sandıklar açıldıktan sonra her şey bitmeyecek elbette. Asıl süreç bundan sonra başlayacak. Vaat edilenleri ve tabi ki vatandaşın taleplerine yönelik hızlı hamleleri bekleyeceğiz .İçte, dışta ve bilhassa hemen güney sınır ötemizde aşmamız, çözüme kavuşturmamız gereken ciddi başlıklar var.
Güneydoğu üzerinden aşılması gereken tüm başlıkların vakit geçirmeden ele alınması ve siyasetten uzak çözüme can-ı gönülden katkı sunacaklar ile bir yol haritası çizilmesi gerekiyor. Orta Doğu politikamızı gördüklerimiz ve yaşadıklarımız ile yeniden gözden geçirmeli ve Türkiye’nin menfaatleri doğrultusunda hamlelerimizi yapmalıyız. Ekonomik sıkıntıları aşmak için vatandaşa net ve samimi davranmak gerekiyor. “Ey halkım bir sıkıntımız var! Devletin her kademesi ve sizlerle haydi israfın önüne geçelim” diyerek ‘anne usulü okşayarak tasarruf’ yapılmalı.
Kısaca “birlikte” yapacak çok işimiz var...