En başından beri çoğunluk "KYB de Lahur Talabani devri bitti" dese de ben tam aksi yönde "Lahur Talabani öyle kolay kolay gitmez yeniden küllerinden doğmaya çalışacaktır" diyen tarafta oldum…
KYB içerisinde yaşanan uzun süreli çekişmeler bir süre sonra gün yüzüne çıkmıştı… Zikredilen olaylar akıllara zarar global boyuttaydı… Ve çoğumuzun aslında yıllardır bildiği gerginlik dünyaya servis edilince yapılması gereken tek bir şey kalmıştı; Lahur Talabani’nin KYB ile tüm bağlarının kesilmesi… Ki öyle de oldu… Lahur Talabani gitmemek adına elinden geleni yapsa da KYB Yönetimi’nden el çektirilince, Bafıl Talabani tek başına lider koltuğunda kaldı…
En başından beri çoğunluk “KYB de Lahur Talabani devri bitti” dese de ben tam aksi yönde “Lahur Talabani öyle kolay kolay gitmez yeniden küllerinden doğmaya çalışacaktır” diyen tarafta oldum… Çünkü karşımızdaki isim sadece Lahur Talabani değildi… Süleymaniye üzerinden Irak’taki etkisini daha da arttırmak isteyen uluslararası dengeler gözbebeği olarak ilan ettiği Lahur Talabani’nin, Erbil ve Bağdat Yönetimleri üzerinde baskılayıcı güç olmasını sağladı… Özetle Lahur Talabani, bölgenin huzurunu istemeyen uluslararası güçlerin Irak’taki başarılı bir temsilcisi oldu…
Şimdi soru şu; Lahur Talabani küllerinden doğmaya çalışabilir mi? Ben ta başından beri “kolay kolay bırakıp gitmeyecek” dediğim yerdeyim halâ ve evet “Lahur Talabani Part Two”yu görebiliriz diyorum…
Bununla birlikte Erbil Yönetimi ile Süleymaniye arasındaki buzlar yavaş yavaş erimeye başlasa da temkinli olmakta fayda olacaktır zira KDP-KYB gerginliği geçmişten bu yana yaşanıyor ve Lahur Talabani’nin Süleymaniye’deki etkisi henüz kaybolmuş değil…
Geçtiğimiz hafta özellikle dile getirdiğim; “Türkiye, KYB ve HAŞDİ ŞABİ başlıklarını revize ederek SOFT DİPLOMASİ anlayışıyla yeni bir süreç başlatmalı Irak’ta… Zira coğrafyamıza öteleme ve suçlama değil kazanım dili gerekiyor…” cümlelerim Türkiye tarafından karşılık buldu ve ilk aleni temasların sinyalleri gelmeye başladı… Devamını diliyorum çünkü karşımızdaki oluşumu yok saymak onu zayıflatmaz tam aksine bize karşı duran güçlerin yanında yer almasına sebep olur…
Irak’ta Türkiye açısından bir diğer önemli başlık da Türkmenler… Türkiye’de büyük bir kesim, Irak Türkmenlerini yakından takip ederken sıklıkla da Türkiye’nin Irak Türkmenlerine yönelik yürüttüğü diplomasi çerçevesini eleştiriyor… Öncelikle Irak Türkmenlerine “balık tutmayı öğretmek” gerekiyor artık… Çünkü Irak’ta Türkmen başlığına dair iki önemli sorun var; birincisi hep birbirini şikayet ediyorlar ve herkes birbirini desteklemek yerine köstek oluyor, ikincisi üretmek-çalışmak-koşturmak-ihtiyacı olanla paylaşmak yerine hep istiyorlar… Zengin fakir fark etmiyor her daim mağduriyet tablosu oluşturuyor Türkmenler… Yaşadığım taze bir olayı anlatayım hemen… Son Irak ziyaretimde görüştüğüm Türkmen Sivil Toplum Kuruluşları ile gençler ve kadınlar üzerine yapılacak basit formatta eğitim çalışmalarını konuşurken laf döndü dolaştı çok alakasız bir şekilde “Türkiye’den isteme” kapısına dayandı… Sonunda tebessüm ederek sürekli isteme ve şikayetçi davranış halinden çıkıp Türkiye’nin fazlasıyla kullanımlarına sunduğu mekanlar, alanlar, maddi-manevi imkanlar dahilinde kendi kendine çalışmalar yapmaları gerektiğini belirttim…
Velhasılı kelam Irak Türkmen oluşumlarının, siyasetçilerinin ve siyasi partilerinin günceli yakalamaya ihtiyacı var… Ve tabi ki bu enerjiyi sahaya yansıtacak tecrübeli, aktif, genç, dinamik, hitabet ve lider duruşu olan vizyoner Türkmenleri bulma zamanı geldi de geçiyor…
Bu uyum ve lider ruhu sağlanamazsa Irak Türkmenleri kısa zaman sonra mevcut siyaset mecralarından kopup yeni yeni boy verecek siyasi oluşumlara vesile olacaklardır…
Irak’ta Türkiye’ye dair sıklıkla zikredilen bir diğer önemli başlıkta vize meselesi… Oluşturulan “Türkiye vize vermiyor” algısı ile insanlar bu konuda hizmet veren üç beş noktaya kanalize edilerek ciddi usulsüz kazançlar elde edilmiş… Neyse ki Bağdat Büyükelçiliğimizin sıkı takibi sonucu bu kirli bağlantılar deşifre edilerek cezai işlemler uygulanmış… Türkiye’nin yaz aylarında her gün yaklaşık 5500 Iraklıya vize verdiğini bizimle birlikte Iraklılar da bilmiyor… Bu gerçekten rekor bir sayı… Peki Bağdat Yönetimi’nin yarattığı vize zorluklarından haberi var mı Iraklıların? Anlatmazsak bilemezler elbette…
Bir diğer sorun da maalesef benim de çoğu kez havaalanlarında şahit olduğum; “sen sen sen gel bakalım ve telefonunu ver” yaklaşım tarzı… Hemen söyleyeyim çok rahatsız ve rencide edici bu yaklaşım Türkiye Cumhuriyeti’mizin emniyet mensuplarına hiç ama hiç olmuyor…
Bu yaklaşım tarzı acilen gözden geçirilmeli ve dünyanın diğer ülkelerine nasıl hoşgeldiniz diyorsak Irak’tan inen uçakları da o şekilde profesyonel duygularla karşılamamız gerekiyor…