Çağımızın vazgeçilmezlerinden olan iletişim, olmazsa olmazlarımızdan.
Ama bazen o kadar kötü kullanıyoruz ki, yaşam standartlarımızı altüst edebiliyoruz.
Hayatımızı ve tüm yaşamımızı iletişim kirliliğine teslim ettiğimiz çok oluyor.
Kitle iletişim araçlarının kullanımı konusunda ileri ülkelerin çok gerisindeyiz. Televizyon yayınlarının kitle iletişim üzerindeki o yoğun etkisini biliyor olmamıza rağmen, o yapılanmayı, o kadar kötü kullanıyoruz ki. Doksanlı yılların hemen başında, önceleri tek kanalla yayına başlayan ve daha sonraları üç kanala geçen TRT televizyonlarının yanına özel televizyonlar da eklenince yayıncılıkta amansız rekabet, televizyon yayınlarını da kontrol edilemez bir yola sokmuştu. “Arz talep” mi, yoksa “talep arz” mı, tam olarak neresinden başlandığı belli olmayan bu “şehir efsanesi” kurallının peşinden koşarak televizyonlarda yayınlanan programları içinden çıkılamaz hale dönüştürdük.
Televizyon yayın ilkeleri, bir çok yasanın denetiminde ve yönlendirici ışığında oluşturulmasına rağmen bunu bozmak, işimize geldiği şekilde uygulamak için, elimizden gelen her şeyi yapmışız. Televizyon yayın ilkelerini en tepede belirleyen “Sınır Ötesi Yayınlar Sözleşmesi”ne ilk imza atan ülkelerden olmamıza, bunun belirlediği ilkeler doğrultusunda ülkemizdeki televizyon yayınlarını düzenleyen ve denetleyen Radyo Televizyon Üst Kurulu’na rağmen, yayınlardaki karmaşanın ve yayın ilke bozukluğunun, önüne geçemedik nedense. Zaman zaman televizyon yayınlarında toplumu olumsuz etkileyen bir çok programın kontrolsüz olarak ekranlarda cirit attığı dönemlerin altında ezildik toplum olarak.
Öyle dönemlerimiz oldu ki, televizyon yayıncılığını sesli ve canlı görüntülü gazete yayıncılığına dönüştürdük. Televizyon yayıncılığını, gerçek televizyon yayıncılığından çok başka yerlere taşıdık. Televizyonların toplum psikolojisi üzerindeki etkilerini, reyting hezeyanlarına mahkum ettik. Haberler hiç bir dönemde, televizyonları alıp götüren lokomotifler olamadı. Televizyonlarımız genellikle dönemlik, yamama programlarla, yabancı dizilerle, reality show’larla, iki binli yılların başlarında ise, yerli dizi yayınlarıyla sürdürebildiler. Son on yıl içinde ise televizyonlarımızın yaşamasını sağlayan ancak, toplum psikolojisine olumsuzlukları yerleştiren bazı programlar, o dönemlerde yayınların kurtarıcıları oldular.
Bu programların akılda kalanları; iki binli yıllara girilirken ekranlarda her akşam karşılaşabildiğimiz magazin programlarıydı ki, bunların en ünlüsü; TeleVole adı verilen programdı. Daha sonraları yerli, yabancı diziler, reality show’lar ve ekranların fenomenleri haline dönüşen, sunucularını yıldız yapan veya başka bir deyişle yıldız sunucuların parlattığı programlar olarak; evlilik- çöpçatanlık programları, neredeyse tüm televizyonları taşıyan en önemli programlar olarak on yıllık bir dönemin yayın yükünü üstlendiler.
Bu dönemlerin en önemli televizyon olaylarından biri ise; sayısal olarak büyük rakamlara çıkan ve bazılarının neredeyse bir kaç sezona damgasını vurduğu yerli diziler, ekranların reyting canavarlarına dönüştüler. Televizyon yayınlarında izlenme ölçümleri ve reytinglerin bu dizilere göre belirlendiği dönemlerdir. O dönemler bu dizilere göre televizyon izleyici potansiyelinin belirlendiği yayın planlamalarından oluşmuştur.
Yerli dizilerin çok olduğu bu dönemler, sanatçılar için çok önemli bir geçim kaynağıdır. Sözünü etiğim o evlilik- çöpçatanlık programları ve hemen hemen her kanalın kurtarıcıları olan o yerli diziler toplum üzerinde oldukça olumsuz bir ortam baskısına neden oldu.
İşte o dönemler; televizyon yayınlarında bir süredir iyice karmaşık hale gelen kitle iletişim kirliliğinin kontrolden çıktığı, iyice dayanılmaz hale geldiği dönemlerdir.
En etkili kitle iletişim araçlarından olan televizyonlar amaçlarından uzaklaşmışlardır. Bu dönemlerde hızla yayılmaya başlayan internetin yarattığı iletişim kanalları, bu kanalların amacı dışında kullanılmaları, kontrol edilemez duruma gelmeleri ve son internet fenomeni “Sosyal Medya” çılgınlığı kitle iletişim kanallarının yarattığı iletişim kirliliğini içinden çıkılamaz duruma getirmiştir.
İletişimde bu karmaşa kontrol edilemezse zor günler bizi bekliyor.