Bir yerde okumuştum, yazar, yazımın başlığı gibi, "Herkes kendi kadar" demiş.

Tamam da.

Neresinden tutalım?

Bu iyi bir şey mi?

Büyük şehirlerde, bunca insan cehenneminde yaşayan insanlar, eğer kendi kadarsa çok kötü.

Keşke bu insanlar arada sırada başkası kadar olsa.

Gözlemliyorum.

Komşularımı,

Etrafımı,

Tanıdıklarımı,

Tanımadıklarımı.

Televizyonda, sabah akşam masalarında programlarda anlatan insanları.

Hiç biri ağzından çıkan, sana bana anlattıkları insanlar değil.

Arada kızıyorum, kardeşim bana ne anlatıyorsun, kendine anlat...

Tam da, sen ayar vermeye çalıştığın, olmaz dediğin insanın ta kendisisin, sensin o, sen.

Kendine çek ayarı lütfen.

Her gün sabah aksam mesaj atan arkadaşın, durup dururken yok olursa.

İşleri yolunda giden arkadaşların, telefonlara dönmüyorsa, hep meşgul, hep koşuşturuyor, hep nefes nefese, hiç vakti yok ise, anlattıkları birbirini tutmuyorsa, telaş içinde konuşuyorsa, tamam arkadaş..

Savulun samimiyetsizler.

Ölümlü dünyanın, sadece para peşinde samimiyetsiz ordusuna katılmış olursun.

Hayırlı olsun tatlım.

Nasıl olsa öleceğiz.

O zaman....

Bakalım bu yalnızlık nasıl bir şey.

Hiç kalmadın ki.

Hiç bilmiyorsun ki.

Başkaları için ışıksızlık dedikleri aslında başka bir ışık olan yalnızlığı seç.

1 haftalığına deneyelim bakalım.

Gözlerinizi kendinize çevirin.

İçimizdeki çığlığı ve ışığı keşfedelim.

Yalnızlık bu çığlığı ve ışığı sevdirecektir bize.

Bir yer düşünün orası, HİÇBİR YER olsun.

Çiçeklerden bir çiçek, ağaçlardan bir ağaç seçin.

Anılardan bir anı ve duygulardan bir duygu.

Yaşamın getirdiklerini kolay kolay kabul eden insanlardan değilseniz, samimiyet kronometreniz hep sinyal veriyorsa, menfaat kokuları midenizi bulandırıyorsa, inanılacak insan sayısı gitgide azalıyorsa insana dair hayal kırıklıklarınız çoksa....

Ayrıcalıklı yalnızlığınız başlıyor demektir.

Yalnızlıkla randevunuz var, ona verilmiş sözünüz var.

Bir söz diğerini doğurur.

Böyle büyür yalnızlıklar.

Bir başka dünyanın kapısı böyle açılıyor galiba.

O dünyanın ışığı hiç fena değil.

O dünyanın ışığını, kendine yalan söylemediğin sürece seversin.

O sevdiğin ışık.

Aslında kendi ışığındır.

Güzeldir.

Funda'ya takılanlar...

... Askerimiz Afrin'de. Kahraman çocuklarımız, bu soğukta, memleketleri için savaşıyorlar. Allah yar ve yardımcıları olsun.. Biz anaların duaları yetecektir yavrularımıza, bizi beklemeyin deseler de biz onların sağ salim dönüşlerini bekleyeceğiz.

Ünlülerin sosyal medyada, ülke derdimizi ne kadar dert etmiş, ne kadar paylaşmış diye bakıp, bu insanlara demediklerini bırakmazken..

Ya normal vatandaş, özellikle kadınlar, sosyal medyalarına bir bakin, Mehmetçik Afrin fotoğrafını 583 kişi beğeniyor, 17 kişi yorum yapıyor.

Endişe, kaygı bu kadar mi?

Bu kadar.

Ama! Seren ve Yeşim kavgasını, körükleyen, merak eden, binlerce beğeni, binlerce yorum yapan kadınlara ne diyelim.

Diyelim de...

Dediklerimi burada yazamam ki.

... Komedyen, MehmetAli'nin 83 yaşında üvey annesi vefat etmiş. Bütün eski boşandığı karıları cenaze törenine katılmış.. Ne mutlu kötü günde, yalandan bir araya gelenlere.

Bu arada eski eşi Tuğba hanım, Mehmet Ali'ye dil çıkarıyor, öyle böyle değil.. Köküne kadar.

Cenaze kimin umuru diyelim.

Ama, utanmazlık çok umurumuzda diyelim.

Koskoca kadın dil çıkarıyor.

Dil çıkaran kadın, erkek, hatta çocuk nefret ederim, hiç tahammülüm ve toleransım yoktur.

Tuğba, o kadar çirkin ki, yılın dil çıkaran en felaket , en olmaz fotoğrafı olarak hafızam da kalacaktır.