Türkiye bir yandan koronavirüs illetiyle boğuşurken, bir yandan da ekonomik ve sosyal hayatı düzene sokmaya gayret ediyor.

Türkiye bir yandan koronavirüs illetiyle boğuşurken, bir yandan da ekonomik ve sosyal hayatı düzene sokmaya gayret ediyor. İnsanımızın daha müreffeh, yani daha insanca yaşaması için yapılanlara bakınca bir şeylerin eksik olduğunu hep görüyoruz ama müdahale edemiyoruz.
Anayasa’da yer alan sosyal devlet diye bir kavram var. Bu kavramla vatandaşın ve çalışanların daha insani koşullarda yaşamasını sağlamak için kanunlarımız ve yönetmeliklerimiz var. Fakat bunların ne kadar işe yaradığı, ne kadar da etkili olduğu hep tartışılır. Sivil toplum dernek ve sendika gibi kuruluşlarla yasaların daha etkin işletilmesini arzu ederken bir de hiçbir yasaya bağlı olmadan çalışan kesimler de var. Kayıt dışı olmamakla birlikte kendi sektörüne ait bir yasası olmadan, başka kanunlara tabii olarak çalışanların var olduğunu da biliyoruz. Bu kanunsuz sektör, sivil havacılık!

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, bundan bir kaç ay önce yaptığı açıklamada küresel gelişmelere paralel olarak gelişen havacılık sektörünün ekonomik kalkınmanın itici unsuru haline geldiğini belirterek, toplumsal refahın da en önemli göstergelerinden birisinin havacılık sektörü olduğunu söylüyordu.
Havayolu sektöründe yaşanan büyüme nedeniyle sektör cirosunun da 17 yılda, 53 kat arttığına işaret eden Bakan, sektördeki istihdam sayısının ise 65 binden 295 bine çıktığını açıkladı.
295 bin çalışanın kaçı sendikalı, kaçı bir kanuna tabi olarak çalışıyor, kaçı ise bir yasaya tabi olmadan çalışıyor acaba?
Bu soruların cevabını ilgili bakanlığın kayıtlarında aradığımızda bulamayız.
Gelelim bu sektörde çalışanların kendi hakları için neler yaptıklarına. İnternette 18 milyon takipçisi olan change.org adlı sitede, havacılık emekçisi olan Mustafa Sarıyer, başlattığı imza kampanyasında çok doğru olan şu görüşü dile getiriliyor;
“Sivil havacılık ''tehlikeli ve en tehlikeli'' işler sınıfındadır. Bulaşıcı hastalık riski, kaza riski, terör, atmosferik radyasyon, zararlı ışınlar, kabin basıncı ve daha birçok tehlikesine rağmen 86 yıldır ülkemizde sivil havacılık sektörü çalışanlarının meslek yasaları yok.
Tüm siyasi partiler ve havacılık sektörüne gönül verenlerden isteğim bana destek olmaları ve sektörde görev alan her bireyin global ölçekte icra ettikleri mesleklerini devletin ve yasaların güvencesi altında sürdürmeye devam etmeleri.
Ülkemizde sivil havacılık sektöründe çalışanların görev tanımları yapılarak standartları belirlenmiş değil. Örneğin yaşam koçluğu ve çobanlık; görev tanımları yapılarak Resmi Gazete’de yayınlanıp yürürlüğe girmiş ve yasal meslek statüsüne sahip olmuşlardır.
Yıllardır ülkemizi dünya çapında başarılı bir şekilde temsil eden havayolu şirketlerimizin bu eğitimli, özverili, cefakar personeli diğer ülkelerdeki meslektaşlarının sahip olduğu gibi kapsamlı ve tanımlı bir meslek yasasına sahip olmayı hak ediyor. (Sosyal haklar, özlük hakları, yıpranma payı hakkı ve diğer haklar). Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan TEHLİKELİ VE ÇOK TEHLİKELİ SINIFTA YER ALAN İŞLERDE ÇALIŞTIRILACAKLARIN MESLEKİ EĞİTİMLERİNE DAİR YÖNETMELİK EK1 tablosundaki çeşitli işler başlığı altında yer alan,
103- Hava alanlarındaki uçuşa hazırlık işleri ile yer hizmetleri ve bakım işleri.
104- Uçaklarda yapılan bütün işler ve uçaklarla yapılan ilaçlama ve yangın söndürme işleri gibi işlet tehlikeli işler kapsamına alınmalıdır. Bunun için imza vererek destek olmanızı rica ediyoruz.”


Mustafa Sarıyer’in bu doğru görüşlerine tamamen katılıyor ve onu kutluyorum.
Bu arada belirtmeliyim ki, sayıları 25 bine yaklaşan pilotlar ve kabin görevi ifa edenler de Hava-İş Kanunu olmadığı için Borçlar Kanunu’na tabi çalışırlar.
Çalışan sayısı 300 bini bulan, eş, anne baba ve çocuklarıyla 1 milyonluk bir sayıya ulaşan havacılar adına açılan imza kampanyasında sadece 2 bin 500
imza toplanması hedeflenmiş ve şu ana kadar da ancak kampanyaya 2 bin 38 kişi imza atarak destek olmak istemiş.
Mustafa Sarıyer üzerine düşeni yapmış, fakat havacılar kendi sorunlarına sahip çıkıp, on binlerce imza toplayarak, tüm siyasi partileri ve TBMM’yi de harekete geçirme gücünü gösteremiyorsa, lütfen kusura bakmasınlar ama, bu durumda yetersiz yasalarla, az maaşlarla ve de güvencesiz çalışmaya mahkumdurlar. Üzgünüm. Benden gerçeği söylemesi.
Güzel yarınlar Türkiye’m.