"Her insan kalbinde bir hasretle doğar" diye bir cümle okudum.

Kalakaldım.

Kalbime baktım.

Hasretlerimi gözden geçirdim.

Hasreti biliyorum.

Hasret çok güzel bir şey.

Hasretini çektiğiniz insanın sesini sakın kaybetmeyiniz.

Çok genç yaşta ölen babamın hasreti.

Kokusuna doyamadığım henüz 50’li yaşların başındaki ölen anamın hasreti.

Çat diye, bir gece yarısı ölen sevdiceğimin hasreti.

Tunç abimin hasreti.

Gülay'ımın hasreti.

Yeğenim Ada'nın her saniye hasreti.

Peki insan sadece kan bağlarının, ya da ölen yakınlarının, hasretini mi taşır?

Madem ki hasreti doğduğunda kalbinde taşıyarak geliyorsun.

Bu, olmamalı.

Hasretten benim anladığım bu değil.

Her şey değişmiş bu zamanda.

Kendini başkalarında kaybetme zamanlarındayız

Vah olmuş, vah vah olmuş.

Gecen yaz, yıl onca günler geçirdiğim, birdenbire çok sevdiğim, canlarım gibi hissettiğim, kalbimin sevdiği insanlar.

Aylardır çok özledim, diye birbirimize yazdığımız, gerçekten özlediğim, iyi kötü her şeyi dertleştiğim arkadaşlarım, geldiğim yerde, itiş tıkış zorla 15 dakika, saatlere bakarak, bir bardak çay hasretinde kalmışlar.

Sevdiğin arkadaşın, aradığında otomatik, "toplantıdayım sizi sonra arayacağım" hasret aralığında kalmış.

Hani bazen kendi içinde yer bulamazsın da, başkasının içinde yer ararsın ya.

Hasret bu işte.

Bakın ben hasret pusulasında "kaybolmuş ibresinde" olanlara.

Size anlatayım.

İnsanın her bulduğu, aradığı olmuyor bilirim.

İnsan büyüdükçe, kirleniyor bilirim.

Büyüdükçe pusulan şaşıyor bilirim.

Hasret, gerçekten sevdiklerine sabrettikçe büyüyen birşey bilirim.

Başkası ile ilgili sanırsın ama, değil, inan sadece seninle ilgilidir.

Herkesin hasreti kendi yoludur aslında.

Birbirimize hasret yüklesek, inan birbirimizi kaybetmekten çok daha kıymetlidir.

Hasret senin gücündür.

Hasret senin kalp namusundur.

Hasret seni kavuşturandır.

Şanslı olun.

Hasret duyun.

Bırakmayın onu.

Funda'ya takılanlar...

... Caner Erkin'i karısı Şükran gıdıklıyor. Caner kahkahalar içinde ve bunu videoya çekiyorlar ve Instagram’da paylaşıyorlar.

Adamın biri, programında yorumluyor.

“Caner olan tüm kariyerini kaybetti. Aklını yemiş olması lazım, bu ne biçim paylaşım” diyor.

Yahu, sen karından boşanırken olan skandallar, telefon kayıtlarınız, RehaM ana haberinde, babanın sana dedikleri.. “Şu kadar para kopar, bu karıdan” dediği, yayınlandı.

Senin, ahkam kesmen olmadı.

Yahu eğleniyorlar ve gülüyorlar bu kadar.

... Ayşe Arman röportaj yapmış...

Kadın, bilinçli bir kadınmış.

Anlatıyor.

Öz babasının, kendi 12 yaşındaki öz kızına cinsel istismarda bulunduğunu, gözüyle gördüğü, eliyle yakaladığını anlatıyor.

Dava açmışlar, adam, biraz tutuklu kalmış, sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmış.

Felaket, iğrenç bir şey, Allah senin belanı versin adam.

Ama insanın aklına tuhaf sorular geliyor..

Be! kadın, madem bilinçlisin, gece saat 24’te eve gelen adama içki sofrası niye hazırlarsın?

Her gece içen, sarhoş adama iki kız, bir tanesi iki yaşında bir erkek çocuğu, 3 çocuk niye doğurursun?

Sarhoş adam, ben kızımla uyuyacağım derse niye izin veririsin, ne münasebet demezsin.

Senin kızın ilk günden niye çığlık atmaz, bağırmaz, ağlamaz, babanın bunu yapmaması gerektiğini bilmez.

Ve uzun suredir buna katlanır.

Bir ahlaksızlık, küçücük ev içinde bu kadar uzun süre yaşayamaz ki.
Sizin trenler de hep geç kalıyor.