Diziler domino taşı gibi ya da satranç tahtası gibi.
Pandeminin ortaya çıkarttığı ekonomik kriz medya dünyasını pis vurdu. Her ne kadar televizyon izleme oranları pandemi döneminde artsa da reklam gelirleri onları kurtarmadı. Maliyetler de artınca TV kanalları artık değişik değişik atraksiyonlar yapmaya başladı. Medyanın radyo ayağını da kötü vurdu pandemi. Radyolar sabahtan akşama kadar müzik yayını yapıyorlar. Sabah ve akşama birer tane program atıyorlar, radyonun otomobillerde dinlendiği tezine cevap olarak, kalan zamanda ise müzik yayınlıyorlar. Dergiler deseniz perişan oldu. Artık düzenli basılıp dağıtılan dergi kalmadı gibi. Hepsi dağıldı. Birkaç magazin dergisi dışında kalan diğer dergiler ya yayın periyotlarını azalttılar ya da bir ay yayınlanarak, bir ay yayınlanmayarak kör topal gidiyorlar. Gazeteler deseniz ayrı sıkıntıda. Özetle medyanın ekonomik durumu çok kötü. Kim ne derse desin, kim kızarsa kızsın bu gerçeği saklayamayız. Ben 1994 krizini de yaşadım, 2001 ekonomik krizini de yaşadım. Hiçbirinde medya bu kadar sorun yaşamadı. Yaşanan sorun o dönemlerde belki daha sertti ama toparlanma süreci daha hızlı oldu. Şu an ise umut yok. Medyanın ekonomik yapısının gelecek adına ümit vermemesi çok büyük bir sektörün bitmesi anlamına geliyor. Bugün arkasında ekonomik veya siyasi bir desteği olmayan bir medya grubunun ayakta kalması nerdeyse imkansız hale geldi.
Diziler yap boz tahtasına döndü
İşte böyle bir koşturmaca içinde medya işletmelerini ve onlara ait olan mecra ve kanalları bazen şaşkınlıkla izliyorum. Hepsi çırpınıyor. Bu kaotik pandemi ekonomisinde ayakta kalmak için mücadele içindeler. Diziler kalkıyor, yayın günü değiştiriyor, personellerin parası ödenemiyor, içerik bütçeleri azalıyor. Bir tantanadır gidiyor. Bu tantana içinde en radikal ve acımasız olanlar diziler. Diziler domino taşı gibi ya da satranç tahtası gibi. Her hafta bir taktik değiştiriyorlar. Hikaye değişiyor, senaryo değişiyor, oyuncular gidiyor – geliyor. Şaka gibi bir şey. Yap boz tahtasına döndü diziler.
Dizinin gerçek starları senaristler
Bu sene pandemi herkes gibi beni de her açıdan olumsuz etkiledi. O kadar ki, bazen buna neden olduğu söylenen o yarasa yiyen adama bile küfredecek kadar saçmalıyorum. İster istemez hepimiz gibi benim de biraz psikolojimi bozdu. Asosyalleştik, moral olarak düştük. Böyle bir durumda epey boş zamanı oldu herkesin. Kimisi internete sardı, kimisi müziğe, kimisi spora, kimisi uykuya, kimisi televizyona. Televizyon kanallarının en büyük silahı olan diziler bu hengamede büyük mücadele vermeye ve 2020 yılının son çeyreğini ekonomik olarak kurtarma mücadelesinde girdi. Fox TV’de yayınlanan “Öğretmen” adlı dizi sürpriz bir biçimde final kararı aldı. “Yasak Elma” tüm başarısına ve dördüncü sezona gelmesine rağmen bir gidiyor bir geliyor. Senaristler dizinin ömrünü uzatmak için her türlü olaya giriyor. Dizi bugüne kadar çok doğru hamleler yaparak ömrünü uzattı. Şu sıralar ortalığı yıkan pandemi döneminde bir hamle daha yaparak sezon ortasına iyi bir reytingle girmek istiyor. Bir haftadır kulislerde dizinin baş rolünde oynayan ve nerdeyse tüm diziyi etrafında döndüren Halit’in öldürülerek diziden çıkartılacağı konuşuluyor. Bu bana çok radikal geldi. Dizide garip bir biçimde erkek oyuncuların rolleri bitiriliyor. Hikâyede senaristler genelde kadınların ön planda olduğu bir akış yaratıyorlar. Bir feminist hava var dizinin senaryosunda. Bu özellikle son sezonda çok dikkatimi çekti. Dizinin hikâye ve senaryosunu Melis Civelek ve Zeynep Gür yazıyor. Çok zeki ve iyi hamlelerle dizinin bence gerçek starları onlar. Bu dizide senaristlerin en dikkatimi çeken özelliği cesaretleri. Çok cesur kararlar alıyor ve bir anda dizinin tansiyonunu değiştiriyorlar. Ayrıca gizli feminist mesajlarla dizide kadınları da çekmeyi başarıyorlar.
Halit’i öldürmek büyük risk
Şimdi eğer söylenenler doğru ise diziyi ivmelendirmek için belki de dizinin en radikal değişikliğini yapacaklar ve Halit’i öldürerek onu diziden çıkartacaklar. Bunu duyunca ben çok şaşırdım, Halit giderse dizide dominant erkek karakter kalmayacak ve dizi kadınların mücadelesine dönüşecek. Bu az önce söylediğim feminist bakış açısına uyuyor ama bence çok tehlikeli ve riskli bir hareket. Dizide Halit’i oynayan Talat Bulut bu role çok yakışıyor ve rolünü hakkı ile oynuyor. Ama adamı sürekli kadınlarla bir münasebette olan ve bundan zarar gören bir karakter olarak gösteriyorlar. Geçen sezon Halit beş parasız kaldı, dizinin en heyecanlı bölümlerini yaşadık. “Düşmeyen bir Allah’tır” dedik kendi kendimize. İyi bir senaryo hamlesiydi.
Erken final yapabilir
Şimdi Halit’in ölmesi planlanmış. Bu çok riskli bir hareket. Bunun sonucunda dizi kilitlenerek erken final yapabilir. Çünkü Halit dizide çok önemli bir denge unsuruydu. Şimdi bugüne kadar on ikiden vuran hamlelere imza atan dizinin senaristi bu büyük hamlesi ile bugüne kadarki hamlelerini mahvederek diziye final yaptırır mı yoksa diziyi bir sezon daha uzatır mı? Bence birincisi olur. Bu dizi Halit gidince düşüşe geçer ve erken final bile yapabilir. Yapabilir bile demeyeceğim yapar. Ha bu belki de yavaş yavaş diziyi bu sezon bitirmek için alınan bir karar da olabilir. Yani bu sezon son sezondur ve son dakikaya kadar andrenalin yaratmak isteyebilirler. Ama bu gereksiz, bu dizi bence bir sezon daha gider. Tabii ki Halit’le birlikte. Fox TV ve Medyapım’ın bunu masaya yatırması lazım. Sonucu izleyip göreceğiz.
Gökçan Sanlıman piyano ve yaylılarla geliyor
Pop rock müziğin başarılı yorumcusu Gökcan Sanlıman, 4. stüdyo albümü öncesi albümün habercisi olan “Olsun Sevgilim” adlı şarkısını yayınladı. Yaylı enstrümanlar ve piyano ile uyum içerisinde yakaladığı vokal performansıyla etkileyici bir ahenk yakalayan Gökçan yine kaliteli bir şarkıya imza atmış.
Klibinde piyano çalan Gökcan Sanlıman’a etkileyici bir dans koreografisi eşliğinde iki dansçı duygusal görüntüler ile eşlik ediyor. Çalışmasında aşkı piyanonun başında yalın bir şekilde anlattığını ifade eden başarılı yorumcu “Olsun Sevgilim piyanoda bestelediğim ve sade olmasını istemem nedeniyle aranjmanında da olabildiğince çabasız ve net davrandığım bir şarkı oldu. Duygularımı beni dinleyenlere bir piyano ve hüzünlü yaylılar eşliğinde, onlarla dertleşir gibi anlatmak istedim.” diyor. Gökçan Sanlıman, müzik dünyasının çok farklı ve güzel bir rengi. Popüler kültürden uzak, hiç lagaluga işlerle uğraşmayan bir çocuk. En önemlisi iyi işlere imza atıyor. Bu şarkısı da öyle olmuş.
Okuma alışkanlığını destekleyen proje
Türkiye Yayıncılar Birliği öncülüğünde hayata geçirilen ve ülkemizde okuma kültürüne yönelik bugüne kadar yapılan en kapsamlı projelerden biri olan OKUYAY Platformu’nun (Okuma Kültürünü Yaygınlaştırma Platformu) destek verdiği pilot projelerden Kütüphane Şehri Projesi, Ankara’da yarattığı etkiyi Konya’ya gitti.
Okuma kültürüyle mahalle kültürünü pekiştirmeyi amaçlayan ve apartman sakinlerinin birlikte başvurabildiği projede Konya’da pencerelere asılan posterlerle apartmanlarda “her bir hane bir kitap, her bir kat bir raf ve her bir apartman bir kitaplığa” dönüşecek. Okuma kültürü ülkemizde çok düştü. Zaten okumayı seven bir toplum değildik bir de bu dijital medya, sosyal medya çıktı okuma alışkanlıkları yerini seyretme alışkanlığına bıraktı.
OKUYAY Platformu, Konya’da apartmanları kitaplıklara dönüştürmek için herkesi projeye destek vermeye davet ediyor. Projeye dahil olmak isteyenler @kutupanne Instagram hesabının profilinde bulunan formu doldurarak kayıt yaptırılabilir ve Kütüp-Anne Platformu internet sayfasından detaylı bilgi edinilebilir. Bu tarz projelere destek olalım. Okuma alışkanlığının artması için bu tür etkinliklerin artması lazım. Batıdan zaten koptuk gittik, bir de okuma alışkanlığında küme düşersek dünyada kültür liginde G50’ye bile giremeyiz.
İstanbul Sanat Dergisi piyasada
Dergi piyasasının zor günler yaşadığı bir dönemde yeni bir sanat dergisinin yayınlandığını öğrendim ve çok sevindim. Derginin adı “İstanbul Sanat Dergisi”. K – İletişim Yayınları’nın desteğiyle 2020 yılının son çeyreğinde sanatseverlere ‘merhaba’ diyen derginin ilk sayısı kültür dünyasına başarılı bir giriş yaptı. Sanatın farklı alanlarına dair içerikleri, özel röportaj ve haberlerini okuyucularıyla buluşturan ‘İstanbul Sanat Dergisi’, Türkiye’de koleksiyonerliği ‘Bir Tutkudur Koleksiyonerlik’ başlığıyla inceledi. Bu özel dosya haberde ülkemizin en saygın koleksiyonerlerinden Ahmet Merey kendi koleksiyonundan seçkileri paylaşırken hikayesini büyük bir samimiyetle anlattı. Bununla birlikte yine koleksiyoner Hasan Türel, küratör Prof. Dr. Markus Graf ve Beyoğlu’nun sanat mekanlarında Art On’un kurucusu Oktay Duran ve ‘İnci Dizen Kız’ isimli ünlü tablonun koleksiyoneri yazar Radi Dikici’de derginin konukları arasında yerini aldı. Dilerim uzun soluklu bir dergi olur.
Meraklılara koronavirüse karşı 5 bakım önerisi
Güzellik uzmanı Serpil Kale, pandemiyi yaşadığımız bu dönemlerde cilt bakımının daha önemli hale geldiğini belirterek, cilt ve kişisel bakım hakkında önerilerde bulundu. İşte meraklılara koronavirüse karşı Serpil Kale’nin verdiği beş altın öneri:
Eller Sık Yıkanmalı:
Virüsle mücadele önlemlerinin başında el yıkamak geliyor. Herhangi bir yere temas ettikten hemen sonra ellerinizi yıkamayı alışkanlık haline getirmelisiniz. Sık sık el yıkamak sizin için en önemli koruyucuların başında geliyor. Serpil Kale elleri yıkamanın aynı zamanda cilt bakımı için de önemli olduğunu pandemi dönemi geride kaldıktan sonra da el yıkama alışkanlığımızın devam etmesi gerektiğini vurguladı
Dezenfektan Seçimine Dikkat
Gün boyu dışarıda olabilir, bazen el yıkamak için uygun yer bulamayabilirsiniz. Bu nedenle çantanızda, cebinizde mutlaka bir el dezenfektanı bulundurmalı, yüzeylere temas ettikten sonra ellerinizi dezenfektanla temizlemelisiniz. Alkol oranı yüksek formüllerle ellerinizi temizledikten sonra da ellerin kurumasını önlemek için nemlendirici ürünler kullanılmalı. Dezenfektan seçimine dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Serpil Kale piyasada ciltle uyumsuz birçok dezenfektanın bulunduğunu ve merdiven altı dezenfektanlardan uzak durulması gerektiğini söylüyor.
Yüzünüze Sadece Akşamları Dokunun
Koronavirüsün gündemde olduğu bu dönemde değil, bu madde her zaman önemli: Sakın yüzünüze dokunmayın. Mikropların bulaşma ve aktive olma riski kirli ellerinizle yüzünüze dokunduğunuzda artıyor. Ayrıca bu hareketin cildi yağlandırmaya, gözenekleri tıkamaya ve sivilce oluşumuna da yol açtığını unutmamalıyız. Yüzümüze gün içinde temas etmemek gerektiğinin altını çizen Serpil Kale yüz bakımının sadece akşamları eller yıkandıktan sonra yapılması gerektiğini vurguladı. Yüzde eller gibi sabunlanmalı.
Her Zamankinden Daha Sağlıklı Beslenin
Bu virüs bağışıklığı düşük kişilerde gücünü daha çok gösteriyor. Dolayısıyla beslenmenize her zamankinden daha fazla dikkat etmelisiniz. Taze sebze meyve ve ev yemekleri tercih edilmeli. Vücudun direncini artıran destek kuvvetler ve koruyucu vitaminler alınmalı.
Egzersiz ve Uykuya Önem Verin
Bağışıklığın bir diğer destekçisi de düzenli uyku ve düzenli spor. Vücudun kendini yenilemesi için 8 saat uyumaya özen gösterilmeli. Daha zinde ve güçlü bir vücuda kavuşmak için de egzersiz ve sporu da ihmal etmeyin.
Altay yirminci yılında “İki Satır” dedi
Bu hafta korona olduğu iddiasıyla müzik dünyasını üzen Altay müzik kariyerinin yirmin yılını “İki Satır” adlı şarkısı ile kutluyor. 2000'de çıkardığı 'Kalpsizsin'den bu yana 20 yıllık müzik kariyerine 16 proje sığdıran Altay, 17’nci çalışması 'İki Satır'ı sevenlerinin beğenisine sundu. Sözleri Mert Tunç Erdem ve İlter Dirin'e, müziği Mert Tunç Erdem'e ait olan şarkının düzenlemesine başarılı aranjör Alper Atakan imza attı.
Şarkının Kemal Başbuğ yönetmenliğinde Şile'de çekilen klibinde Altay, Bentley Continental Gt marka ultra lüks bir araç kullandı. Altay şarkıyla alakalı "Söylemek istediğiniz her şeyi 'İki Satır'da anlatıyoruz. Pandemiden dolayı biraz geç çıktık ama çok heyecanlıyız" diyor.