Bu deprem ülkemizde yaşanan bir ilki daha öne çıkarmıştır.
Geçtiğimiz haftaki yazılarımdan birinin girişinde bir yakınma cümlesi kurmuştum ve çok net olarak şunu demiştim: Yaşadıklarımızın açıklamasını yansıtan bu başlık şöyle idi; “Buna yaşamak denirse”. Bu başlığı o gün yazmamın nedeni, uykusuz geçen o geceme sığdırdığım yaşadıklarımın bir korku film haline gelmiş görüntülerinin geride bıraktıklarıydı.
Yaşadıklarımız ve üzerime çöken salgın endişesi ve yaşadığımız korkular yetmiyormuş gibi, iki gün önce İzmir’de meydana gelen ve başta Ege bölgesi olmak üzere tüm ülkemizi üzüntüye boğan İzmir ilimiz Seferihisar açıklarında meydana gelen 6.9 şiddetindeki deprem; başta, Bayraklı ve Bornova ilçelerimizi etkilemiş ve içimizi yakan 60 vatandaşımızın kaybına ve 940 vatandaşımızın yaralanmasına neden olmuştur. Özellikle bayraklı ve Bornova ilçelerinde; 8-10 katlı göçen 17 binadan, altısını tamamen yıkmış veya oturulamayacak duruma getirmiştir.
Bu deprem ülkemizde yaşanan bir ilki daha öne çıkarmıştır. Deprem sonrası Sığacık’ta yaşanan Tsunami bu deprem sonrası kendini göstermiş ve Sığacık yerleşim bölgesinde sokak aralarına kadar uzayan dalgalarıyla maddi ve manevi hasar yaratmıştır.
İzmir ve ilçe merkezlerinde etkili olan 6.9 şiddetindeki bu deprem; ağır hasar veren, 60 can kaybına neden olan, 940 yaralıyı geride bırakan, gönüllere ateş düşüren, özellikle çok katlı binalardaki ağır hasarlarıyla bir ilki yaşatmıştır.
Bu deprem, özellikle Bornova, Bayraklı ilçesinin on yedi apartmanda neler yaptığını ve “Deprem öldürmez bina öldürür” söyleminin ne kadar doğru bir tanım olduğunu çok net göstermiştir.
Bu yazıyı yazarken, Halk TV ekranında Gökmen Karadağ’ın sunduğu yaptığı “Deprem Özel” programına katılan Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü; Prof. Dr. Haluk Özener’in İzmir depreminin yanı sıra beklenen Marmara-İstanbul depremi konusunda dile getirdikleri, nasıl ve neler yapmamız gerektiğini veya neler yapmadığımızı çok net anlatıyor. Özellikle; olası Marmara Depremi sonrası olabilecek tsunamiler konusunda söyledikleri tüyler ürperticiydi.
Marmara deniz tabanının jeolojik yapısına göre, boyutu on metreye varacak dev dalgalar üretebilecek deprem sonrası veya deprem olmadan Marmara tabanında oluşabilecek yer hareketleri sonrasında iki tsunami şeklinin beklenebileceği, bu dev dalgalarının Kuzey Marmara’nın batı kıyılarının bir bölümünde kıyıdan bir bucuk kilometre içerilere kadar ulaşabileceğini gösteren veri haritalarının hazırlandığını dile getirdi.
Aklımızda olan deprem gerçeği, şimdi de hiç yaşamadığımız okyanuslarda tanık olduğumuz tsunami ile de tanışabileceğimiz gerçeğini iyice aklımıza takıverdi.
Tanışabileceğimiz demeyelim. Aslında İzmir Seferihisar açıklarında yaşanan, özellikle Bornova ve Bayraklı İlçelerinde büyük hasar ve can kaybına neden olan 6.9 şiddetindeki deprem sonrasında oluşan 1-1,5 metreyi aşan tsunami dalgalarının, Seferihisar Sığacık kıyılarından caddelere kadar girmesiyle aklımızı iyice karıştırdı.
“Dert bir değil ki hangisine yanayım.” Tekmili birden geldi. İyice daraldığımız, çaresiz kaldığımız pandemi ve şimdi de deprem..
Yılının içine sığdırdığın, olaylara, ekonomik sıkıntılara, depremlere, yedi aydır üzerimize çöreklenen korona salgınından sonra şimdi de deprem kabusunu üzerimize çöreklettin.
Getirdiklerin senin olsun, onları da al ve git artık 2020!
BİR TUTAM TEBESSÜM
ÖĞRENCİ; ÖLECEĞİMİ BİLSEM
Fizik dersinde öğretmen derste öğrencilerden birini ayağa kaldırmış ve sormuş;
- “Otobüstesin, hava çok sıcak, ne yaparsın?
Öğrenci; “Camı açarım hocam”
- “Söyle giren havanın sürtünme katsayısı nedir?”
Öğrenci; “Bilmiyorum hocam!”
-“Otur, sıfır”
Öğretmenin bu soru faslı, bütün sınıfta sürmüş. Sınıf dökülüyor. Öğretmen bir öğrenciyi daha kaldırmış ve ona da aynı soruyu tekrar sormuş;
- “Öğlum otobüstesin, çok sıcak, ne yaparsın?”
Öğrenci; “Ceketimi çıkarırım hocam!”
- “Ama oğlum çok sıcak”
Öğrenci; “Gömleğimi çıkarırım”
- “Oğlum, çok çok sıcak!”
Öğrenci dayanamamış; “Hocam öleceğimi bilsem o camı açmam!”