Bu kitaplar genelde insanlara moral veren, onlara hayatın yarattığı psikolojik sıkıntılarla, iş sıkıntılarıyla, kısaca hayat sıkıntılarıyla nasıl mücadele etmeleri gerektiği konusunda öneriler veriyor.
Son yıllarda kişisel gelişim kitapların sayısında çok ciddi bir artış oldu. En çok satan kitap türlerinin başında kişisel gelişim kitapları geliyor. Böyle olunca da yayın evleri bu tarz kitapların yurt dışında yayınlanan versiyonlarını Türkçeye çevirip yayınlıyorlar, ya da Türk yazarların bu türdeki kitaplarını basıyorlar.
Bu kitaplar genelde insanlara moral veren, onlara hayatın yarattığı psikolojik sıkıntılarla, iş sıkıntılarıyla, kısaca hayat sıkıntılarıyla nasıl mücadele etmeleri gerektiği konusunda öneriler veriyor. Bu kitapların pek çoğu çok ciddi satışlar elde ediyor. Birden çok baskı yapıyor. Ne gariptir ki bu kitapların çoğu da palavralarla dolu. Sözde insanlara umut aşılayan, insanlara zorlukları nasıl aşacaklarını anlatıyor bu kitaplar, biraz detaylıca incelediğinizde aslında hepsinde sadece bir laf kalabalığı olduğunu göreceksiniz. Ticari hayatta bu tarz şeylerin yaşanması normal. Burada sorgulanması gereken en önemli konu bu tarz kitapların talebini ortaya çıkaran duygunun ne olduğu konusu.
Çaresizliğin yarattığı kitaplar
Bu kitaplara talebi törpüleyen duygu “çaresizlik ve mutlu olma ihtiyacı”. İnsanlar tüketim toplumunun da getirdiği tempodan dolayı öylesine deli bir psikolojiye girdiler ki artık her gün mutsuzlar. Çünkü onlara hiçbir şey yetmiyor. Bu eğitim seviyesi ve ekonomik statü yükseldikçe daha da artıyor. Falcılara gidenler, hocalara gidenler… Aklınıza gelen her şeyden umut bekleyenlere bir de bu kişisel gelişim kitapları eklendi. Faldan güzel sözler duymak yerine bu kitaplardaki güzel sözlerle avunuyor insanlar: Fal niyetine okuyorlar bu kitapları. Özellikle gençler düştükleri psikolojik bunalımlardan ya roman okuyarak ya da kişisel gelişim kitapları olarak anılan, insanlara “şunu böyle yap, sevgilini 30 günde unutmanın yolları, bu dünyada umutlu olmanın bilmem kaç yolu, kaderinize hükmetmenin yöntemleri…” gibi içeriklerden oluşan kitaplara sarılıyorlar. Onları satın alıp çok alakasız insanların best seller olmasına da katkıda bulunuyorlar. Çoğu eğitimsiz yazar veya kişisel gelişim konusundan haberi bile olmayan insan bu yazdıkları kitaplar sayesinde şöhret oldu, hatta başımıza yazar kesildi.
Bu kitaplar arasında elbette iyiler de var, ama bu kitapların büyük bir bölümü palavra. Bence bu kitaplara fazla kaptırmayın, fazla anlamlar yüklemeyin, çünkü o kitapların yüzde sekseninin tek amacı sizi o kitapları satın almaya ikna edecek şatafatlı kapak ve başlıklar oluşturmak.
Hayatta hep zenginler mi kazanacak?
Show TV’de çarşamba akşamları yayınlanan “Zemheri” adlı diziyi izlerken hep bunu düşünüyorum. Şans eseri ikinci bölümünü izlemiştim, dramatik ve hüzünlü havası beni etkilemişti. Sonra arada bir takıldım, yoksul bir ailenin onurlu hikayesi. Kızın babası şantiyede uğradığı bir iftira yüzünden hapse atılıyor, zengin inşaatçı o kazada suçu kızın babasına atıyor ve herkese para dağıtarak susturuyor. Parasız olan insanlar susuyor ve parayı alıyor, kız isyan ediyor. Karşısında kalantör bir aile var. Ne yapacak, mücadele ediyor, babasının suçsuzluğu için savaşıyor, avukat tutuyor, bir yandan yoksul bir ailede maddi mücadele veriyor bir yandan onurlu bir yaşam savaşı. Bu süreçte başından ilginç şeyler geçiyor. İzlerken hep “hayatta hep zenginler mi kazanacak?” diye soruyorum kendime. Dizide ne olacak bilmiyorum, ama maalesef hayatta hep paralılar kazanacak. Kim bilir bu dizide yaşanan olaylar kaç yüz ailenin başından geçiyor. Show TV’nin bu dizisi çok güzel kurgulanmış, biraz romantik, biraz nostaljik bir ruhu var “Zenheri”nin.
Beylikdüzü’nün yardım tırları Elazığ’da
Beylikdüzü halkı belediye ile iş birliği yaptı ve Elazığ’da yaşanan 6,8 büyüklüğündeki depremde zarar gören insanlar için bir yardım kampanyası yaptı. Dört tır 5 Şubat Çarşamba günü yola çıktı ve Elazığ’a vardı. Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık; “Beylikdüzü Elazığ ve Malatya’da yaşanan deprem felaketinden sonra bir duyarlılık gösterdi ve çağrımıza kulak verdi. Beylikdüzü’nde yaşayan bütün vatandaşlarımız yüreğinden, kalbinden kopanları bizlerle paylaştılar. Çok yoğun bir katılım oldu. Bu birleşmeye ülke olarak ihtiyacımız var. İyi günde de kötü günde birlik olmak adına güzel bir örnek olmuş. Bu “birlik” sözünü hep kullanıyoruz ama yüz sözün doksanı sözde kalıyor, eyleme dönüşmüyor, inanın bu içimi parçalıyor.
Güldürürken düşündüren bir film
Geçtiğimiz hafta “Baba Parası” adlı sinema filmini izledim. İzlerken, ağlanacak halimize güldüm. Para insanları ne hallere sokuyor merak ediyor musunuz? Bunun cevabı bu filmde. Materyalleşen bir dünyada para yüzünden anne çocuğunu tanımıyor, ölü diriliyor, kardeş kardeşi tanımıyor. “Baba Parası” böyle bir film. Tek cümleyle avantacılığın insanları ne hale soktuğunu göreceksiniz. Ölen bir babanın çocuklarına bıraktığı maaşın paylaşımını anlatan filmde gülerken düşüneceksiniz. İzlemenizi tavsiye edeceğim.
Görüntünün tarihine yolculuk
Görüntünün aktarılmasıyla başlayan bu süreç en sonunda sinema ve fotoğraf gibi sanat dallarının doğmasını sağladı… Sinema alanındaki çalışmalarının yanı sıra çevirmenlik ve editörlük de yapan Neşe Akın’ın Kumdan Kale etiketiyle yayımlanan kitabı “Kamera Obskura”, hem çocukları hem de büyükleri görüntünün tarihinde şaşırtıcı, eğlenceli ve hızlı bir yolculuğa çıkarıyor. Karanlık odanın icadından, görüntü teknolojilerinin geleceğine kadar pek çok konuda bilgi veren kitap; Aristoteles, Leonardo da Vinci, Thomas Edison gibi önemli bilim insanlarının görüntü tarihine sundukları katkıları da aktarıyor. Kitap arayanlara duyurulur.
İspanyol DİVA CRR’de sahne alacak
Yurtdışındaki röportajlarında Türkiye'den övgüyle söz eden İspanyol Diva Monica Molina, 28 Şubat akşamı Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda İstanbullu hayranlarıyla buluşacak. Son albümü Autorretrato’nun albüm kapak çekimlerini İstanbul’da gerçekleştiren ve röportajlarında “Ben Türkiye’yi çok seviyorum, Türkler de beni çok seviyor. Orada olmak, nefes almak bile bir ayrıcalık.” diyen Monica Molina, 28 Şubat Cuma günü CRR’de sahne alacak. CRR, İBB’nin değişiminden en ciddi payı alan kurum oldu. Konserler etkinlikler her şey yüzde 100 oranında değişti. AK Parti’nin yönettiği CRR ile CHP’nin yönettiği CRR arasında çok ciddi farklar var. Bu konuya ileride değineceğim. Şu an konumuz bu değil, ama Monica Molina’nın burada konser vermesi güzel bir haber. Sezonun nerdeyse en iddialı konseri bu diyebilirim. İspanyol müziğine meraklı olanların kaçırmaması gereken bir konser.