Öylesine zor ve ağır bir geçim dünyası var ki sokaklarda, insanların bir bölümü bırakın koronadan korunmayı, koronayı düşünmüyor bile.
Korona salgını dünyanın ortak paydası olmaya devam ediyor. Herkesin söylediği şeyler aynı: Hijyen ve uzak temas. Bunları yapalım ve korunalım diyor uzmanlar. Herkes elinden geldiği kadar bir şeyler yapıyor. Hangisi yüzde yüz koruyor bizi, hangisi doğru, hangisi yalnış Allah biliyor desem abartı olmaz. Bu muhabbetler yaşanırken ben sokakta çalışan insanları inceliyorum. Öylesine zor ve ağır bir geçim dünyası var ki sokaklarda, insanların bir bölümü bırakın koronadan korunmayı, koronayı düşünmüyor bile. Düşünmüyor çünkü düşünecek hali bile yok.
Kargocuların korona ile mücadelesi
Geçim dünyası, ekmek kavgası.. Her şey çok zor. Maaşlar düşük, hayat pahalı, borçlar, harçlar... Bu koşturma içinde bazı meslek grupları ekmeklerini kazanmak için adeta korona ile mücadele ediyorlar. Bu mesleklerin başında kargo ve kurye taşıyıcıları geliyor.
İnternet üzerinden alışveriş oranı arttıkça lojistik sektöründe ciddi bir yükselme oldu. İnsanlar yemeklerinden tutunda giydikleri iç çamaşıra kadar artık her şeylerini internet sitelerinden satın alıyorlar. Tabii ki oran batıya göre yüksek değil, ama her geçen yıl internettten alışveriş yapma oranında artış yaşanıyor. Bu, son dönemlerde başımıza çıkan korona belası yüzünden evine tıkılmak zorunda kalan insanların sayıca artması ve sağlık adına bir mecburiyet olan #evdekal ile daha da arttı. Yani insanların bir bölümü evden çıkmak yerine internet sitelerinden alışveriş yaparak temel ihtiyaçlarını sokağa çıkmadan almaya başladı.
Dışarı çıkma Getir’den getirt
İşte konu burada başlıyor. İnternetten satışlar artınca kargolarında işleri arttı. Kriz kimisine yarar, kimisine zarar. Sektörlerin büyük bir bölümünü adeta duman eden Korona salgını kargo taşımacılığına yaradı. Korona döneminde pek çok arkadaşım bana “dışarı çıkma markete gitme, Getir’den yap alışverişini, hemen kapına getiriyorlar..” demeye başladı. Getir’i epey duymuştum herkes çok methediyordu. Bana getir.com ile ilgili en çok gelen iki yorum, hızları ve fiyatları konusundaydı. Getir gerçektende on dakikada siparişi evinize getiriyor, ben hiç kullanmadım, yakın çevrem “zamanında getiriyor ama fiyatları yüksek” eleştirisinde bulunsalar da bir gün ben de bir sipariş verip denerim diye düşünüyordum.
Getir’in ana teması internet üzerinden çalışan bir uygulama ile bir market alışverişi yapmak. Üç büyük şehir başta olmak üzere nufüsü yüksek olan illerde bir depo kiralıyorlar ve o depoda bir market gibi temel ihtiyaçları stokluyorlar. Mobil aplikasyonları üzerinden alışveriş yapan insanlar stoktaki ürünleri inceliyor, hemen siparişlerini veriyorlar. Ödeme alınır alınmaz müşteriye en yakın olan Getir deposundan ürünler hemen paketleniyor ve şirketin kendi bünyesinde kurye gibi çalışan emekçiler bu siparişleri hemen verilen adrese götürüyor. Bazen bir küçük motor bazen ise bir küçük minibüse yüklenen sipariş tüketiciye teslim ediliyor. Bu yatırımı ilk duyduğumda ben de çok beğenmiştim. İddialı ve akıllıca yapılan bir organizasyon. Yüzün üstünde deposu varmış, bu depolarda her çeşit ürün var. Burada tabii ki en önemli şey “hız” kavramı. Ben deneyimlemedim, ama arkadaşlarım gerçekten de hız konusunda firmanın iddia ettiği gibi başarılı olduğunu söyledi. Yani sloganlarında dedikleri gibi “dakikalar içinde getir bir mutluluk” oluyormuş.
Kargocularda korona önlemi yok!
Bu korona sürecinde bende elimden geldiği kadar evimden çalışıyorum, ama hepimiz ekmek derdinde olduğumuz için bazen mecburen dışarı da çıkmak zorunda kalıyoruz. Çünkü piyasalar açık, devam eden bir döngü var ve bizde işlerimizi bir şekilde devam ettirmek zorundayız. Bu süreçte iki kez getirle karşılaştım. Daha doğrusu Getir’in iki farklı yerde deposunu gördüm, ayrıca bu siparişleri taşıyan emekçileri de epey görme şansım oldu. Malum sokaklar boş, çok güzel bir mavi renk üzerine çizilmiş bir kurumsal logosu olan firma, siparişleri teslim ederken kullandıkları araçlarda da bu logoyu kullanıyor. Bu logo hemen dikkat çekiyor. Bu korona belası günlerinde karşıma çıkan Getir’cilerde bir şey dikkatimi çekti. Depolarda çalışanların ve siparişleri taşıyan emekçilerin maske ve eldiven kullanmadıklarını gördüm. Gerçeği hala maske takılmalı mı takılmamamlı mı konusu da tartışılıyorken bunu eleştirmek de istemem. Ama Getir örneğinden hareket ederek korona günlerinde ekmek savaşını veren kargo ve kuryecilerin çalışma şartlarındaki zorluklarına çok üzüldüğümü dile getirmek istiyorum. Mesela bir Getir deposunun önünden geçerken arabamın içindeydim, bir ara trafik durdu, sağa sola bakarken bir mağaza gördüm. Bu firmanın deposuydu. O depoda çalışan emekçiler deponun dışında bekliyordu, kimisi sigara içiyordu, kimisi ise oyalanıyordu. Hiç birinde maske yoktu. Eldiven de yoktu.
Lojistik çalışanlarının sağlığı ihmal ediliyor
Benzer biçimde kargo şirketlerinden paket taşıyan insanlarda da koronaya yönelik bir koruma görmedim. Şimdi öyle bir şey ki, bir yandan #evdekal deniyor bir yandan da emekçiler üç kuruşa koşturuyor. Kuryeler koştururken koronaya karşı da mücadele ediyor. Lojistik önemli bir sektör ve internet dünyasında yaşanan gelişmelerle daha da gelişecek. Lojistik gelecekte yıldızı en çok parlayacak sektörlerden biri. En basiti, Çin bütün varlığını, tüm gelecek planlarını ve küreselleşmedeki konumunu Yeni İpek Yolu projesi üzerine yatırdı. Niye? Çünkü lojistik çok ama çok önemli bir noktaya gelecek gelecekte. Lojistik gelişiyor ama bu sektörde çalışan insanlar, o sektörün emekçileri çok zor şartlarda çalışıyor. Bu insanların maaşları çok düşük, tüm gün bir oraya bir buraya koşturuyorlar. Bu insanlar sağlık konusunda ihmal ediliyorlar. Motor üstünde hayatlarını riske ediyorlar, bir oraya bir oraya koşturmaktan baze bir sigara içecek vakit bile bulamıyorlar. Hele şu korona salgını döneminde onlar için hiçbir ek önlem alınmadı. Bu örnek üzerinden hareket edecek olursak Türkiye’de ciddi bir çelişki var.
Hem #evdekal hem para kazanmak için sokağa çık. Hem korona virüsünden uzak dur hem de işe git. Bu ciddi bir çelişki. Bazı sektörlerin tuzu kuru belki ama lojistik sektörünün en küçük birimi olan kurye-kargo taşımacılığında ciddi sorunlar var. Kargo firmaları buna dikkat etmeliler. Benzer dikkati lojistiğini kendi bünyesinde tutan Getir de göstermeli. Mesela ben bu kadar profesyonel kurgulanmış bir markanın, bu kadar hızlı bir sürede adını duyuran ve müşteri memnuniyetinde de hiç fena olmayan dönüşler alan bu firmanın yerinde olsam üstünde GETİR yazan maskeler bastırır bunları önce kendi kuryelerimin takmasını sağlar, ayrıca bu maskeleri sipariş veren kişilere de hediye ederdim. Hem korona ile çok güzel örnek bir mücadele olurdu hem de getirin o güzel mavi zeminli logosunu içeren bir maskemizde olurdu. Bunlar para diyebilirsiniz. Ama her şey para değil. İnsanların sağlığı her şeyin önünde, emekçinin sağlığı ise en öndedir. Ayrıca bu gibi krizlerde tanıtım da yapmak gelecek adına güzel bir eylemdir. O halde “getir bir maske” diyeyim.
Son söz niyetine:
#evdekal demek kolay ama emekçileri koronadan kim koruyacak?