Et yok.
Et yok. Daha doğrusu “Yok” değil de çok pahalı. Çünkü biz inekleri yerken, ineklerin ne yiyip de büyüyeceğini hiç düşünmüyoruz.
Bu bir kısır döngü. İçinden çıkılmayan, bizi boğan. Aklımızın bir köşesinde okullarda öğretilen “Kendi kendine yeten bir ülke” masalı, bir kısmında ise gerçekler. Maalesef Türkiye kendi besinini yeterli miktarda üretemiyor. Çünkü toplumsal olarak betonu seviyoruz, toprağı değil.
Öncelikle et neden pahalı? Sebebi belli. Et için üretilen danaların ot yemesi gerekiyor. Hayvancağız o koca kütleyi oluşturmak için ha bire besleyiciliği çok az olan ottan tüketmek zorunda. Ya çayıra salacaksınız otlayacak ya da önüne koyacaksınız.
Çayır bedava. Önüne koyduğunuz ise parayla. Çayır kalmadığı, gördüğümüz her yere bina diktiğimiz için otun yetişeceği yer yok. Yani toprak yok, toprak.
Kimi çalışmalar bir ineğin sağlıklı beslenebilmesi için yaklaşık 10 dönüm otlağa ihtiyaç duyduğunu gösteriyor. Yani 10 büyükbaşın var ise onu beslemek için 100 dönüm alan gerekiyor. Ancak bu sayede beslenme maliyeti azalıyor.
Otlak yokluğuna çözüm için tarlalarda yem bitkilerinin yetiştirilmesi de yapılıyor. Yoncasından Fi’sine kadar birçok ürün var. Bu doğru bir yöntem. Ama o da yetmiyor. Üstelik bunları ekmek biçmek de bedava değil. Hepsi maliyet.
Bir çoğunuz hayvanların saman yediğini bilir. Peki bu samanın aslında hiçbir işe yaramadığını da biliyor musunuz? Samanın besleyici değeri “sıfır”dır. Sadece diğer besinlerle karıştırılır ki, hayvanın karnı doysun. Bol saman yiyen hayvan doğal olarak az et üretir. Az et üretince de fiyat yukarı çıkar.
Tarım alanları azaldığında az buğday ekilir. Hele bir de kuraklık olursa yandı gülüm keten helva. Kuraklık buğday gövdelerinin güdük kalmasına yol açar. Yani saman da az üretilir. Çayır yok, besleyici yem bitkileri pahalı, buna bir de saman kıtlığı eklenince üretici hayvanını satmak zorunda kalır. Sonra çaresiz bu yıl olduğu gibi saman ithal etmek zorunda kalırız.
1980’lerin ünlü mizah dergisi Gırgır’ında kasaplar hep zengin olarak çizilirdi. O günden bugüne 40 yıldır değişen bir şey yok. Benim aklımın erdiği zamandan beri her hükümet et pahalılığı ile mücadele etti. Akla gelen ilk çözüm ithalat olmuştur geleneksel olarak. Ama bu da ters teper. Çünkü memleketimde yüzbinlerce aile hayvan yetiştiriciliği ile geçinir. Dikkatsiz bir uygulama toplumsal felaketlere yok açar. Et ithal edileceğini duyan alelacele hayvanını satar. Sonra da yerine koyamaz. Mikro iflaslar yaşanır Anadolu’nun her bir köşesinde.
Şimdi yeniden lop et ithalatına izin verilmiş. Çünkü et fiyatları çok arttı. Korkarım yine benzer manzaralar çıkacak ortalığa.
Kentli enflasyondan şikâyet eder. Türkiye’de enflasyonun yükselmesinin en önemli sebebi ise gıda fiyatlarının dizginlenememesidir. Gıda fiyatlarının artma sebebi ise kentlinin oturduğu o beton yapılardır. İşte böylece iş içinden çıkılmaz hale geliverir.