Planladığımız yollara gidemiyor olmak belki de çakralarımızı daha fazla açtı. Eskiler boşa dememiş 'her şerde vardır bir hayır' diye.
‘Hey millet buraya bakın’ çığlıkları atmadan, gözleri çıkarır gibi işaret fişeklerini ateşlemeden, kulakları sağır edercesine yaygaralar çıkarmadan, kendi yağında yavaş yavaş pişerek çalışır ‘görev insanları’...
Aslında orada olmamıza gerek yoktur onların azmini görmek için. Mutfaklarından çıkan lezzetli ve yürek doyuran mis kokuları taaa size kadar ulaşır; görmeye niyetliyseniz...
Gidip göremesek de, havasını soluyup suyunu içemesek de, bereketli yağmurlarında ıslanıp güneşiyle gözlerimizi kısamasak da, akan sümüğüyle mahallede çıplak ayakla koşan çocuklara bakıp keyifle tebessüm edemesek te her köy bizim, her şehir bizim ve her yürek BİZİZ...
Bu yıl gitmeyi planladığım pek çok konum belirlemiştim. Hakkari, Şırnak, Ağrı, Van, Siirt, Batman ve daha nicesi. Gelin görünki zorlu geçen kış şartları ve hemen beraberinde gelen koronavirüs tedbirleri vesilesiyle yüreğim buruk bir şekilde yollarımı ertelemek zorunda kaldım.
İlk etapta herkes gibi ben de çok yadırgadım stayhome durumunu. Sonrasında bu durumu ‘kendini dinle, keşfet ve işle’ oyununa çevirdim. Uzun zamandır niyetlendiğim hamleleri atmaya başladım, geçmiş çalışmalarımın kapılarını açtım, daha fazla yazmaya ve okumaya zaman buldum, kaçırdığım ve unutamadığım filmleri tekrar tekrar izledim...
Planladığımız yollara gidemiyor olmak belki de çakralarımızı daha fazla açtı. Eskiler boşa dememiş ‘her şerde vardır bir hayır’ diye.
Evdeyiz ya her şeyi ve herkesi daha dingin, daha zengin ve daha güçlü sezilerle analiz edebiliyoruz... Analizlerime dayanarak şunu söyleyebilirim; dünyayı esir alan koronavirüs ile kimi zirve olurken kimi de kendi çamurlu sığ sularında dibi boylayacak!
Evet bu süreçte herkesin karınca kararınca faydası oldu. Sıklıkla toplum nezdinde in-leri ve out-ları yazıp sizlerle paylaşıyorum. Bugün malum bulunduğum bölge itibariyle Doğu ve Güneydoğu illerimizin emniyet müdürlerinin kulaklarını çınlatmak istiyorum... Koronavirüs tedbirleri kapsamında hepsi de birbirinden başarılı kriz yönetimi sergiliyor...
Nacizane fikrim şu; ‘kurumsal başarının sırrı lokali ve içinde bulunduğumuz durumu doğru okuyabilmekten ve okuduklarımızın gösterdiği verilerle doğru iletişim kanallarını inşa etmekten geçer...’
Nasıl ki her bölgenin ve her şehrin kendine has geçmişi, hikayesi, yaşanmışları, iklimi, toprak yapısı, fiziki şartları varsa ve bu şartlar o şehirlerin her zerresinin karakter yapısına nasıl yansıyorsa insanlarına da yansır; unutulmasın!
Kimi Güneş’in batışıyla ilhama gelip edebiyatın dibini kazırken bir diğeri de Güneş’in batışıyla kabus dolu gecelerde kör-sağır-dilsiz olur...
Misal Doğu ve Güneydoğu’da her fırsatta devleti ile vatandaşı karşı karşıya getirmeye çalışanlar koronavirüs sürecinden de nemalanmak istedi! Ellerine megafon alıp sokak sokak dolaşıp geçmiş yılların kaosunu çağırmak isteseler de bir sonuç alamadılar vatandaştan. Çünkü emniyet personelleri çok önceden ikaz ve tedbirlere yönelik tüm çalışmalarını şehirlerin konuştuğu dillerde yapmaya başlamıştı. Elinde mikrofonla Kürtçe anonslar yaparak sokaklarda gezen polisleri düşünün... Doğu ve Güneydoğu’da yapılan Türkçe, Kürtçe, Arapça, Zazaca anonslar bilinçlenme de etkili olmakla birlikte gönülleri de fethetti. Kısaca vatandaş odaklı ‘lezzetli yürek kokuları’ her noktaya ulaştı...
Huzura ve güvenliğe dair işlerini yaparken bir de baktık ki elinde mikrofon türkü söyleyen, saz çalan, uzun hava çeken polisler çıktı karşımıza. Siirt Emniyet Müdürlüğü bünyesindeki memurlar Arapça, Kürtçe, Türkçe bir türküyü Siirt’e dair muhteşem görüntüler eşliğinde seslendirdiler. Sonra çocuklarıyla birlikte toplum bilinci adına yan yana duran polisleri Derik’ten gelen keyifli görüntülerde gördük... Ağrı’nın sokaklarda güvenlikten ve sağlıktan yana nasıl sabahladığını, Diyarbakır’ın mütevazi halleriyle her santimde sabırla, tebessümle ve azimle nasıl var olduğunu biliyorum...
Diyarbakır, Siirt, Batman, Ağrı, Tunceli, Şırnak, Şanlıurfa, Adıyaman ve daha nice Emniyet Müdürümüzü ve personellerini canı gönülden kutluyorum sürece katkılarından dolayı. Ki hasta olmayı bile bile şehirlerinin her noktasında var oldular. Çoğu da virüs nedeniyle tedaviye ve karantinaya tabi oldu.
Evet şimdilik gidemesek de, göremesek de her zerresi bizim her zerresi biziz ülkemin...
Ve bugün bir dilek tutuyorum tüm gücümle; hissediyorum az kaldı yollara, dağlara, şehirlere, nehirlere, koşmaya, atlayıp zıplamaya...