Size bir şey diyeyim mi; bunca Diyarbakır söyleminden Diyarbakırlı bile sıkıldı gerisini siz düşünün…
Diyarbakır öyle, Diyarbakır böyle, Diyarbakır şöyle…
Size bir şey diyeyim mi; bunca Diyarbakır söyleminden Diyarbakırlı bile sıkıldı gerisini siz düşünün…
Diyarbakırlı; “koyverin gitsin bizi tıpkı herkes gibi“ demelere doymadı da dinleyen ve umursayan var mı bilmiyorum…
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ikinci kez Diyarbakır programını iptal etti… Bir süre önce Şanlıurfa’dan tam gelecekken iptal edilen program bu kez hava muhalefeti sebebiyle iptal oldu…
Kılıçdaroğlu’nun zikrettiği “Demokrasinin yolu Diyarbakır’dan geçer” cümlesini ve CHP’nin Doğu-Güneydoğu’da geliştirdiği yeni stratejisini vatandaş gözüyle konuşalım istiyorum bugün…
Öncelikle herkesin hiç inkar etmeden kabul etmesi gereken Doğu-Güneydoğu-Kürt gerçeklerini çok kısa özetle sıralamak istiyorum…
a)Kürt sorunu diye bir şey yok fakat ortada geçmişten kalan ve bir türlü kaldırılıp cenaze namazı kılınamayan travmalar var… Geçmişin acılarından kalan travmalar az da olsa halâ var ve bunları yok saymak, üstünü örtmek, ötelemek unutturmuyor tam aksine daha da perçinliyor…
b)Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürt vatandaşları tıpkı diğer vatandaşlar gibi bireysel temsiliyet istiyor... Yani aşiret lideri, kanaat önderi, siyasi parti temsilcisileri, STK başkanları ve daha bilumum başlık atfedilen kişilerin Kürtler adına muhatap alınmasını istemiyor kimseler…
“Aracıya ihtiyacım yok! Benim için en iyi olanı ben bilirim, ben konuşurum, ben yaparım” mantığıyla bireysellik istiyor artık orta yaşlı ve genç Kürtler… Ki unutulmasın Türkiye nüfusunun çok büyük bir oranına denk geliyor bu kesim…
c)Bireysellik çağını yaşıyoruz dünya olarak bu sebepten kendisine büyük pahalar biçen isimleri can simidi olarak görmekten vazgeçilmeli çünkü bu kişiler düşünüldüğü gibi kitleler üzerinde etkili değil…
d)Dostoyevski’nin “sağlam çocukları ve gençleri yetiştirmek, bozulmuş büyükleri düzeltmekten daha kolaydır” cümlesinden yola çıkarak hareket etmek gerekiyor… Yani geçmişin travmalarından ısrarla kurtulmak istemeyen ve bu zehrini çevresine de bulaştırmak isteyen bir avuç kapalı zihni kazanmaya, memnun etmeye, kaprislerinde boğulmamaya çalışırken ülkenin neredeyse tamamına denk gelen gençleri kaçırmamak gerekiyor… Zira kangren haline gelmiş bu kesim; gökten zembille inseniz istemezler, sevmezler, mutlu olmazlar, mutlu etmezler…
e)Ve bence en önemlisi şu; klişe siyasi söylemleri bir kenara bırakıp (çünkü vatandaşta hiçbir karşılığı yok artık) etnik ayrıştırma, milliyetçilik, üstünlük, red, hakaret söylemlerine yönelik en ağır cezalar yasalarda yerini almalı ve komple herkese uygulanmalı…
Gelelim CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır söylemine, ziyaretine ve yeni Doğu-Güneydoğu stratejisine… Diyarbakır binlerce yıllık tarihiyle, onlarca medeniyete yaptığı ev sahipliğiyle, dünya tarihine adını yazdırmış değerli isimleriyle, Anadolu’ya İslamiyet’i ve ümmet anlayışını getiren ilk yer olmasıyla, tarih boyu sergilediği gelişmiş sosyal-kültürel-entelektüel kimliğiyle, aşiret yapısına uzak modern insan zihniyle, kadim yerleşik kent kültürüyle sadece bölgenin değil dünyanın da tanıyıp sevdiği şehirlerden biri… Ve bunca değere bu kadar ayrıştırma söylemi yakışmıyor…
İletişim çağının realiteleri sayesinde kimseler için bir şey ifade etmiyor bu söylemler çünkü yeni nesil çok net, çok zeki, çok mantıklı ve şeffaf… Onlar alengirli cümleleri-oyunları sevmiyor… Önden bakınca kişinin arkasındakini de görüp güvenmek istiyor… Durum bu kadar ortadayken siyasiler “objektif” sosyolojik analizlere ulaşamadığı veya önüne sunulduğu halde kulak vermediği için bir türlü güncellenemiyor siyaset… Ve günceli yakalayamayan siyaseti-siyasileri de gençlik reddediyor…
Beş yıl önce gişe rekorları kıran gösterilerine ve filmlere bile sırtını çevirdi gençlik, sanatçılar kendini ve esprilerini güncellemediği için…
CHP’nin geliştirdiği yeni Doğu-Güneydoğu kanaat-aşiret önderleri stratejisi de bence yanlış… Ki şahsen hiç benimsemiyorum bu tanımlamaları çünkü; topluma yansıyan faydalı bir katkısı, sözü, tarzı, tavrı olmayan kişilere “kanaat önderi” deyip toplumun sözcüsü rolünü vermek toplumu kazandırmıyor tam aksine uzaklaştırıyor benden söylemesi… Doğu ve Güneydoğu’da varlık gösteremeyen CHP’nin yeni stratejisi şimdiden kendi içinde bile rahatsızlık fısıltılarına sebep oldu…
Anadan babadan Türkiyeli bir Kürt ve gençleri anladığını düşünen bir gezer-görür-yazar-konuşur olarak bendenizin tüm siyasi partilere çağrısı şudur; tedavi yerine kuru siyasi söylemleriniz varsa travmalarımı kaşımak, kanatmak, kabuk tutmasına izin vermemek beni size yakınlaştırmaz tam aksine bıktırır ve uzaklaştırır… Bu söylemleriniz benimle birlikte çoluk çocuğunda kulağında taze tutuyor bu travmaları… Ve en önemlisi; tüm etnik kimlikleri “Türkiyeli” olarak kabul etmeyip “7 Renk 1 Ahenk Türkiye Ruhuyla” yol almamızı istemeyen herkesin gözünün yaşına bakmayacak yasalar istiyorum…
Özetle; anlamaya, anlaşılmaya, empatiye ve bu yöndeki yasaların düzenlenip uygulanmasından başka hiçbir şeye-hiçbir aracıya ihtiyacımız yok BİZ olmak için…