Adalet Allah'ın Adil sıfatının tecellisi.. O nedenle tanrısal olanla ilişkilendirerek 'İlahi Adalet', 'Mahkeme-i kübra..' tabirlerini kullanıyoruz.
Elbette salt kelime manasıyla mahkeme, yargı, hukuk, hakim, polis, kadı v.s. demek değil adalet... Bireysel ya da toplumsal vicdan, hak, hukuk; devletin vatandaşına, vatandaşın devlete, erkeğin ve kadının ailesine, çocuklara, herkesin kendinden başkasının hakkına gereken saygı duyup uyması; aynı davranışı içten kabulle doğaya, bütün canlılara karşı sergilemesi demek adalet..
Bugünün dünyasında problemimiz bu.. Derdimiz tek ve aynı.. Yani
Adalet!..
Kimsenin kimseye adaletle davranmadığı, eskilerin ‘ihkak-ı
hak’ dediği anlayışla, kendi gerçeğinin işaret ettiği hak ve mutlak doğru yönünde
çoğu zaman adaleti zor kullanarak bizzat tesis etmeye yöneldiği ortamda
yaşıyoruz.
Ve ne yazık ki sadece şahıslar, gruplar ölçeğinde değil
uluslararası alanda devletler katında sergilenen anlayış, benimsenen tavır da
bu..
Cendereden nasıl çıkarız sorusuna ne benim ne başkasının
elinde sihirli bir değnek; dolayısıyla sizlere verebileceğim bir cevap yok. Ama Müslüman olsun olmasın herkesin her
cemaatin benimsemesi gerektiğine inandığım Kur’an’i bir hüküm var… Kur’ani keza Yani iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak..
Manası açık: Herhangi bir insanın,
ya da elinde devlet yetkisini kullanma gücü olan kişinin ilk görevi kötülüğe
engel olmak, bunun hemen ardından gelen görevi kötünün yerine iyiyi, doğruyu koymak...
Yani kötülüğe engel olmakla iş bitmiyor.. Kötüyü yıkınca çekip gitmek yok, orada
iyiliği ihya etmek gerek..
Görünüşte son derece sade basit bir
cümle değil mi?.. Keza yerine getirilmesi kolay bir emir gibi görünüyor.. Ama
gelin görün ki hayatın önümüze taşıdığı gerçek bundan çok farklı.. İnsan iyiye
mani kötüye teşne.. (*)
(*) mani: engel - teşne: hazır. aç..