Geçtiğimiz hafta sonu pazar gecesi, Trabzon'da oynanan Trabzonspor-Fenerbahçe karşılaşması başlama vuruşu öncesi yapılan seremoni sırasında, futbolcularla birlikte sahaya çıkan 6-7 yaşındaki miniklerin yağan yağmurda ıslanmış halleri hepimizi üzdü.
Fenerbahçeli Volkan ve Josef de SOUZA’nın sırtlarındaki eşofmanı çıkarıp miniklere giydirmesi ve diğer bazı futbolcuların ıslanmakta olan evlatlarımızı kucaklarına almaları duygusal sahneler olarak izlendi.
FIFA ve UEFA’nın yıllar önce başlattığı ve FAIR PLAY çerçevesinde teşvik ettiği uygulama ile minikler, sahaya çıkan abi ve amcalarının ellerinden tutarak orta yuvarlağa yürüdüklerinde, stadyumlardaki gergin atmosferin biraz olsun yumuşamasına katkıda bulunuyorlardı. Önceleri her iki takımın da minik formalarını giymiş çocuklar rakip takım oyuncularının elinde sahaya çıkarak bir arada yaşama ve birbirine tahammül mesajları vermekteyken, özellikle bazı sert deplasmanlarda rakip takım forması giyecek minik bulmakta zorluklar olması ve tribünlerin direnç göstermesi sebebiyle sadece ev sahibi takımın renklerinde formalar giymiş minikler yer almaya başladı son zamanlarda.
Ülkemizde kış aylarında birçok stadımızda soğuktan titreşen, yağmurda ıslanan miniklerin sırtlarında sadece incecik bir forma ile seremonilerde yer alması konusunda hem Spor Bakanlığımızın hem de TFF’nin bir düzenlemeye gitmesi kamuoyu tarafından bekleniyor. Mevsim ve iklim şartları gözetilerek ve maçın oynanacağı stadyumdaki TFF gözlemcisi veya Mülki Amir tarafından uygun görülmesi vb. şartlar düşünülerek bu sezonun ikinci yarısında kalan maçlarda uygulanmak üzere behemehâl bir değişiklik yürürlüğe sokulabilir.
Lig maçları yanında Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi maçlarında da maç senaryosu gereği bu minik yavruları yeşil çimlerin üzerinde görmekteyiz. Bir çocuk için yatağında veya odasında istirahatle geçirmesi beklenen saatlerde, ön hazırlık ve provalarıyla, kostüm giyme-çıkarma süreleri ile bu minikler çok geç saatlere kadar bu gösterideki figüran rolleri için stadyum köşelerinde heder olmaktalar. (Olumsuz hava şartlarında, minik bedenleri üşüyerek hastalanma riskine açık hale gelebiliyor.)
Yıllar önce İtalya’da bu konuda yapılan bir araştırmada; konunun bu saydıklarımızın dışında bazı pedagojik ve çocuk psikolojisini ilgilendiren mahsurları olduğu da tespit edilmişti: Seremoniye katılan çocukların çoğu ertesi gün okula gitmiyor ve kendisinde bu ayrıcalığı görüyor. Okuduğu sınıfta diğer öğrencileri kıskandıracak hareketler yapıyor. Yıldız futbolcularla birlikte fotoğraflarını veya görüntüleri göstererek arkadaşlarına hava atabiliyor. Öğretmenler de; ekranlarda maç öncesi boy gösteren çocukların dikkatlerini büyük ölçüde dağıtıp derslerine kendilerini veremediklerinden şikâyet ederek “Ayrıcalık Kompleksi” ile farkından olmadan sınıf arkadaşları önünde kendilerini dokunulmaz ve egemen hissediyorlar. Bu özellikle ev ödevini yapmamaları sırasında açığa çıkıyor.” diyor.
Bir de bunun yanında bu çocukların sahaya çıkabilmesi için belli miktarlarda ödeme yapan velilerin durumu var. Bu minik tiyatro oyununa dâhil olabilmek için bazı kulüpler velilerden 200 ila 600 TL arasında ödeme alıyorlar. (İngiltere’de daha fenâsı var; West Ham United geçen sezon 600 Sterlin alıyordu çocuk başına)
Konuyu değerlendirirken söz konusu olanın minik yavrularımız olduğunu unutmadan çözüm yolları bulmaya gayret etmeliyiz. Milli Bayramlarımızda okullarda, statlarda, meydanlarda yapılan kutlama törenlerinde de gene bizim evlatlarımız başrol oyuncusu olarak boy gösteriyor. Örneğin; 23 Nisan ve 29 Ekim törenlerinde okullarda gösteri için kıyafet seçiminden, törenin yapılacağı yerin fiziki ve coğrafi şartına ve hatta meteorolojik duruma kadar dikkat edilmesi gereken onlarca etmen var. Tiril tiril incecik t-shirtler ve ayaklarında açık alana uygun olmayan “pisipisi” tabir edilen folklor ayakkabıları ile saatlerce soğuk havaya maruz kalan birçok evladımız törenlerden sonra günlerce hasta yatabiliyor.
Çözüm düşüneceksek geniş çaplı düşünmeyi alışkanlık haline getirebilmeliyiz.
Sağlıklı ve güzel bir hafta sonu dilerim.