Yıllar sonra teşrif etti hanımefendi. Kırk yıl da bir derler ya işte, bu tabir cuk oturuyor.
Bir daha Allah bilir Jennifer Lopez’i dünya gözüyle ne zaman görürüz. Hayır anlamadığım biz bunlara bilmeden bir kötülük mü ettik, geldiler de tıklım tıklım mekanlar mı doldurmadık? Ne istediler de emir saymadık. Bedava gelin, hayrına ortalarda salının mı dedik? Turne yapıyorlar 5. sınıf bile olmayan ülkelere gidiyorlar, Türkiye yok. Kıymetlimiz, efendimiz, JLO’muz Allah razı olsun geldi gitti. Biz zaten o gelmeden yaz yaz, konuş konuş bitiremedik. Gitti, hala konuşuyoruz. Eee tabi ne de olsa kırk yılda bir. 300 bin TL de veririz, yere göğe de sığdıramayız. Hep ona yükleniyorum ama bakmayın bizimkiler de az değil. Kadının bir fotoğrafını çekmişler. (Jennifer açık büfeden yemeğini alıyorken.) Bu kareye bir yazı yazmışlar, inanamadım. Şöyle mütevazi, böyle alçak gönüllü, yok halkın içindeymiş falan filan. Yuh! Bunu yazanlar “Hollywood starlarını yemeklerini kendi alıp, tuvaletlerini yalnız yapamıyor mu?” sanıyorlar acaba. Siz bunları böyle nimetten sayıp, yere göğe sığdıramayın. Sonra da kadın tek kelam Türkiye demeden, ülkemden tek kare fotoğraf paylaşmadan, Antalya konserinin A harfini bile etmeden gitsin. Tepki görüp, U dönüşü yapınca bir de üstüne alkışlarsınız, tam olur. Sen gel benim canım memleketime, millet sana avuçla para döksün, bir tarafını yırtsın adını bağırmaktan sen salına salına git. Kim neyi hak ediyor çözemedim?
Karantina bölgesi
Ayrıl, boşan bitmedik. Meğer evli, uzun süredir beraber olan ne kadar çok kişi varmış. Artık boşanacak da ayrılacak da kimse kalmadı diyorum, hop ertesi gün yine iki üç çift duyuyorum. Serdar Ortaç boşanmış. Burcu Esmersoy da boşanıyormuş. Kenan, Beren zaten Allah’a emanetler. Bu seferde aldatma haberleri çıktı. Bu kıyımdan onlar nasıl sağ çıkıyor anlamış değilim. Magazin sitelerine biraz baktım da bir bizim ülke böyle yaprak döküyor. Ne Hollywood ne Bollywood ne de başka bir ülkede bu serilikte ayrılık haberi yok. Böyle devam ederse karantina sebebi. Sonumuz hayırlara çıksın. “Ortalıkta bu kadar kötü haber var da hiç güzel bir haber yok mu?” diye resmen interneti talan ettim. Buldum! Karşıma ilk çıkan fotoğraf Sıla, Hazar Amani ile birlikteliğini cemi cümleye ilan etmiş. Ali Sunal baba olmuş. Bengü anne olmuş. Tatilde olanlar ve hala boşanmamış, ayrılmamış birkaç kişinin haberleri, bu kadar… Geçen yılın kıymetini bilememişiz. Her hafta sonu evlenen biri yoksa bir kınamız bir nişanımız mutlaka olurdu. O da yoksa sansasyon yaratan bir aşk haberi alıyorduk. Umarım bu yazı böyle kapatmayız.
Ne istiyorsun?
“Adam gibi adam mı var?”, “Bulsam o kadını bugün evlenirim.” Özel hayatlarında deneye deneye bi hal olmuş günümüz insanlarının replikleri. Herkes mutsuz, aradığını bulamıyor, yok yok yok nidaları havalarda uçuşuyor. Evet işimiz zor, değişen ve gelişen bir devrin çocuklarıyız. Ama ilişkilerimizde esas sorun bizde! Kimse gerçekte kim olduğunu bilmiyor. Ne istediğini bilmiyor. Bilen de gizliyor. Kendisini gerçekten neyin mutlu edip edemeyeceğini söylemiyor. Sorun da bakın, alacağınız cevaplar ne kadar klişe ve yalan! “Nasıl bir kadın arıyorsun?” sorusuna ilk cevap, huzur. “Zeki olsun, çok güzel olmasa da olur. Eline yüzüne bakılır olsun yeter.” Üç aşağı beş yukarı duyacağınız cevaplar bu olacak. Siz hiç duydunuz mu? “Hafif meşrep, biraz cilveli, aklım onda kalacak bir kadın istiyorum.” diyen bir adamı ya da “biraz salak olsun” diyen birini. Veya “Minileri giyip, abartılı makyajı eksik olmasın.” diyen bir adamı. Ben duymadım. Ama gördüm, bunu isteyen ve bu kadınlarla gerçekten mutlu olan adamları. Kadınlarda bir o kadar sahtekar. Siz hiçbir kadından duydunuz mu? “İşin aslı astarı, yaşı başı umurumda değil, isterse dünya çirkini olsun zenginse benim için tamam!” Gerçekte bizi mutlu eden ne? Söylemek zor olabilir. Belki de genel doğrular içinde de olmayabilir. Ama bazen tek doğru, bizi mutlu edendir.