Ben bir Kürt kadınıyım... Geçmiş yıllarda olmada da son yıllarda bunu her ortamda gururla söyleyebiliyorum, söyleyebiliyoruz.
“Ritimlerimiz, renklerimiz, kelimelerimiz farklı olsa da coşkularımız hep aynı aslında... Horon, halay, misket, zeybek ve daha niceleriyle biz olmak, Türkiye olmak...”
Ben bir Kürt kadınıyım... Geçmiş yıllarda olmada da son yıllarda bunu her ortamda gururla söyleyebiliyorum, söyleyebiliyoruz.
Geçtiğimiz hafta Mardin Trabzonspor Taraftarlar Derneği ve Trabzon Ortahisar Belediyesi’nin partnerliğinde değerli bir buluşma daha yaşandı. Mardinli genç sporcular Trabzonlu yaşıtları ile keyifle buluştu. Futbol karşılaşmaları, sohbetler, geziler, ziyaretler ve tabi ki Trabzonspor-Sparta Prag maçını kendilerine ayrılan tribünde izlemek... Gençlerden davet gelince başım gözüm üstüne diyerek eşlik ettim Trabzon coşkularına. Her şeyin muhteşem olması bir yana gençlerin gözünden okuduğum mutluluk bir yanaydı. Tribün coşkularına ortak olmak, hop oturup hop kalkmak, acayip hallerimi yakalayıp fotoğraf ve videolarına taşımaları, koltuklarda zıplamak... Hepsi çok ama çok anlamlı ve unutulmazdı hem benim için hem de onlar için. Bu tür buluşmalara sık sık dahil olmama rağmen her seferinde duygularım amatör ruhuma yeniliyor ve gözlerim mutluluk gözyaşlarına teslim oluyor.
Her şey çok güzel ve değerliydi. Emeği geçen Mardin Trabzonspor Taraftarlar Derneği Başkanı İbrahim Aydın’a, Trabzon Ortahisar Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç’e, Ortahisar Belediyesi Kültür Müdürü Hacınail Altunay’a, ekibine ve komple Trabzonlulara tekrar teşekkür ediyorum...
Onlarca hatta yüzlerce siyasetçinin yapamayacağı muhteşem güzellikteki bu ebru tabloyu gençler ve onları destekleyen siviller vesile olmuştu!
Gelelim yazımızın başında yer verdiğimiz ‘aslında hepimiz aynıyız yeter ki doğru anlamaya ve anlatmaya gayret gösterelim’ özetimize.
Son Trabzon ziyaretimizde bu özet daha fazla su yüzüne çıktı. Sohbete oturduğumuz her masada hepimiz aynı cümleleri aktarıyorduk. Varsın şivelerimiz, renklerimiz farklı olsun ama duygularımız aynı yolun yolcusuydu. Yöresel fıkralar, anılar, yemekler, tarihi mekanlar anlatılıyordu... Ortak dostların kulakları çınlatılıyordu... Birlikte gerçekleştirilen organizasyonlar mutlulukla yad ediliyordu... Kürtçe ve Lazca kelimeler karşılıklı olarak öğretiliyordu... Önümüzdeki yeni çalışmalar masaya yatırılıyordu... ‘Türkiye adına birlikte olmak bilinci’ baş tacı ediliyordu.
Ben Kürt’üm ve masadakilerin bir kısmı Kürt’tü. Diğer bir kısmı da Laz, Sakaryalı...
Ama hepimiz aynı cümleleri konuşuyorduk içtenlikle, sevgiyle, saygıyla ve vefayla...
Şu an; onaran, ön yargıları kıran, kaynaştıran ve çözümden yana hamleler atan ‘Cesur Yüreklere’ öyle çok ihtiyacımız var ki...