Süper Kupa Final maçında bir Youtuber'ın yaptıklarını gördük. Bir bakış açısıyla "bu dünyanın her tarafında yapılan şeyler, çok da önemli değil" diye bakmak mümkün.
Bir başka bakış açısı ile de; sosyal medyada Youtuber’ların geldiği nokta olarak düşündürücü! Çünkü bu böyle bir sarmal. Hep, her şeyin daha fazlasın isteyen bir dünya. Daha fazla takipçi, daha fazla beğeni, daha çok kazanç ve tabi videolarda da her şeyin daha fazlası. İş böyle olunca o Youtuber’ın sahaya atlaması çok normal! Maçta olay benim de maçı izlediğim tribünün yakınında oldu. Youtuber’ın atlayışına da, 3 kişilik arkadaş grubunun olayı çektikten sonraki tedirgin ve panik hallerine tanıklık ettim. Peki bu Youtuber’ı ve arkadaşlarını “paylaşım yapacak” beklentisi ile hangi sponsor marka maça davet etti? Benim 1-2 tahminim var; ama kesinleşmeden paylaşmayacağım. Peki şimdi o marka yöneticileri ne düşünüyor acaba? Mutlu oldular mı paylaşımlardan? İyi iş çıkardıklarını mı düşünüyorlar. Hiç sanmıyorum. Şimdi markaları ortaya çıkmasın diye dua ediyorlardır. Ben konuya sosyal medyadaki bu tehlikeli gidişatı açısından bakıyorum. Bu yalan dünyadaki, bu maddi kazanımlar böyle sürdüğü sürece bu doz daha da artacak. Kimsenin bundan şüphesi olmasın. Geçtiğimiz hafta Oray Eğin bu konula ilgili bir yazı yazmıştı. Eğin; uzun bir Youtube analizde kısaca: “Tıpkı twitter gibi Youtube da bir moda, bir ayak takımı eğlencesi halinde. İster istemez geçici. Bir başkası yeni bir eğlence icat edene kadar anlamı var. Medya için sürdürülebilir sistem teknolojik gelişmeleri benimsemiş ama geleneksel değerlerden de uzaklaşmayan kaliteli içerik üreten bir yapı”…! Bu düşünceler çerçevesinde soruyorum: “Hepimizin hayranlıkla girdiği ve zaman geçirdiği facebook vardı şimdi ne oldu bilen var mı? Facebook’a giren var mı? Ardından twitter geldi, sonra instagram ve Youtube… Twitter tam bir tımarhane haline geldi. Her çeşit insanın birbirine salladığı, sallayıp kaçtığı güvensiz, itibarsız ve lümpen bir platform oldu. Orada “çok insana” ulaşmak mümkün ama çoğunun “doğru insan” olduğundan şüpheliyim! “Peki o zaman senin orada ne işin var” diye sorabilirsiniz. Ben; gazete, dergi ve web sitesinden oluşan yayınlarımın haberlerini paylaşmak üzere oradayım. Yani twitter’da hiç özel otomotiv haber-paylaşımı yapmıyorum, yaptığım haberleri orada paylaşıyorum. Bu nedenle ben hala geleneksel medyanın etkisine, gücüne inananlardanım.
Şu sıralarda bazı futbol muhabirlerinin özel transfer haberlerini önce kendi gazetelerinde değil de özel twitter hesaplarından paylaşılması tartışılıyor. Muhabirlerin “takipçi uğruna” asıl ekmek yedikleri gazetelere ihanet ettiği de sıkça konuşuluyor ve yorumlanıyor. Okur, haberi sosyal medyadan değil geleneksel medyadan okumak istediğini belirtiyor. Çünkü futbol sever o alanı “geyik sohbeti alanı” olarak görüyor. Bunlara rağmen sosyal medyayı, teknolojiyi de yabana atmanın doğru olmadığına inanıyorum. İşte bu mantıkla belki de dünyada eşi benzeri olamayan bir dijital gazeteyi sadece Turkcell Dergilik’ten yayınlamak gibi bir işe girdik. Bugün 27. Sayısı yayınlandı. Gazete ve dergileri çağdaş bir uygulama ile takip eden yaklaşık 2,5 milyon kişi tarafından kullanılan bir platformda en son yayınladığımız gazetenin okunma sayısı 4 bini buldu. Gazeteyi, ama geleneksel gazeteyi yeni çağdaş teknolojik sınırlar içerisinde okumak isteyen, bunun için emek sarfeden 4 bin okur… İnanın bence çok değerli… Bizler bu emeğimizin binlerce okur tarafından karşılık bulmasından dolayı çok mutlu ve gururluyuz.