Doğubayazıt'a geçmeden Ağrı'ya dair üç beş kelam etmek istiyorum...
Aylar sonra yeniden Doğubayazıt’taydım... Van üzerinden Tendürek’i süzüle süzüle gelirken karşımda beliren “Mount Ararat Brothers” ile selamlaşıp halini hatırını sorup dualarını aldıktan sonra Doğubayazıt’a geçtim... Sessiz, sakin, kendi halinde bir şehir olan Ağrı’da en fazla öne çıkan yer Doğubayazıt...
Doğubayazıt’a geçmeden Ağrı’ya dair üç beş kelam etmek istiyorum... Ağrı’ya ilk gittiğimde fazlasıyla dikkatimi çeken bir başlık olmuştu ve sonrasında da herkesi tebessüm ettiren şöyle bir mantık kurmuştum o başlık üzerine; sessiz, sakin, kendi yağında kavrulan, çoğu şeyden mahrum bu şehrin belki de en büyük travması bunca mahrumiyetinin farkında bile olmaması! Ve bunca eksiğin telafisi için hiçbir çaba göstermemesi, sesini yükseltmemesi, “olmasa da olur biz böyle iyiyiz istemezük” kafasını yaşaması... İşte tamda bu sebeplerden batıya, Akdeniz’e ve bilhassa Karadeniz Bölgesi’ne en fazla göç veren illerimiz arasında Ağrı öncü şehir!
Evet yıllarca kendi menfaatini gözetmeyen ve ülkenin en çıtı çıkmayan şehri oldu Ağrı... Bana göre bu durumun en önemli sebebi feodal yapının, yanlış dini öncülerin ve terörün baskın olması.. Küçük olsun, benim olsun, sözüm geçsin diyenlerin şehri oldu Ağrı...
Son birkaç yıldır ilerleme adına veriler kaydedilse de yine de potansiyel anlamında “Ağrı bu değil”... Aslında Ağrı’ya yatırımlarla birlikte toplumsal bilinçlendirme çalışmaları da gerekiyor... Çünkü şehre çekilen kalın dini ve ananevi çerçeveler gençleri ve toplumu korumuyor tam aksine kaçırıyor... Bir yolunu bulan arkasına bile bakmadan Ağrı’yı terk ediyor...
Velhasılı kelam dönelim Doğubayazıt’a... Aylar sonra tekrar Doğubayazıt’taydım... Dediğim gibi tarımsal ve hayvansal ürünleriyle, mutfağıyla, üretimiyle, turizmiyle kendine has yansıması pek olmayan Ağrı’ya nispetle Doğubayazıt biraz daha hareketli ve güçlü ekonomik hareketler sergiliyor... En fazla hareketlilikte turizm sirkülasyonunda... Çoğunlukla günübirlik ziyaretçileri ağırlayan Doğubayazıt turizm potansiyeline cevap verme konusunda da yetersiz...
Doğubayazıt’a gitmişken Belediye Başkanı Yıldız Acar’ı da ziyaret ettim... Sorunlara karşı en güçlü direnci ve çözüm yönünü yansıttığına inancımın sonsuz olduğu kadınları malum çok önemsiyorum bu sebepten elimden geldiğince ulaşmaya çalışıyorum böylesi güçlü seslere... Başkan Acar ile makama kapanıp sohbet etmek yerine Doğubayazıt’ı gezerek ve görerek dönüşümü yerinde anlamayı tercih ettik...
Öncelikle ilçede hummalı bir altyapı çalışması var. Her yer kazılıyor, her yer boru, her yer şantiye alanı... “En zor olandan başlamışsınız. Normalde işin kolayına kaçıp üst yapıya önem verilir siz alt yapı ile sil baştan yapıyorsunuz onlarca yıllık mahrumiyete inat! Peki bunca zorluk içinde neden altyapı” diye sorduğum Başkan Acar düşüncelerini şöyle aktardı; “Evet üst yapı, park, bahçe ve benzeri çalışmalar alt yapıya göre çok daha kolay fakat bizim işimiz kolay olanla değil yıllarca mahrum bırakılan hizmetleri acilen vatandaşlarımıza iletmekte... İlçemizin ciddi anlamda sorunu var bu konuda. Yıllarca ötelenmiş “vatandaşa hizmet anlayışını” biz başlattık sonrasında hemşehrilerim sandıkta yeniden isterse devam ederiz istemezse de yeni bir kapıyı aralamanın gururu ile bu kez duyarlı bir vatandaş olarak devam ederiz çalışmalarımıza... Bir anne duyarlılığı ile önümüze önemli kararlar koyduk. Çocukları, gençleri, kadınları, sanatı, sporu, kültürel faaliyetleri rotamıza aldık ve dümene geçtik. Kısa zamanda da meyvelerini almaya başladık... Daha da iyi olacak inanıyorum çünkü daha yolun başında olmamıza rağmen hemşehrilerimden büyük destek görüyor çalışmalarımız. Doğubayazıt önemli bir kültür lokasyonu. Her yıl yüksek rakamlarda ziyaretçi alıyoruz... İshakpaşa Sarayı’nın olduğu alan bile başlı başına bir turizm lokomotifi fakat halâ istediğimiz işletim seviyesinde değil...
Yapacak çok işimiz var biliyoruz bununla birlikte işimizin zor olduğunu da biliyoruz... Tüm bu zorluklar karşısında tek gücümüz vatandaşlarımızın bize olan hizmet inancının verdiği güç...”
Doğubayazıt Belediye Başkanı Yıldız Acar ile sohbetimize yemek molası verelim demiştik... Gastronomi kültürü olmayan Ağrı’da “ne yiyelim” derseniz size verilecek ilk ve tek cevap “döner” olur... Bu kez döner yemedim...
Başkan Acar ile önümüzdeki masada fırında dağ mantarı ve birkaç lezzet daha vardı... Hepsi bir yana dağ mantarının lezzeti bir yanaydı. Beni alıp çocukluğuma götürmüştü.. Yağmur damlalarının düşmesiyle koşardık mantar toplamaya ve sanki mantar değil de servet bulurduk toprağı çatlatıp yeryüzüne boy veren mantarlar niyetine... Sonra onları bir güzel yıkayıp sobanın üstünde pişirirdik... Mis gibi kokusu halâ burnumun ucunda...
Başkan Acar ile yemek masasında da sohbetimiz kesilmedi elbette. Öyle ya yapılması gerekenler adına iki bölge kadını yan yana gelmişti konuşulanlar hiç biter mi? Laf aramızda sohbet etmeye en keyif aldığım yerdir çayların ve kahvelerin eşlik ettiği ağır ağır yenen yemek masaları...
“Peki bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsunuz” dediğimde aldığım cevap şöyle oldu Başkan Yıldız Acar’dan; “bulunduğumuz coğrafyanın belki de en zor şehridir Ağrı ve tabi ki Doğubayazıt. Burayı hizmetle tanıştırmak için iğneyle kuyu kazıyoruz. Onlarca yılın ideolojik travmaları, feodal aktörler, geri planda kalmış kadınlar, sesleri baskılanmış gençler, hak ettiği kaderi yaşamayan Doğubayazıt ve daha nicesiyle karşı karşıyayız... Evet iğneyle kuyu kazıyoruz bunca kurak başlığı yeşertmeye ihtiyacımız olan suya kavuşmak için... Vatandaşlarımız ile her zaman irtibat halindeyiz. Ben bilirim demiyorum geziyorum, dinliyorum, notlar alıyorum... Yani bundan sonraki yol haritalarımız bildiklerimiz, yapmak istediklerimiz, eksiklerimiz ve vatandaşlarımızın talepleri doğrultusunda şekil alacak...”