Uzun aradan sonra bu köşede unuttuğumuz konulardan olan covid-19'a ara vermiştik.

Uzun aradan sonra bu köşede unuttuğumuz konulardan olan covid-19’a ara vermiştik. Neredeyse üç yılı aşkın süredir yaşam biçimimiz haline dönüşen, birçok sorunumuzu unutturan covid-19 son aylarda bizi unutmuş gibiydi. Vakalar iyice azalmış, yerine gelen dönüşümlerinden olan varyantlar ve özellikle son ayların adından çokça söz edileni olan Omicron pek de umursanmıyor gibiydi. Neredeyse grip ile anı durumda seyrediyordu. Vakalar azalmış, vefat sayıları iyice düşmüş, birçok hastanede covid-19 servisleri kapatılmış, entube vakaları yok denecek sayılara inmişti.

Hele hele, çok hafif seyreden bir durum yansıtması, üç yılı aşkın süredir iyice kontrol altındaki korunma önlemlerinin son aylarda iyice gevşetilmesi, yaşamımızda bazı zorlukları ordan kaldırmış ve yaşadığımız salgın korkusunu da iyice azaltmıştı.

Vaka sayıları iyice azalmış olduğu için zorunlu olan önlemler, iyice gevşettirilmiş, özellikle bazı maskesiz dolaşma yasakları yürürlükten kaldırılmıştı. Kapalı alanlardaki, özellikle toplu taşımada maske takma zorunluluğu kalırılmış, İstanbul’da, mevsim nedeniyle tatil yörelerindeki kalabalıklarda maske takanlar oranı yok denecek hale dönüşmüştü.

Ben, bu yaz işlerim nedeniyle tatile gidememiş, İstanbul’da kalmıştım. Zaman zaman İstanbul’un birçok bölgesiine gittim, giderken de genellikle toplu taşıma araçlarını kullandım. Kafelerde sahillerdeki dinlenme alanlarında bulundum, yemek yedim, dolaştım buralarda durum iyice rahatlamış bir görüntüdeydi. İstanbul’da; Beyoğlu, Taksim, İstiklal Caddesi salgın öncesindeki rahat yaşama dönmüş gibiydi. Özellikle İstiklal Caddesi’nde kalabalıktan yürümek imkansızlaşmıştı. Sosyal mesafeden söz etmek hiç olası değil. Bu kalabalık ortamlarda ise maske hiç yok gibiydi. İstanbul’un Boğaz kıyılarındaki kafeler restoranlar, tıka basaydı. Sahil bölgeleri, özellikle Anadolu Yakası’ndaki sahil boyları haftanın her günü tıka basa doluydu. Maske takanlardan söz etmek mümkün değildi.

Tatile giden arkadaşlarımızla iletişim kurduğumuzda oralardan gelen bilgilerde de aynı şeyler vardı. Covid-19 tamamen yokmuş gibi iyice rahatlayan, eskiye dönmüş olan o kalabalıklar özlenilen yaşam biçimlerine geri dönmüş gibiydiler.. Hijyen konusunda uygulanması gerekenleri pek takip edemediğimiz için, sosyal mesafe ve özellikle toplu yaşam alanlarında, merkezi cadde ve bölgelerde, sahillerde, Boğaz kıyılarında, İstanbul ili sınırları ve komşu tatil bölgelerinde sosyal mesafe önlemleri ve özellikle maske takma neredeyse hiç uygulanmıyordu dersek abartmamış oluruz.

Bir süredir, bakanlık ve uzmanlardan gelen, artan vaka sayılarına yönelik uyarılar, gerçekleri iyice ortaya çıkarmaya başlamıştı. Sağlık Bakanının ısrarla vurguldığı hatırlatma aşıları konusu işin ne kadar ciddileştiğinin göstergesiydi. Son günlerde bakanlıktan yansıtılan raporlara göre hızla artmaya başlayan vaka sayıları ve paralelinde yavaş da olsa artan vefat sayıları, ayrıca bir süredir hastanelerde kapatılmış olan covid servislerinin bazılarının yeniden açılmaya başlaması, bir an önce yasaklamalara dönmenin zamanının geldiğinin göstergesiydi. Resmi rakamlara yansıyan vaka sayılarındaki hızlı artış, kaldırılmış olan bazı önlemlerin ve yasaklarının geri getirlmesi gereğini ortaya çıkarmış durumda.

Covid-19 vakalarından son hafta raporlara yansıyan rakamlara bakarsak, bilgiler şöyleydi: 04-10 Temmuz 2022 arası vaka sayısı; 117. 090, iyileşen hasta sayısı; 61.047, vefat sayısı ise 31 şeklinde. Görünen o ki, haftalık vaka sayılarında belirgin bir şekilde önemsenecek artış var.

Durumu ciddiye alıp, ivedilikle pandemi dönemi önlemlerine, özellikle üçlü korunmaya maske takma zorululuğuna geri dönülmelidir diye düşünüyorum.

BİR TUTAM TEBESSÜM

RAHMETTEN KAÇMAK

O gün çok yağmur yağıyormuş. Nasreddin Hoca da pencere kenarında oturmuş, dışarıyı seyrediyormuş.

O sırada bir komşusunu yağmurun altında koşarken görmüş. Camı açmış ve:

- İnsan hiç Allah’ın rahmetinden kaçar mı komşu, demiş.

Komşusu utanmış ve yürümeye başlamış.

Başka bir gün yine yağmur yağıyormuş ama Hoca bu sefer dışardaymış. Yağmura yakalanınca koşmaya başlamış. Bu sefer de komşusu evdeymiş ve onu görünce:

- Hoca utanmıyor musun rahmetten kaçıyorsun, demiş.

Nasreddin Hoca:

- Ben rahmetten kaçmıyorum, düşen rahmetin üstüne basmamak için koşuyorum, demiş.