Yıllarca televizyon programı yaptım, öncesinde, program sırasında ve sonrasında neler olmuştur neler.
Televizyon programındayım. Her sabah yayın akışı hazırlanıyor, yapımcı yönetmen program partnerleri toplanıyoruz, neleri konuşacağız, konu başlıklarına bakıyoruz.
Yeni açılmış, kocaman bir alışveriş merkezindeki performans sanatlarında Hugh Jackman konseri var, adam 3 gün için üst üste konser vermeye gelmiş. Hatta ilk günü konsere ben de gidiyorum, öyle olağanüstü bir ses ve gösteri değil ama adam çok eğlenceli sahnesi çok iyi ve eğlenceli..
İkinci günü gazetelerde bir açıklama, Hugh Jackman sesi kısılmıştır, aniden ses tellerinden rahatsızlanmıştır ve bundan sonraki iki gece konseri iptal olmuştur.
Ünlü Kulak Burun Boğaz Doktoru İsmail Koçak rapor veriyor ve açıklama yapıyor. Sanatçı rahatsızlanmıştır ve sahneye çıkması imkansızdır.
Masamızdaki erkek sunucu ve moderatör, adamın sahne alacağı yerdeki finansmanda arkadaşı varmış, diyor ki ses tellerinde sorun falan yok ve doktor raporu falan da yok, haber asılsızdır, asıl olan adama parası ödenmedi, o nedenle adam da konserlerini iptal etti.
Bu konuyu kanalın iri yarı magazinci kadınına anlatıyor, kadında ben istihbarat almış gibi, benim haberimmiş gibi, yayın sırasında telefona bağlanıp anlatayım diyor.
Aralarında anlaşıyorlar.
Benim bu olanlardan hiç bilgim yok.
Kadın bağlanıyor, anlatıyor.
Bendeniz, telefondaki kadına cevap veriyorum, o doktor, çok ünlü, çok tanınan ve çok iyi bir doktor, imkânsız böyle bir rapor veremez diyorum.
Mutlaka hastalanmıştır, orası koskoca bilmem ne sanat merkezi, parayı baştan ödemişlerdir ve o para ödenmeden bu adamlar, gelmezler, memleketlerinden adım atmazlar diyorum.
Yayın sonrası, bana neden sabah programa girmeden önce söylemediniz, bu konu çok önemli, haberim olması gerekmez miydi, ünlü bir doktorun raporunun sahte olduğunu, söylemek öyle kolay değil, diyorum. Adamın aslında hiç de hasta olmadığını söylemek, aslında parasının ödenmediğini söylemek, konser vereceği yerin prestiji açısından yanlış olmaz mı, diyorum.
Bu arada beni salak yerine koymalarına da bozuluyorum.
Sunucu adam haklısın falan, diye beni geçiştiriyor.
Ertesi gün oluyor, performans sanatlarından koca bir sayfa açıklama ve yayında cevap haklarını kullanıyorlar, bizim sunucu çatır çatır okuyor.
Bizim yöneticilerde çok bozuluyor, kriz çıkıyor.
Olanlardan her ikisi de tırsıyor.
Diyeceksiniz ki yayında olan bu olayı neden anlattınız.
Yıllarca televizyon programı yaptım, öncesinde, program sırasında ve sonrasında neler olmuştur neler.
Asla ve hiçbir zaman, ailem dahil, arkadaşlarıma, hiç kimseye tek bir kelime anlatmamışımdır.
Ama kendine temiz olmayan magazin diye instagram sayfası açarsan, orada fotoğrafımı kullanıp beni kullanırsan ve yazarsan, eh tatlım, bu hikaye senin hikayendir anlatırım.
Benim gazetem ve köşem çok kıymetli, sana ayırmak hiç istemezdim, değmezdi ama, gerçekten şu yaşananlara, yaptıklarına, bütün bunları benim bilmeme rağmen çok cesursun.
Bir kendine gel demek istedim.
Dua et, doktor çok terbiyeli çıktı.
Dua et, ben bugüne kadar ben çok terbiyeli davrandım.
Hülya Avşar gibi kötü gün dostu, kusur örten, güzel kadın, sana bir şeyler demişti ya!
Bir kere daha çok haklı.
Funda'nın aklındakiler…
... Herkes şikayet ediyor.
Ekonomik kriz şöyle, hepimiz mahvolduk, hatta yok olduk, dolar aldı başını gitti, avro yangınlarda.
Beyaz peynir şöyle, et böyle, artık açız yokluk içindeyiz.
Havaalanı hınca hınç, uçaklar ağzına kadar dolu, bayram bütün turlar dolu, balıkçıya git dolu, bütün ülke hafriyat, inşaat içinde.
Gece saat 03.00, adam ev inşaatına beton döküyor, gece saat 04.00 adam inşaatına devam ettiği lüks sitenin marinasında, denizi delerken adamları çalıştırıyor.
İnsanların elinde 5 bin 6 bin liralık cep telefonları var.
Telefoncuya soruyorum, durum ne? Valla abla vızır vızır telefon satıyoruz diyor.
Kimin parası yok anlayamadım, herkesin parası var gibi, yalandan herkes, hatta kimler ölmüş gibi.
Ekonomik kriz dertlenmenizi sevsinler.
... İbrahim Kutluay ve Demet Şener uzun süren bir boşanma sürecinden geçerek olaylı bir şekilde boşandılar.
Aldatma, ihanet nafakalar, kavgalar havada uçuştu.
Nihayet bitti, derken yine bitmemiş.
Geçen hafta İbrahim'in kızının sağlık sigortasını zamanında yatırmadığını ve çocukların nafakasını zamanında ödemediğini, Demet bağıra bağıra bütün televizyon kanallarına bağlanıp, anlattı.
Gazetelerde haber var, İbrahim ve kızı alışveriş merkezinde dolaşırken gazeteciler röportaj yapıyor, kızımla buradan hayvan barınağına gideceğiz diyor.
Kızı nerdeyse boyu kadar kocaman olmuş, içimden diyorum ki, bu çocuklar annesinin, babasının televizyona bağlandığını, birbirleri hakkında demediklerini bırakmadıklarını, bilmezler mi, neler hissederler acaba.
Hayvan barınağına gitmek duygusal anlamda bu çocuklara yeter mi, acaba.
Yani bazen susmak gerekmez mi?