Davanın adı Atilla'ya karşı Amerika.
Davanın adı Atilla’ya karşı Amerika. İsmi bile ürkütücü. Bir Türk kamu bankasının Genel Müdür Yardımcısı. Siyasi bir pozisyonu yok. İşin teknik kısmında. Politika belirmiyor, etkisi sınırlı. Zarrab’ın iddiasına göre ne rüşvet yemiş ne de istemiş. Bir meslek profesyoneli.
Şimdi gelin düşünelim. FBI, yani Amerika’nın güvenliğinden sorumlu kurumlardan en etkini. Sadece Hakan Atilla için mi harekete geçti? Onun için mi meslekten ihraç edilmiş FETÖ’cü bir polisi kaçırdı, ev tuttu, oturma-çalışma izni verdi, cebine 50 bin dolar koydu?
Sabırla Reza Zarrab’ın ülke sınırlarına girmesini bekledi. (Orası da çok şüpheli ya.) Tesadüfün büyüğü Zarrab’ın Mickey Mouse’u göreceği tuttu. Dünyayı parmağında oynatan adam kendi ayaklarıyla tıpış tıpış gitti.
FBI bunu yaparken, bundan sonra Türk güvenlik birimleriyle iş birliği şansı kalmayabileceğini bilmiyor muydu? Ya DEA (Drug Enforcement Administration)? Elbet biliyordu. Zaten o yüzden başlangıçta “Savcılık soruşturma açtı. Savcılık tutuklattı” yolunda açıklamalar yapıldı. Davada ortaya çıktı ki, belki de en son haberi olanlardan biri savcılık.
Açıkça konuşalım. Bu konunun davanın bitmesiyle sonlanmayacağı kesin. Atilla ceza alsa da, almayıp serbest kalsa da. Bu dava bitecek, davanın başlığında yer alan ‘Amerika’ yerinde dururken, Atilla isminin yerine başka şeyler eklenecek. En azından dava masraflarını birilerine yıkmak isteyecekler. Ve muhtemelen Türkiye ekonomisinin en sağlam öğesi olan bankacılık sistemine saldırmayı planlıyorlar. Ancak böyle diz çöktürebileceklerini düşünüyorlar.
Ama peşin peşin söyleyeyim. İşleri çook zor.