Hayal kurmak; her daim sözünü etmekten geri kalmadığımız, bakıp veya uzanıp da ulaşamayacağımız seçeneklerimizden biri oldu artık.
Hayal kurmak; her daim sözünü etmekten geri kalmadığımız, bakıp veya uzanıp da ulaşamayacağımız seçeneklerimizden biri oldu artık. Hayal kurabilme yeteneklerimizi iyice kaybetmiş durumdayız. Hayal kurmak da enflasyonun esiri mi oldu bilemiyoruz ama, yaşamımızın büyük bölümünün olmazsa olamazlardan, birçoğu artık hayal kurmanın da çok ötesinde, asla netleştiremeyeceklerimize dönüştüler. Herşey aleyhimize çalışıyor. Enflasyondan yaşamımıza yansıyanlar artık rakamların sanal dansına dönüşmüş durumda.
Aklımıza ipotek koyan salgın konusu da alıp başını gitmek üzere. Geride neler bırakacak, hangi enkaz kalıntılarıyla uğraşacağız bilinmiyor, onu salgın ortamındaki örtüden kurtulduğumuzda görceğiz ama, bir başka gerçekle de yüzleşeceğiz ki, o daha da beteri.
Salgın konusunun “yetti artık” dedirtecek kadar hayatı zorlaştırdığını söyleyebiliriz. “Omicron gidiyorsa gitsin artık”. Salgın olarak hayatı zorlaştırmasının yanı sıra, yaşam şartları üzerine yansıttğı tüm olumsuzluklarıyla da dayanılabilir olmaktan çıktı.
Bir an önce gitmesini istiyoruz. Yaşamımız üzerinde bazı gerçekleri gizleyen bir örtü olmasından kurtulduğumuzda, yaşamımızın görünmeyen yüzü gerçeğini görebildiğimizde nelerle karşılaşacağız, işte asıl sürpriz o göreceklerimiz olacak. Gerçeklerle yüzyüze geleceğiz, “cep delik cepken delik” olduğunu göreceğiz ve elimizde kalanların bize asla yetmeyeceğini anlayacağız. İşte o zaman “harç bitti yapı paydos” demeye başlayacağız, işte o zaman yaşam şartlarımızın yüzümüze çarptığı karamsarlığın sevimsizliğini göreceğiz.
Artık; sebep, şikayet bahanelerin çok yerine oturmadığını, gerçeği göremediğimizi veya gerçeğin bizlere gösterilmediğinin farkına varacağız. Bir başka şeyi daha farkedeceğiz. Olan budur, olanla yetinmemiz gerketiğini nasihatlerin bizlere yetmeyeceğini kabullenmemiz gerektiğini farkedeceğiz. Yaşam şartlarımızın bize göre değil var olanın kurgulanmış yeterliliğine veya verilene göre dizayn edildiği gerçeğiyle karşılaşacağız. Kafamıza dank edecek İşte o zaman.
Dert bir değil ki! İyice kontroldışı bir seyir izleyen, günübirlik hale dönüşen temel tüketim maddeleri zamlarının mutfağa yansımalarının yoğun hissedildiği bu ortamda, salgın endişesinin varlığı da artık dayanılır gibi değil. Omicron’un etkisini kaybetme yolunda olduğu raporlarına yansıyan veriler, fazla hayalcilikle oldukça etkili bir rahatlama sağlamış durumda.
Söylenenlere göre, yansıtılan veya gösterilen umut fotoğrafları var ama, giden gidecek ancak fotoğrafın arkasındakiler bizlere neler yansıtacak asıl korkutan o olacak işte. Ekonomik darboğazın bizlere, dargelirlilere ve en önemlisi, yaşam şartlarının olmazsa olmazı mutfağa nasıl yansıyacağı gerçeğiyle karşı karşıya kaldığımızda nasıl bir yaşam biçimine mecbur kalacağızı göreceğiz. Asıl bilinmeyen, bilemediğimiz hayalerimizle ne kadar örtüşüp örtüşmeyeceğini gördüğümüzde işte o zaman yaşam şartlarımızın ne çok zorladığını görebileceğiz.
Salgın korkusunda kurtulmayı ne kadar istiyoruz. Geride tek düşüneceğimiz iyice zorlaşan geçim şartlarının kaldığını gördüğümüzde, salgınsız hayatla başbaşa kaldığımızda iyice anlayacağız.
İstanbul’da fotoğrafların yansıttığı yaşam kesitlerinde, salgını yolcu etmeye hazırlandığımız bu dönemde, salgın önlemlerinden maske ve sosyal mesafenin korunması konusunda biraz gevşediğimizden söz edebiliriz. İyice kalabalıklaşan toplu alanlarda kontrolsüz yaşamın abartılarak normale döndüğü görebiliyoruz. Ama hala, asıl bizi bekleyen geçim şartları gerçeğinin ne kadar zor bir uğraş yükünü üzerimize yükleyeceğinin farkına varamadık demem pek de abartı olmaz.
Ne olursa olsun, herşey iyice normale dönmüş değil. Bizler yine de yerleşik önlemlerimizden asla vazgeçmemeliyiz. Kateceğimiz daha çok yol var.
Üzerimizden var olan salgın olumsuzlukları ortamının örtüsü kalktığında, yaşam şartlarının zorluklarıyla karşı karşıya kaldığımızda, olması gerekenlere kendimizi daha şimdiden hazırlamaya başlasak iyi olacak.
O Kafdağı’nın ardındaki şartlara ulaşmak pek de kolay olmayacak.
Unutmayalım, son üç yıldır yaşadığımız olumsuzlukların üzerimize yüklediği kafa karışıklıkları olması gerekenden, tahmin edebileceğimizden çok daha fazla tahribat yapmış olabileceği gerceğini yok saymayalım. Aklımız bize çok lazım olacak. Yeni kurgulayacağımız yaşamımızın yeni şartlara adaptasyonunu sağlayacak sadece bizleriz. Üç yıllık tahribata uğramış, zor şartlara direnmiş yerinde olmayan yorgun aklımızı daha idareli kullanmaya bakalım.