Ülkemiz arka arkaya felaketler içinde kaldı.

2020 yılına girdiğimiz ilk günlerden beri ağıtlar yakıyoruz.

Kaderimizin kederine, elemine, acısına gözü yaşlı, ağlaya ağlaya bakıyoruz.

Ülkemiz arka arkaya felaketler içinde kaldı.

Kaybımız çok, kaybettiklerimize baka baka ağlıyoruz.

Deprem gece gündüz Elazığ, çevresi Malatya’yı sallıyor, depremin geceleri gözünü uyku tutmuyor.

Bu yağışlı buz gibi soğuk havada, çadırlarda yaşayan, analar babalar evlatları ile üşürken hep beraber ülkemin merhametli insanları da üşüyor.

Ya çığ altında kalan ölen insanların kaderinde kaç sayfa tutuyor hayat.

Kısacık süren ÖMÜR.

Başka insanların yaşamasına gönül vermek isterken ölmek.

Tedbirsizlik, bilmezlik, yardım etmek duygusu, bir can kurtarma duygusu ile koşan insanları koca ağzını açıp yutuverdi hayat.

İnsani hücrelerinin, merhametinin hakkını vermek isterken, hayat onlarca insanı hiç acımadan önüne katıp sürükledi.

Bundan sonra insanlık öldü cümlesini duymak istemem, duyduğumda söyleyeceklerim olur.

Senin insanlığın öldü ise bilemem ama, orada sanki "insanlık çalıştayı", "merhamet çalıştayı", "can kurtarma çalıştayı" var da herkes oraya gönülden katılmış gibiydi.

Bir canı kurtarmak için kendi canını feda eden kahramanlar, sıra sıra dizildiler.

Kazalar, tedbirsizlikler, bilmezlikler insanlarımızı yutuverdi.

Her tarafımızı kötülükler sarsa da, kötülere inat, bu dünya insanlığı taçlandıran bu kahramanlardan biz asla vazgeçmeyeceğiz.

Çok erken gittiler biliyorum.

İtirazım var bu erken gidenlere.

Yanlışlar var biliyorum.

Ama yolumuz karamsarlık yolu değildir, derlenip toparlanma yoludur.

O nedenle ölümün arkasından kavga etmeyelim.

Kibir abideleri var, kendi dışında kimseye tahammül edemeyen insanlar var, ekranlardan, sosyal medyadan, bir mesele kavga etsek diye bekleyen insanlar var.

Yükleniyorlar, paylaşıyorlar, gazlanıyorlar.

Yapmayın.

Ölüm var, ölüm zamanı kavga etmeyelim.

Ölenlere günah, yakınlarına ayıp oluyor.

Kendi adıma söyleyebilirim ki kırılganım çok, laf söz, itiş kakış kaldıracak halim yok.

Hadi sıralama yapalım

Önce yas, elemi kederi paylaşmak, yakınlarının sırtını sıvazlamak sonra araştırmak, kusurluları bulmak.

Yoksa psikolojik olarak altından kalkamayacağız.

Funda'nın aklındakiler...

... Çok dertliyiz ya.

Televizyon kanalları, yöneticilerine ve program müdürlerine hiçbir dönemde olmadığı kadar sorumluluk yüklemiştir.

Kavga gürültü prim yapıyor kafasını siz değiştirebilirsiniz.

Zaten herkes televizyon bağımlısı.

Dayayın gündüz kuşaklarına, yumuşacık Türk filmlerini bakın nasıl seyredecekler.

Hayatin içinden gerçek hayat hikayelerinin paylaşıldığı, sorunların çözüldüğü insanlara yardım edilen programlar tamamdır.

Gerçek hayat hikayeleri, trajedileri, aile kavramının yerle bir edildiği, ahlaksızlık, dolandırıcılık, aldatmalar, evden kaçan kızların durumları başkalarına örnek olur.

Yapmayın sakın, aman ha! Dikkatli olun sonucu çıkar.

Ya diğerleri.

Gelin ve kaynanaların avaz avaz birbirine bağırdığı, ne kadar çirkef olursa orada kalacağı bilincinde olmaları,

Kuaförlerin birbirine, jürinin "kız adın neydi" adı bile aklında kalmayan sorusu ile kadını aşağılayan söylemleri;

Temizlik yapan, yaparken yarışan insanların birbirine demediğini bırakmayan program;

Mutlaka 1 çirkef kadın, 1 çirkef gay laf dalaşında yemek programı;

Öğleden sonra bütün televizyon kanallarında kavga var.

Bence yapmayın.

Sonra kolejlerde okuyan çocuklarınız, bunları seyrederek çocuklarını büyüten annelerin çocukları ile hayatı paylaşmak durumunda kalacaklar.

Belki de müdürleri olacak, iyi düşünün.

Birlik beraberlik söyleminin az kalacağı geleceği yaratmayın lütfen.

... Instagram’da herkes bir şey tanıtıyor.

Reklam, tanıtım almış başını gitmiş, ömrü boyunca zayıf oyuncu, çay tanıtımı yapıyor zayıfladığını söylüyor.

Gencecik kadın eklem kas ağrısı krem tanıtımı yapıyor.

Ya sağlık sayfaları, inanılmaz aldatıcı fotoğraflar paylaşıyor, tıkladığın her yer reklam ürünleri ile dolu.

Kaçırıyorlar insanları.

Denetlenmeyen bu mecradan ben bu anlamda zırnık almam, siz de almayın.