Hesabı kim ödeyecek bilmiyorum.
George Clooney bile olsa, yediğimiz yemeğin parasını ben ödemem.
Bana ne, George ödesin derim.
Konumuz şu.
Bir habere göre;
George Clooney kendini açık artırmaya çıkarmış.
Açık artırmaya kim kazanırsa, onunla akşam yemeği yiyecekmiş.
Program şöyle, önce bir kokteyl alacaklar, sonra yemek yiyeceklermiş.
Açık artırma 10 bin dolar ile başlamış, en son biri 31 bin dolar vermiş.
Açık artırma, bu kadar ile kalmaz, art arda büyüyecektir eminim.
Adam çok yakışıklı, dünyaca ünlü aktör, bir gece kim yemek yemek istemez ki.
Peki!
Yemeğin parasını kim ödeyecek, merak ediyorum ve aslında bunu hiç kimse bilmeyecek sanırım.
Açık artırmada kazanılan para da, bir yardım kuruluşuna verilecekmiş.
Açık artırma bittiğinde, ödenen son para, George bedeli yani ederi mi olacak yani.
Bu arada.
Açık artırmayı kazanan, yanına bir kişi daha alabilecekmiş.
Bence, kimse yanına birini almayacak.
Bir kadın George ile baş başa yemek yiyecek yanına birini alacak, o da bedavadan takılacak.
Eşyanın tabiatına aykırı.
Biz kadınlar çok fesat asla, böyle bir iyilik kimseye yapmayız.
Fıtratımız müsait değil, yapamayız.
Ben yaparım, davet ederim diyemezsiniz de inanmayın.
Hani etrafımız nahif insan dolu ya.
O nahife, 2 saat dikkat edin bakın.
Twitter’da, instagram’da kimlerle çata çata kavga ediyor.
Sert, nobran, aslında kendini tanıyamayan, şunlara nahif dener olmuş.
Şöyle bir düşündüm.
Bizdeki aktörlerden hangisi açık artırma yapsa, hangisinin yemek yemek isterim.
Öyle ya, açık artırmada bir para ödeyeceğim.
Çok beğendiğim, çok değer verdiğim ve gece boyu konuşmak istediğim biri olmalı.
Sıcacık gülüşlü, aydınlık ağızlı ve bugüne kadar merak ettiğim biri olsun istiyorum.
Gözlerinin içi, güzel yaşlanmış biri olsun istiyorum.
Yere düştüğüm zamanlarda, sanki elimden tutmuş biri gibi olsun istiyorum.
Hayatımın bir anlık bölümüne, söylediği tek bir cümle ile parmağını basmış olsun istiyorum.
Ne olur, karısını falan dövmemiş biri olsun istiyorum.
Ne olur, parası olmasına rağmen, sevgilisinden borç falan istemiş birisi olmasın istiyorum.
Ne olur, hafta sonu kızı gelecek diye sevgilisinin diş fırçasını saklayan biri olmasın istiyorum.
Yok yok ben bulamadım.
Yok yok, ben alt alta sıraladığım zaman, açık artırmada para vereceğim bir aktör bulamadım.
Anladım benden zırnık çıkmaz.
Siz kendi adınıza düşünün ve hatta bana yazın, gece yemek yiyeceğiniz aktör kim olsun. Funda'nın aklındakiler…
… Turgutreis pazarı.
Cumartesi günü kuruluyor, Bodrum'un en büyük pazarlarından biridir.
İlk defa, bu hafta sabah çok erken kız kardeşim ile gittik.
Tezgahlar açılmış.
Esnaf, yorgun ama ekşi suratı ile tezgahlarının başında, son telaşlarında.
Domates, 40 TL ve 50 TL.
Fasulye 110 TL.
Barbunya 150 TL.
Peynir, zeytin, tereyağ fiyatlarını yazmayacağım.
Yandaki hanımefendi, domatesi sordu, kaç lira falan, biraz zaman geçince tezgahtaki sevimsiz adam "sorup duruyorsun, ortada aksiyon yok" dedi, "torbamda büyük küçüğü al" diye ayar çekti.
Turgutreis pazarı inanılmaz pahalı.
Bunlar, eşek gibi almaya mecbur kafası ile canları ne isterse o fiyatı koymuşlar.
Canı ne isterse hesabı.
Hepsi ekşi suratlı ve çok sevimsiz.
Benim garip ülkem.
Benim boynu bükük ülkem.
Çakal insanlar yüzünden heba oluyor.
Funda'nın aklındakiler…
… Bodrum telaşı diye bir telaş var.
Sabah pazara gidin, önce park yerinde insanları seyredin.
Kadını ve erkeği yaya kim, kim yürüyor diye bakmadan insanları ezercesine park yeri telaşındalar.
Sonra arabalarından iniyorlar.
Pazar çantaları ellerinde, adamlar önde kadınlar arkalarından, telaş içinde yürüyorlar.
Ya pazarda.
Ne yapıyorlar, saldırıyorlar tezgaha, seçme telaşındalar.
Kadınlar mı ekşi suratlı
Erkekler mi ekşi suratlı.
Etrafa nasıl bakıyorlar anlatmam.
Sanki, hepsi mutsuz, umutsuz ve sadece yeme derdindeler.
Ama.
Hangisi daha sevimsiz henüz karar veremedim.