Siyasiler hala, bu devirde, kadın kontenjanı artıracağız diye yamuk yamuk anlatıyor.
Kadınlar.
"Sana ne,
Sana ne be,
Sen kimsin be,
Seni ne ilgilendirir,
Sen ne karışıyorsun,
Ben istediğim gibi yaşarım"
diye bağırıyor.
Kadınlar son senelerde "hep bağırıyor".
Siyasiler hala, bu devirde, kadın kontenjanı artıracağız diye yamuk yamuk anlatıyor.
Olmayan kadınların kontenjanı.
Erkeklerden ne ümidimiz vardı ki, kadınlardan olsun.
Benim yok şahsen, ya da tamamen kayboldu.
Kimi kadınlar, ekmek parası derdinde beş kuruşa tenezzül etmeden çalışıp çabalarken, çocuğuna çocuğuna bakarken.
Diğerleri bu kadınlık halinden ne anladı.
Şöyle anladı.
Biz aklımızı kullanır, köşeyi çabucak döneriz.
Bu kadar cesuruz yani.
Günlerden beri, adını ne koyarsanız koyun. Hırsızlık, dolandırıcılık, tefecilik, saadet zinciri bilmem ne.
Hepsinin konusunun başında kadınlar var.
Bakın fenomen denen, kara para aklayan, fatura yolsuzluğu yapan, milyonlarca dolar telaffuz edilen arsızlar hep kadın.
Adları soruşturma dosyalarına giren, güzellik merkezi sahiplerinin hepsi kadın.
Yanlarında koca diye, porselen dişleri ile sırıtan, bunlarla ticari ortaklık yapan salak suratlı, sırıtan aciz kocaları var.
Ya banka müdürü.
O da kadın.
54 milyon doların yok olduğu, bir sistemin başında.
Kadın, herkesi kandırıyor, ikna ediyor, para topluyor, dayak yiyor, tehdit ediliyor.
Ne uğruna belli değil.
Bakın televizyonlara, haberlere, mağdur programlarına.
Evden kaçan kadınlar.
Analarını babalarını üzen kadınlar.
Evlatlarını terk eden kadınlar.
Başkalarının kocalarını, kocam diyen kadınlar.
Başkalarının kocalarından, çocuk doğuran kadınlar.
Cinayet işleyen kadınlar.
Cinayete ortak olan kadınlar.
Erkekleri dolandıran kadınlar.
Sosyal medyada tüküren, bağıran, gerdan kıra kıra ayar çeken, tehdit eden, arsız utanmaz bunların hepsi kadınlar.
İnanılmaz entrikalar içinde olan kadınlar.
AH hayatım.
Bu erkeklerden her şey beklenir diye şikayet ettiğimiz günlerden, bu adamlara pabuç bırakacak günlere geldiğimiz zamanlardayız.
Kadınlar, çok hırslı.
Kadınlar, analık duygusunun sorumluluğu dışında çok hırslılar.
Kadınlar, hayatın hoyratça yaşandığı her türlü konunun içindeler.
Maşallahları var.
Ne günlerden ne günlere geldik.
Hatırlar mısınız?
2 yıl önce Pendik'te bir firmada aşçı olarak çalışan bir kadın, o iş yerine ait 2.5 kilo kıymayı alıyor ve kendi dolabına koyuyor.
İş yeri kadını mahkemeye veriyor, kadın savunmasında köfteleri aç çocuğum için alacaktım.
Yani henüz almamış, o nedenle alacaktım diyor.
Mahkeme o tarihte karar veriyor, çalınmayan köftelerin bedeli 16 ay hapis cezası.
Yani.
2.5 kilo kıymadan, 54 milyon dolar yolsuzluğuna ulaşmış kadınlar.
Ne oldu.
Köfte çalan hırsız oldu.
Milyon dolar çalan mağdur oldu.
Kadınlar çok değişti çok.
Adalet çok değişti çok.
Adını doğru koymadıkça, hep yamuk kalacağız besbelli.
Funda'nın aklındakiler…
... Bu fenomen denilen arsızlar, inanılmaz yüzsüzler.
Ve işin kötü tarafı ne kadar şuursuz ne kadar yüzsüz, ne kadar utanmaz olduklarının farkında değiller.
Yani bunlara yaptıklarınız çok yanlış, bunun adını adalet koyacak ama, bari utanın diyen aileleri de olmamış.
Yapmayın sakın diyen olmamış.
Utanma duygusu nedir, öğretmemişler.
Yüzü kızarmak nedir, bilmiyorlar.
Namuslu insanlar, bırakın varlıklarını, yürüttüğü paraları bu pişkinlik karşısında deli oluyorlar.
Çaldıkları paraların miktarını geçtik, pişkinlik halleri inanılmaz.
Kadın koca dudakları, gözlerini tavana devire devire, gerdan kıra kıra Amerika'dan video çekiyor.
Bizden daha şaşkın pozlarda.
"Yurt dışı yasağı getirmişler, ben yurt dışındayım.
Nasıl geleceğim ifade vereceğim" diyor.
Dalga geçip, kafa buluyor bence.
Bak kız.
Adalete yarın geliyorum diyeceksin.
Yahu, bilet alıp gittiğin gibi, milyon dolarlarından bilet alıp geleceksin.
Havalimanında, polisler yurt dışı yasağınız var, hakkınızda soruşturma var diyecek, sizi hemen sorgu odasına alacak ve sonra seni adalete teslim edecekler.
Bırak palavrayı.
Kes yani.
Sen gelmeyeceksin.
Yani bir daha dönemeyeceksin.
Artık çocuklarına anlatırsın.
Funda'nın aklındakiler…
... Gerek İstanbul da, gerek Bodrum'da oturduğum sitede, hep ağaçlarla ilgili kaygım vardır.
Hep konuyu gündeme taşırım, hep tartışırım.
Biliyorum ve anlıyorum ki, kimse ağaç falan sevmiyor.
Anlıyorum ki, tabiat ve ağaçlar kimsenin umuru değil.
Gezi parkında nöbet tutan insanlar, bahçedeki ağaçları budamak, kesmek, hatta deniz göremiyorum diye kesmek telaşında bahçevan peşindeler.
Kendi bahçesini bırakıp, komşunun bahçesine sataşan insanlar.
Son on gündür fırtına var, lodos var.
Yollardan, caddelerden ve bahçelerde ağaçlar devrildi.
Çıkıp bakanı görmedim.
Bursa'nın, Osmangazi ilçesinde 250 yaşında tarihi çınar devrilmiş.
Zavallı tarihi çınar.
Kimin umurunda acaba?