Bugün çocukları karşımıza alıp 'bize ait 23 Nisan kutlamalarını' anlatalım mı? Anlatalım! Varsa o günlere ait fotoğraflarımız gösterelim ve aklımızda kalan dansları onlarla birlikte yapalım...

Haftalar öncesinden başlardı hazırlıklarımız. Uyuyamazdık heyecandan. Ayıptır söylemesi gösteriler için seçilenlerin de havasından geçilmezdi. Müzikler eşliğinde edilen danslar, rengarenk kostümler, ellerde bazen rafyalar bazen de oluşturulacak büyük resmin parçasına ait karton levhalar...

Bu levhalarla stadyumda çınlayan müzikler ve ailelerin alkışları eşliğinde muhteşem görüntüler oluştururduk.

Çoğunlukla da yağmur yağardı 23 Nisan’larda. Malum ilkbahar ve İzmir’in bol gök gürültülü kovadan boşalan yağmurları... Önce yağmurda ıslanırdık sonra parlak güneş altında kururduk. Ve bir daha bir daha... Bazen defalarca tekrarlardı bu rutin.
Yağmurun onca bereketine rağmen hiç hasta olmazdık. Vücut direncimiz miydi bizi koruyan yoksa yüreğimizdeki coşku muydu diye sorarsanız hiç düşünmeden ‘yüreğimizdeki 23 Nisan coşkusuydu’ derim.

“İnsanları ayakta tutan coşkuları, heyecanları, gülüşleri ellerinden alındığı an bağışıklık sistemi iflas eder ve hastalıklar baş gösterir!”

Sınıflarımızın süslenmesi de ayrı bir keyifti. Herkes kendince bir şeyler getirirdi evden. Balonlar, renkli kağıtlarla yapılan çeşitli süsler (en popüler olanı merdiven şekliydi), kağıtlara yazılı özlü sözler, bayraklar... Sınıfları keyifle süslerdik. Birkaç gün sonra da o süsleri alıp evlerimize götürür yırtılana kadar bırakmazdık elimizden.

Her 23 Nisan’da iki hedefimiz vardı, minik ama sorumluluk bilinci ile dolu yüreğimizde. Birincisi okulumuzu en iyi şekilde temsil etmek, ikincisi de Atatürk’ün bize hediye ettiği günü layıkıyla geçirmek.
Ne güzel ne coşkulu, ne unutulmaz, ne büyük umuttu 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı...
Sadece bize coşku değildi 23 Nisan. Dünya çocukları ülkelerine ait rengarenk kıyafetleri ile bu coşkuyu yaşamak için Türkiye’ye akardı. Öğrendikleri üç beş Türkçe cümle ile onlarda eğlenirdi bizimle.

Çok değerliydi bizim için 23 Nisan. Sonra biz büyüdük ve sanki bizimle dünyada büyüdü! Zamanla 23 Nisan coşkusu kalmadı! Kutlamalar stadyumlardan okul bahçelerine alındı ve kapsamı daraldı! Sonra okul bahçelerindeki kostümlü danslar ve kutlamalar yerini üç beş şiir okumaya bıraktı! Haftalarca önceden başlayan coşku bir iki saate sığdırıldı! Ve bence çok yazık oldu!

Halbuki çocuklar toplumların tohumlarıdır. Onlara verdiğimiz suya, toprağa, ışığa ve sevgiye ülkemizin tüm değerlerini katmalıyız ki ülke bilinci ile büyüsünler, büyütsünler... Resmi ve dini bayramlarımızı ve hatta hıdrellez, nevruz gibi kültürel kutlamalarımızın bilincini de çocuklarımıza aşılamalıyız ki üzerinde yaşadıkları topraklara sımsıkı sarılsınlar, kök salsınlar, her zerresini korusunlar...

Her alanda birlik ve beraberlik ruhu ile güçlenmenin ilk mecrasının çocuklarımızı değerlerimiz ile doğru beslemek olduğunu unutmamalıyız...