15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden bir sene geçti.
15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden bir sene geçti. Acılar, yaşadığımız travma hala çok canlı. Ömer Halis isimli çocukların dişi yeni çıkıyor. Yürümeyi henüz başaramıyorlar. Saçları uzamaya başladı ama tarağa gelmiyor. Hiçbiri henüz kahramanını tanımıyor. Aslında kaç kahramanın ismini taşıdıklarını da bilmiyorlar. Daha ilkokula kayıt olan olmadı. Hocaları herkes hatırlasın diye sormadı. Arkadaşlık hikâyeleri de başlamadı. O yüzden isimlerinin ne manaya geldiğini söylemek ihtiyacı da hissetmediler.
İsminin manası çok az insana sorulur. Bazen manası olmadığından, bazen manası herkese malum olduğundan. Rabbim bu çocukları taşıdıkları ismin manasını bilenlerle karşılaştırsın. Bu destan unutulmasın. Hep anlatılsın ki bu topraklarda bu isme mana aranmasın. İşgalcilere kurşun, alçaklara korku, hainlere ecel olduğu hep bilinsin. Cesurlara yoldaş, gönüllere kardaş, cengaverlere kürşat olduğu unutulmasın. Dostları hiçbir zaman mahzun olmasın.
Bu milletin dostları da hiçbir zaman mahzun olmasın. Sadece silahlı işgalcilere direnmediler. Devleti, milleti ve dünyadaki tüm mazlumları zaafa uğratmak isteyen ekonomik tetikçilere direndiler. 18 Temmuz’da işlerinin başına gittiler. Çalıştılar, ürettiler. Katma değer sağladılar. Ne dükkânları ne sistemleri kapattılar.
15 Temmuz’dan sonraki pazartesi günü modernizmin sendorumuna kapılmadılar. Çünkü aslını buldular. Kurdaki manipülasyonlara, kredi derecelendirme şirketlerinin fiyaskolarına, tefeci tuzaklara alet olmadılar. Kapitalizmi teslim aldılar. Sanki 100 yıllık rücu orucunu bozdular. Kendi tavırlarına kendileri hiç şaşırmadılar. Ama Türk üzerine kod yazmak isteyenleri şaşırttılar. Bozguna uğrattılar. Yüzlerce yıllık planlarının çöktüğünü görenleri kederlere saldılar. Türkün hala Türk olduğunu gösterip kudurttular.
Kuduzca saldırıları bundandır. İtlerini üzerimize salmalarının efkârı bu yüzdendir. Daha çok günler dertlenecekler. Akıbetleri budur.
Türkiye bir gönül ülkesidir. Bu gönlü imar eden hak dostu yiğitler her zaman bulunur. Bu nedenle düşmanımızın derdi ezelidir. Bizim sevincimiz ebedidir.
Darbe girişimi sonrası ekonomik kaybın miktarı hesaplanmaktadır. Hesaplanan veya hesaplanacak tutarların önemi yoktur. Devlet bakidir. Millet bütündür. Gayrısının kıymeti yoktur. Büyük bedeller ödemek davamızın bitmeyen borcudur.
Kurudu gözde pınarlar, canım içre canım gitti
Devrildi iri çınarlar, nice gül fidanım gitti
Bölünmesin diye millet, baki kalsın diye devlet
Dağlar gibi kemikle et, seller gibi kanım gitti
Param parça idi ruhum, ellerinde bir gürühun
Tufanı bu mudur Nuh'un, diye arşa ünüm gitti
Bu bir nesildir sürekli, gözü pek çatal yürekli.
Zor günlerimde gerekli, tuğ gibi beş binim gitti.
Sakarya, esti yiğitler, bağrı kan süslü yiğitler.
Süphan göğüslü yiğitler, gittiyse benim gitti.
Bu şiirle daha önce karşılaşmayanlar 15 Temmuz sonrası yazıldığını düşünebilir. Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun bu ağıtının kronolojisi önemli değildir. Bu dizelerin Malazgirt’i, Estergon’u, Çanakkale’yi, Sakarya’yı ve 15 Temmuz’u ve Fırat Kalkanı’nı ve Afrin’i, her dönemi, her çağı, en iyi anlatan şiir olması hak davanın gönül âleminin ezeli olmasındandır. Paha biçilmez bir varlığı koruduk bir kez daha; insanlığın ümidi. Ödediğimiz bedel ise hesapsızdır.
Verdiğimiz canlar ve elde tuttuğumuz varlık karşısında her değerlendirme kirlidir.
Para ile yapılan hesaplar önemsizdir ve geçersizdir.
Bu yazı da bir ekonomik kaybı falan anlatmaz. Bulduğumuz olsa olsa bir kazançtır.