TEKNOLOJİ BAĞIMLILIĞI

Yusuf DİNÇ 03 Oca 2017

Yusuf DİNÇ
Tüm Yazıları
Ekonomi tıpkı bir bilanço gibi iki taraflıdır. Tüketim ve yatırımların toplamından oluşur.

Geçtiğimiz haftalarda teknolojik bağımlılığın materyalistik bir etki olduğu ile ilgili bir bilimsel araştırma ile karşılaştım. Modernizmin narsist yayılmacılığı karşısında farkına varamadığımız bir durum olabilir. Ancak teknolojiyi reddeden topluluklarında narsist bir güdüden beslendiği vakıadır. 

Genç ve dinamik bir toplumuz ve bu durumun en önemli yansımasının teknoloji tüketimimizle yakından ilişkisi görülür. Bu yansımanın ekonomimiz üzerinde olumlu etkileri olduğu gibi olumsuz etkileri de vardır. Olumlu etki kalkınma ve büyüme üzerinedir. Olumsuz etki ise sadece büyüme üzerinedir. 

Ekonomi tıpkı bir bilanço gibi iki taraflıdır. Tüketim ve yatırımların toplamından oluşur. Teknoloji hevesimiz ve bağımlılığımız tüketim yönüyle ekonomimizi beslerken yatırım tarafında tam karşılığını bulamamaktadır. Bu nedenle teknoloji tüketimi ithalatı besler. İthalat ise cari açığı.

BDDK’nın bazı teknoloji ürünleri üzerine getirdiği taksitli alışveriş sınırlamasının amacı cari açığı besleyen teknoloji harcamalarını dizginlemektir. Son dönemde kur artışları ithalatı pahalılaştırdığından teknoloji harcamaları önünde doğal bir kısıtlayıcı oluşacağı düşünülebilir. Teknoloji harcamalarındaki daralma ekonomimiz lehine cari açık üzerinde olumsuz etki yapacaktır. Ancak kalkınma üzerinde etki negatif olacaktır.

Teknoloji ve sürdürülebilirlik birbirini etkileyen iki önemli konu olduğu için tüketime yönelik teknoloji üretilmesi kalkınmada sürdürülebilirliği sağlamada uzun dönemde faydalı olacaktır.

Teknoloji tüketimimizin önemli bir tarafı ise yatırım harcamaları alanındadır. Yatırımların yavaşladığı ve kur ve faizin yükselmesi sonucu pahalılaştığı görülmektedir. Bu bakımdan da cari açığımız baskılanacaktır. Cari açığımızın bu şekilde baskılanması ise sanal bir iyileşme göstergesidir. Operasyonel tedbirler gerekir.

Güney Kore örneğini ele alabiliriz. Güney Kore, Türkiye gibi bir yatırım üssüyken sanayi mallarının teknolojisinde uzmanlaşmaya başlamış ve üretimine başlamıştır. Daha sonra bu sanayi mallarını kendi markalarını geliştirmek üzere istihdam etmiştir. Kendi sanayisi oluşup başarısını kanıtlayınca ürünlerini satmaya başlamış bunu müteakiben de kendi ürettiği yatırım mallarını dünyaya ihraç etmiştir.

Türkiye bu bakımdan avantaj sahibidir. Birçok pazara yakın olan Türkiye’nin birçok sektörde olduğu gibi otomotiv sanayinde de önemli tecrübeleri vardır. Girdiler ithal olsa da başarılı üretimi ve kalifiye işgücü ile Türkiye otomotiv alanında yatırımcıların hedefine girmiştir. 

Otomotiv yan sanayi gelişmeye başlamıştır. Fakat halihazırda otomobil üretiminde kullanılan robot ve bantların üretimi konusunda stratejik bir yatırımımız yoktur. Bu durumda kısa-orta dönemde otomotiv yatırımı yapabilmemiz zor olmakla beraber gerçekleşse dahi sanayi malları ithal olacaktır. Girdilerin de ithal olacağı düşünülürse otomotiv yatırımın faydaları ve zararlarının hesaplanması gerekir. Türkiye’nin bekleyecek vakti kalmamıştır. Bir sıçramanın az öncesinde olduğumuzun bilinci ile sanayi malları üretimine yoğunlaşılmalıdır. Böylelikle rekabet içinde bulunduğumuz ekonomilere üstünlük sağlayabileceğimiz alanlar çoğalacaktır.