TARIMSAL TEŞVİKLER

Yusuf DİNÇ 19 Ara 2016

Yusuf DİNÇ
Tüm Yazıları
Bizim AB üyelik müzakereleri tarihimiz tarımımızın da tarihidir. NATO üyelik tarihimiz tarımımızın da tarihidir. Demokrasi tarihimiz tarımımızın da tarihidir.

Türkiye’nin AB’ye üyelik başvurusunun tarihi 1950’lere gider. Entegrasyon seviyesine göre zaman içinde ismi değişen Birlik, o günlerde henüz Avrupa Ekonomik Topluluğu olarak adlandırılmaktaydı. Yunanistan’ı müteakiben yapılan bu ilk başvurudan sonra Topluluk tarafından Türkiye’nin 2 sene içinde tam üyeliği planlanmaktaydı. Zira Türkiye çok büyük bir tarım ülkesiydi ve I. Dünya Savaşı’nda kaybettiği nüfusu, II. Dünya Savaşı ile yeniden yok olmamıştı. 

Avrupa’nın tam ihtiyacı olan ülke. Buğday, et ve işgücü… 

Ancak tarımsal ürünlerin gümrüksüz olarak giriş çıkışı ve işçi mübadelesi anlaşmaları ile Avrupa, üyelik programı sonlanmadan istediğini almıştı. Türkiye’ye olan acil üyelik ihtiyacı giderilmiş oldu. Üzerine bir de darbeler serisi eklenince bugünkü konuma kadar geldik.

Evet, bu uzun bir hikaye…

Niye anlatıyorum bunları? Tarımda önceki tarihlerde ne kadar önemli bir ülke olduğumuz anlaşılsın diye… AB’ne neredeyse sırf tarımsal üretimi ve potansiyeli yönünden üye olabilecek kadar önemli bir ülke. AB’ne üyelik sürecinin sonunda ise artık çoğu tarımsal üründe dışa bağımlı durumda… Detaylarını çoğunuz benden iyi bilirsiniz. Ancak tarımın tarihi acıklıdır.

Bizim AB üyelik müzakereleri tarihimiz tarımımızın da tarihidir. NATO üyelik tarihimiz tarımımızın da tarihidir. Demokrasi tarihimiz tarımımızın da tarihidir. 

Tarımı ekonomi içindeki gerçek performansına kavuşturmak için birçok teşvik paketi çıktı. Bu kapsamda devlet, tarımsal faaliyetler için alınacak kredilerde sağlanan kolaylıkların yanı sıra, dolaylı transfer harcamaları, taban fiyat uygulamaları, doğrudan nakdi transferler, destekleme alımları gibi yöntemlerle tarımsal üretimi artırmaya çalıştı.  

Bu kapsamda hazırlanan teşvikler büyük oranda bankalar üzerinden kullandırıldı. Peki önemli bölümü kredi formunda sunulan bu teşviklerde durum nedir?

BDDK verilerine göre Türkiye’de 2004 yılı itibariyle üretilen tarım kredileri toplamı 5.1 milyar TL iken 2016 yılı kasım itibariyle toplam tarım kredileri tutarı 68.6 milyar TL’ye ulaşmıştır. Söz konusu büyüme oranı bankacılık sektörü kredi büyüme ortalamalarının üzerindedir. Türkiye’nin tarım alanında ciddi yatırım yaptığı bu verilerden anlaşılabilir. Üstelik bu kredilerin başarılı olduğu da görülmektedir. Takipteki tarım kredileri alacakları bugün itibariyle %2,6 oranındadır. 2004-2016 periyodu boyunca tarım kredileri takip oranı, bankaların toplam kredi takip oranı ortalamasının altında paralel seyir göstermektedir.  Bu durum tarım yatırımlarının başarılı olduğunu ispatlar.

Ancak halen dışa bağımlılığımızı azaltabilmiş değiliz. Halihazırda çok önemli miktarlarda tarım ürünleri satın alıyoruz. Üstelik tarımda son mamul yanında girdi ithal ediyoruz. Hem de hemen hemen tüm girdileri. Canlı hayvan, tohum, gübre, tarım aletleri, mazot... 

Sektörün girdi ithalatçısı yapısı nedeniyle üretimi istenen potansiyele ulaştırmanın maliyeti faydasını aşabilir. Özellikle cari açığın ekonomi üzerinde baskı kurduğu dönemlerde tarımda agresif büyüme hevesi ters tepebilir. Üretimin girdi ithalatı nedeniyle yüksek maliyetli düşük karlılıklı yapısı, tarım ürünleri fiyatları üzerinde spekülasyonlar yapılması gibi unsurlar da tarım sektörünün diğer problemleri. Mevcut sübvansiyon ve teşvik programları ile tarım sektörünün problemlerine kalıcı çözümler bulmak ise zor. 

Tarım ürünlerinden daha çok yerli ve milli tohum, gübre, canlı hayvan üretimi, tarım makineleri, sulama teknolojileri konusunda Türkiye’nin teşvik ve sübvansiyonlar sunması daha akılcı olanıdır. Stratejik teşvik alanları içinde bu gruplara önem verilmelidir. Böylelikle tarımda dışa bağımlılık ve dolayısıyla maliyetler azaltılıp üretim artırılabilir.