HALKI SOYMANIN YENİ YOLU

Alican DEĞER 27 Nis 2016

Alican DEĞER
Tüm Yazıları
DAEŞ aslında kaşınıyor. Hem de nasıl. İstediği Türkiye'nin Suriye topraklarına girmesi. Savaşa karışması. Suriye, Rusya, Türkiye, İran derken ortalığın ateşe verilmesi.

DAEŞ aslında kaşınıyor. Hem de nasıl. İstediği Türkiye’nin Suriye topraklarına girmesi. Savaşa karışması. Suriye, Rusya, Türkiye, İran derken ortalığın ateşe verilmesi. Bu ateşin içinden kavrulmadan çıkacağını düşünüyor. Bu amaçla da Kilis’e Katyuşa roketleri atıp duruyor.  Katyuşa İkinci Dünya Savaşı’nda Rusların Almanlara karşı geliştirdiği bir silah sistemi. Genellikle piyadelere karşı kullanılmış. Almanların verdiği isim ‘Stalin orgu.’ Mobilize olabilen bu silah o zamanlar o kadar gizliymiş ki, sadece Sovyet gizli servisi elemanları kullanabilirmiş. DAEŞ belli ki Rusların Suriye ve Irak’a sattığı bu silahları ele geçirmiş ve bize yöneltmiş.

Bu konuyu araştırırken küçücük bir detay dikkatimi çekti. İstemsizce gülümsedim. Silahın adı olan Katyuşa, Rusçada bir ismin küçültmesiymiş. Hemde hangi ismin biliyor musunuz? Ekaterina veya Yekaterina. Yani Birinci Katerina’nın. Letonyalı bir köylü ailesinin kızı olarak dünyaya gelen birinci Katerina esir alındıktan sonra  Çar Petro'nun danışmanlarından birinin hizmetçiliğini yapmaya başlamış. Görevi ise  danışmanın konağında çamaşırcılıkmış. Katerina, bu arada efendisinin konağına sık sık gelen Çar'ın gönlünü çelmeyi başarmış, 1703'te Çar'dan bir de çocuk dünyaya getirmiş. Ortadoksluğa geçerek Ekaterina Aleksiyevna adını alan Çariçe’nin Prut savaşında ordusunu yenilgiden kurtarmak için bizzat Osmanlı Sadrazamı Baltacı Mehmet Paşa ile görüştüğü ileri sürülür. İşte bir terör örgütünün elinde Kilis’e yöneltilen bu silah adını bizim Baltacı’nın görüştüğü iddia edilen ünlü Katerina’dan almış. Gelde benim yaptığım gibi bu tesadüfe acı acı gülümseme.

Halkı soymanın yeni yolu

Bildiğiniz kumar. Neyi temel alırsa alsın. Neyi öngörürse görsün. Her ne halt olursa olsun, bu kumardır. En azından Türkiye’de öyledir. Bizler dünyanın en önemli sermaye piyasası enstrümanı olan borsayı kumara çevirmiş bir milletiz. FX’i mi çeviremeyeceğiz. Kumar da bile daha fazla şans var. Borsayı vahşi finansal kapitalizmin rulet masasına döndürmeyi başardık. Milyonlarca Türk vatandaşını dolandırdık. Borsaya yatırım yapmanın adı, “Borsada oynamak” oldu. Kumar oynamanın ‘medeni’ hali yani. Başta kamu otoritesi, sonra patronlar, sonra da basın hep birlikte bu soyguna katıldı. Katılmayan da seyirci kalarak suça ortak oldu. Yakın tarihimiz, borsa dergisi çıkarıp, hisse manüplasyonu yapıp zengin olan gazetecilerle dolu. İsmen bilinirler. Borsa, fiyat kazanç oranları yerine, at yarışı gibi ’Tüyo’ larla doldu. Sonunda borsa yabancılara kaldı. Birkaç kez kazık yemiş olan Türk yatırımcıyı dövsen bir daha parasını size vermez. Sonrada sorarız, “Yahu neden bu halk bu kadar Dolarize?” diye. Ne yapsın küçük tasarruf sahibi, kendi borsasına değil, Amerikan Merkez Bankası’na güveniyor.

Bakıldı ki kimse borsaya girmiyor.

Çare hemen bulundu. Yeni bir yatırım aracı FX. Forex’de deniliyor. İkisi aynı şey yani. İngilizce Foreign Exchange sözcüklerinden baş harfleri. Türkçe’si, “Döviz” (Bu da ne kadar Türkçe ya) Her yer FX reklamlarıyla dolu. 3 kuruş para yatıranın nasıl 100 kuruş kazanacağını anlatıp duruyorlar. Bildiğin yalan söylüyorlar. Bildiğin insanları kandırıyorlar. Kar edebilen bir şeyin zararı mümkün değilmiş gibi davranıyorlar. “Kaldıraç” diye birşey uydurmuşlar. Az parayla, paranın 10 katı-100 katı yatırım yaptırıp insanların bütün parasını elinden alıyorlar.

Bu sistemi size biraz anlatayım.

Esası, farklı ülke para birimleri arasındaki değer kayıplarına veya kazançlarına yatırım yapmak. Dolar alıp euro satıyorsunuz veya pound alıp Japon yeni satıyorsunuz. Eğer doğru tahmin ettiyseniz para kazanıyorsunuz. Bazı para birimlerinde günde tam 18 bin kez değer değiştiği düşünülürse ne kadar zor olduğu ortada. Sadece bir internet bağlantısı ile Japonya’dan Kanada’ya kadar 24 saat işlem yapabiliyorsunuz. Kimileri, sadece döviz kurları değil, altın, nikel, kalay, kahve kısacası aklınıza gelebilecek her türlü ürün için FX oynatabiliyor.Maaşı ile, aylık bütçesini denkleyemeyen bizlerden Japonya’nın cari fazlasını, Rusya’nın dış borçlarını veya Kolombiya kahve fiyatlarını takip etmemiz isteniyor. Doğal olarak da kimse bunu yapamıyor.

Banker skandalı gibi

Bu bana bir zamanların banker skandallarını hatırlatıyor. O zaman da halkım, inanılmaz faizlerin hırsına kapılıp parasını bankerlere vermiş ve aç kalmıştı. Sonraları Offshore bankacılığa para kaptırmakla meşguldük. Borsaya da para verdik. Şimdi artık sırada bu FX var.

‘Kaldıraç’ diye bir ucube

Diyelim ki bin liranız var. Sanki 10 bin veya 100 bin liraymış gibi işlem yapabiliyorsunuz. Kazandığınız zaman belki iyi. Ama ya kaybettiğinizde ne oluyor dersiniz? Eğer kaldıraçlı işlem yaptıysanız sermayeniz kullandığınız kaldıraç miktarı kadar çabuk yok oluyor. 10 misli ise 10 kat, 100 misli ise 100 kat hızlı. Böylece sermayeniz bir anda uçuveriyor. Süratle bu kaldıraç sistemi uygulamadan kaldırılmalı. Parası olan parası kadar yatırım yapmalı (Kumar oynamalı).

Benim söylediklerime karşılık ortaya atacakları laf salataları çok. Dünya çapındaki uygulamalardan girip, Türkiye’deki düzenlemelerin sağlamlığından çıkacaklar. Bunun nasıl önemli bir yatırım aracı olduğunu söyleyecekler. Bunu diyecek olanlara benim de bir kaç sorum var. “Reklamlarda neden zarar edilebileceğinden hiç bahsedilmiyor?” Ayrıca, “Bu işten kim para kazanıyor?” Eğer para kazanmıyorlarsa bu kadar şirket ne diye bu kadar FX reklamı yapıp duruyor. Halka hizmet için mi? Beni güldürmeyin.