FETÖ , PKK VE DAEŞ ÜZERİNDEN JEOPOLİTİK KIRILMA!

Abdullah AĞAR 12 Ağu 2016

Abdullah AĞAR
Tüm Yazıları
Terör örgütleri Türkiye üzerindeki kirli oyunlarına devam ediyor. FETÖ'nün ardından bu kez de PKK terör örgütü Şırnak, Diyarbakır ve Mardin'de hain saldırılar düzenledi.

Terör örgütleri Türkiye üzerindeki kirli oyunlarına devam ediyor. FETÖ’nün ardından bu kez de PKK terör örgütü Şırnak, Diyarbakır ve Mardin’de hain saldırılar düzenledi. 15 Temmuz darbe sürecinin ardından iyice su yüzüne çıkan FETÖ-PKK işbirliği dün de bunu kanıtlar nitelikte alçak saldırılar düzenledi. Dün sabah saatlerinde Şırnak’ta düzenlenen hain saldırıda 4 asker şehit olmuştu. Yine dün gece Mardin Kızıltepe ve Diyarbakır’da da terör örgütü hain saldırılar düzenledi. Bu hain saldırılarda 1 polis şehit olurken 7 sivil de hayatını kaybetti.

TERÖR ÖRGÜTÜNÜN SÖZDE YÖNETİCİSİ ALÇAK TEHDİTLER SAVURMUŞTU

FETÖ'nün darbe girişimi başarılı olamayınca ortağı PKK tehditler savurmaya başlamış, PKK'nın sözde yöneticilerinden Cemil Bayık Türkiye'ye yönelik alçak ifadelerle "Savaş artık dağ ile sınırlı olmayacaktır. Metropollerde yürütülecektir, yürütülmektedir" diyerek, bunun yeni bir aşama olduğunu savunmuştu. Peki, Türkiye’de darbe girişiminde bulunan ve hain kanlı saldırılar düzenleyen terör örgütleri tek bir elden mi yönetiliyor? Terör örgütleri bundan sonraki süreçte Türkiye üzerinde nasıl bir oyun planlıyor? Artık biz “Zamana ve alana yayılı, sıralı terör eylemlerinin katlayıcı etkisinden” bahsetmek ve tedbirlerimizi ona göre almak zorundayız. Zaten asıl yapılanma da buna göre olmalı. Bir PKK vuruyor, bir DAEŞ vuruyor, bir FETÖ vuruyor veya bunlara müzahir olan diğer yapılar vuruyor.

Temel hedefleri:

-       Bizim kendi içimize dönmemiz, kapanmamız,

-       İçimizdeki sorunlarla uğraşmamız,

-       Enerjimizi kendi içimizde tüketmemiz,

-       Zayıflamamız,

-       Türk devleti ve Türk güvenlik kuvvetleri olarak güçsüz ve zafiyet içerisinde kalmamız, insicam ve dengemizi kaybetmemiz,

-       Bir yandan da milletin devletine ve güvenlik kuvvetlerine güvensizliğini ve inançsızlığını körüklemeye çalışıyorlar.

-       Bunun üzerinden halkı kendi içerisinde kırılganlığa sürüklemek istiyorlar.

-       Halktaki güvensizlik duyguları, korkular, endişeler, gelecek kaygıları ve düşmanlıklar bir başka hedefleri.  

-       Milletin ve devletin moral, motivasyon, inanç ve birlikteliğini ortadan kaldırmak ve birbirine düşürme gayretleri.

Bizim için ise ‘çok ilginç bir şekilde’ ÇÖZÜM BURADA.

Teşhis doğru olursa, tedavi kendi avuçlarımızın arasında.

Çok iyi biliyorlar: Kendi güçleriyle yapmaya kalksalar bu onlara çok pahalıya mâl olacak. Terör örgütleri ve aparat bunun için biçilmiş kaftan, çok ucuz, risksiz ve etkili bir metot.

“TSK’NIN KENDİ İÇİNE GÖÇMESİNİ İSTİYORLAR”

Şu an vekalet terör örgütlerini kullanarak, Irak, Suriye veya Afganistan’da daha önce uygulanmış projeleri gelişmiş modeller ve metotlarla birlikte Türkiye’de uygulamaya sokmuş durumdalar. Temel maksatları Türk insanının ve devletinin kendi içine çökmesini-göçmesini sağlamak. YANİ KONTROLLÜ PATLATMA. Türk devletinin ve Türk güvenlik güçlerinin özellikle başat güç TSK’nın kendi içine göçmesini sağlamak için doğrusal ve asimetrik terörü ve hibrit savaşı nefes aldırmadan peşpeşe devreye sokmuş durumdalar. Bunun tek bir çaresi var: Devlet, asker ve halk olarak birlik ve beraberlik olmamız. Buradan güç, inisiyatif ve sonuç üretmemiz.

“IRAK VE SURİYE’DE BAŞARDIKLARINI TÜRKİYE’DE BAŞARMAK İSTİYORLAR”

FETÖ’nün içindekilere bakıldığında bizim halkımızdan çaldıkları çocuklarımız değil mi? Yıllarca bizden gözükerek, bizim üniformamızı taşıdılar, bizim silahlarımızı kullandılar. Ekmeğimizi yediler, suyumuzu içtiler. Bizim onurumuzu ve şerefimizi temsil edip, en sonra da bizden çaldıkları üniforma ve silahlarla gelip bizi vurdular. Bir zihni yapılanma ile yaptı bunu FETÖ. Zihinleri formatlayarak yaptı. Asıl tehdit budur ve sadece FETÖ ile de kaim değildir. Aynı zihni yapılanma PKK, DAEŞ, TAK ve diğer örgütlerde de var. Bu formasyonları farklı farklı olsa da devşirilmiş bir zihin sorunu. KAVRAMSAL BİR TEHDİT. İnsanlarımızı çeşitli şekillerde bizden çalıyorlar ve insanlarımızı bize karşı silah olarak kullanmaya sevk ediyorlar. Formatlanmış zihinler üzerinden karşılaşacağımız tehlike kesinlikle bunlarla da sınırlı değil. Bunlar legal veya illegal yollardan güç üretmek istiyorlar. Hem milletin gücüne alternatif bir güç üretmeye hem de milletin gücüne ortak olmaya çalışıyorlar. Nihai hedefleri ise milletin gücünü devlet üzerinden ele geçirmek. Zamansal ve alansal aşamalarda devletin gücüne ortak olmak, sonra da ‘bu darbe girişimde olduğu gibi’ devletin topyekûn gücünü kontrol altına alıp, arkalarına saklanmış iradelerin menfaatleri doğrultusunda kullanmak istiyorlar. Bu bir tarafıyla bizim gücümüz üzerinden parçalanmamız demek! Denedi işte.

Bunu Irak ve Suriye’de başardılar ve Türkiye’de de başarmak istiyorlar. Türkiye artık bugün büyük bir VARLIK YOKLUK SAVAŞI içerisinde. Bu yüzden de askerimizin, polisimizin çok güçlü ve vurucu bir kuvvet olması, devletimizin de bu işten çok güçlü çıkması bizim en önemli gerçeğimiz. Yaşanılan tüm bu badirelerden askerimizi, polisimizi ve devletimizi güçlendirerek çıkartmak zorundayız. Ve bunu yapmak için çok fazla zamanımız yok.

“FETÖ, DAEŞ, PKK, HBDH VE TAK’IN TEK ELDEN YÖNETİLDİĞİ BELLİ”

Türkiye üzerinde emelleri olan terör örgütlerinin adı DAEŞ, FETÖ, PKK, HBDH TAK veya diğer taşeronların, vekalet ve proksy örgütlerin tek bir çatıdan yönetildiği aşikâr. Şuan coğrafyada bir dizayn var. Dizayn eden güçler bu coğrafyadaki aparat örgütleri kendi menfaatleri doğrultusunda kullanıyor. Bu örgütleri Irak ve Suriye’de hem zemin hazırlayarak hem de bizzat kendileri kurarak ortaya çıkarttılar. Bu örgütleri beslediler, himaye altına aldılar. Hem de ilginç bir şekilde bunlardan bazılarını gerekçe göstererek coğrafyayı dizayna giriştiler.

FETÖ - PKK İLİŞKİNİN VE ARDINDAKİ KÜRESEL DESTEĞİN İSPATI

Delicesine bilginin ürediği ve nefes nefese bu bilgileri takip etmeye çalıştığımız FETÖ terörü ortamında, çok önemli bir detayın gözlerden kaçmaması gerek. İHA’nın isth. kaynaklarına dayandırarak aboneleriyle paylaştığı haberde; “FETÖ darbe girişiminin başarılı olması halinde Kuzey Suriye’deki (Rojava) ‘sözde’ PKK devletinin tanınması için destek sözü verdiği, FETÖ ve arkasındaki güçlerin PKK’yı İran’a tehdit olarak kullanmayı planladığı, iki örgüt arasında “darbe” anlaşmasının yapıldığının ortaya çıktığı, FETÖ’nün PKK’ya darbe yapılacağını bildirdiği-tam tarih vermediği-10 ile 20 Temmuz arasını işaret ettiği, FETÖ PKK’dan girişimin başarılı olması durumunda, silahlı güçlerini Türkiye’den Kandil’e çekmesini istediği, iki terör örgütü arasındaki anlaşma nedeniyle PKK’nın sözde kuzey saha sorumlusunun kendisine bağlı teröristlere darbe girişimi gecesinden itibaren bir süre eylem yapmamaları uyarısında bulunduğu, ancak girişiminin başarısız olmasıyla PKK yeniden eylemlerine başladığı..” ifade ediliyor.

Bu veriler, yaşanan ve sahadan gelen diğer verilerle birlikte değerlendirildiğinde büyük bir doğruluk ve gerçek ortaya çıkıyor. Burada çok önemli bir detay daha var: Bu veri, iki örgüt arasındaki ilişkinin sadece iki örgüt arsında değil, işin içinde çok daha büyük bir iradenin veya iradelerin olduğunu ispat ediyor. Yoksa bir süredir karıştırılmakta olan İran’ın, Kuzey Suriye’de ‘sözde’ PKK oldu bitti devletinin, Irak’taki bizden bağımsız diğer gelişmelerin konuyla ne ilgisi var? Aynı zamanda ‘başarılı olması halinde’ cilalanmış darbenin Türk Halkına yutturulmasıyla ilgili çok ilginç ve önemli bir detay bu: “PKK, FETÖ sayesinde Kandil’e çekildi!!!”

Vay be! 

Ya sonrası?

Bu Türkiye’nin jeopolitik direncinin ortadan kalkması, sonra Türkiye’nin bölünmesi ve sıranın İran’a geldiği demek.  “Dizayn artık bitiyor” demek.

BATI’NIN TAVRI

Buraya gelmişken Batı’dan yapılan açıklamalara kulak vermek gerek. Onlar FETÖ’cü darbe girişimiyle ya da PKK terörüyle ilgili kınama ve ilgilerinin olmadığına dair mesajları yayınlamaya devam ede dursunlar, onlara şunu söylemek gerek: Siz ‘Demokrasi, adalet ve özgürlük getireceğiz’ diye, ‘Barış, istikrar, refah, huzur ve stabilizasyon getireceğiz’ diye bu coğrafyaya müdahale ettiniz. Ve bütün bunlar sizin müdahaleniz sonrasında ortaya çıktı. Eğer gerçekten demokrasi, barış, huzur, istikrar, adalet, özgürlük, refah ve stabilizasyon gibi bir derdiniz var ise, siz bu işi bilmiyorsunuz. Hem de hiç bilmiyorsunuz. Gidin biraz medeniyet çalışın lütfen. Eğer derdiniz karmaşa kaos ve istikrarsızlık ise: SİZ BU İŞİ GERÇEKTEN ÇOK İYİ BİLİYORSUNUZ. Hem de çok iyi biliyorsunuz. Dersinizi de çok iyi çalışmışsınız. Ha unutmadan, Şu Çılgın Türklere de dua ediverin biraz. İhtiyacımız olmasa bile. Biz olmasaydık, bu uğursuz gulyabani sizi de vuracaktı, bir gün.

CUMHURBAŞKANLIĞI’NDA MUHTEŞEM BİTİŞ

Irak’ta çok görmüştüm. Halk ile Halkın Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı arasında sıra sıra kademe kademe aşılamaz duvarlar vardı. Ulaşamıyorlardı. Sadece Sadr grubu ve Mehdi Ordusu Yeşil Bölgenin önünde yaptığı büyük gösteri sonrasında duvarları zorla aşıp, bu girilemez alanlara girmişti. Ama bizim devletimiz, Cumhurbaşkanımız, halkımızı Cumhurbaşkanlığın en mahrem yerinde hiç bir farklılık gözetmeksizin ağırladı, kucakladı, bağrına bastı, coşturdu. Çok güzel bir fotoğraf bu. Çok anlamlı. İstiklal harbinden, Gazi’den, ruhumuzdan ve kuruluş felsefemizden örneklerle çok güzel bir varlık ve ölçü verdi bize. “Darbeci FETÖ’cünün, PKK’nın, mezhepsel, meşrepsel ve diğer bölücülerin silahlarını ellerinden alacağım” dedi aslında. Özellikle “Meşrepsel” vurgusu çok önemli.

Milletimiz bir kısmı hala kavrayamadı, ama 15 Temmuz gecesi –istismar edilen-Meşrepsel bir terörle karşı karşıya kaldık biz. 3-5 sene önce kim derdi kim inanırdı ki; “FETÖ böyle bir alçaklık yapacak” diye. Ama yaptı işte. Birebir kitleleri etkileyemeyen elemanlayamayan üst iradenin, dini istismar eden, beyinleri ve zihinleri formatlayan ve batıla inandıran bu rezil üzerinden yaptığı bu meşum saldırı, içinde çok büyük dersler barındırıyor. “Kurani ifadeyle; Konuşan Putlar” yani din istismarı üzerinden kitleleri ve gücü yöneten din baronları, bin bir türlü metotlarla geleceğimize devletimize insanımıza ve inancımıza saldırıyor. Önü alınmazsa saldırmaya da devam edecekler.

KAVRAMSAL TEHDİTLE KAVRAMSAL MÜCADELE BU!

En büyük silahımız da KİTABIMIZ. Kuran’ı okuyan anlayan üzerinde düşünen ve yaşamaya çalışan kimseyi hiç kimse istismar edemez, FETÖ’ye, PKK’ya, DAEŞ’e, YPG’ye ya da bir başka konuşan putun/putların şeytani ordusuna dahil edemez.  Kim iddia edebilir ki, bir başka konuşan put, yarın yeni bir FETO’luk yapmasın. Cumhurbaşkanımızın bu anlamlı ve çok önemli tespiti, benim yüreğimde “Milletliğimiz, Devletliğimiz, ‘asker-polis-jandarma-korucu hepsi bir’ Mehmetçikliğimiz ve Kuran’ımız adına” koskoca bir şükran barındırıyor.  

“TERÖR ÖRGÜTLERİNE KARŞI SİSTEMATİK MÜCADELE GEREKİYOR”

Terör örgütleri özellikle Irak ve Suriye’deki yapmış oldukları pratiği çok daha gelişmiş metotlarla Türkiye üzerinde kullanıyorlar. Şu ana kadar çok canımız yandı ama başarılı olamadılar. Ağır yaralandık ama bir zafer kazandık. Bu zaferin ardından hemen PKK devreye girdi, nefes bile almamızı istemiyorlar. Yarın bu çerçevede DAEŞ’in ya da bir başka aparat örgütün bir başka eylemi ile karşı karşıya kalabiliriz. Sırtımızdan sopayı eksik etmek istemiyor bizim. Yönetme, yönlendirme, terbiye etme, tehdit, şantaj, göz korkutma, sindirmeye çalışma, kendi içinde kırılma, etkisizleştirme ve zayıflatma gayretleri... Hepsi var bunun içinde. İçimizde enerjimizi ve inisiyatifi harcatma hesabı bu. Bölme parçalama yutma hesabı.

Devlet ve güvenlik kuvvetleri FETÖ darbe girişimi ve sonrasındaki mücadele sürecinde Güneydoğu’da bazı hassasiyetlerin oluştuğunu çok iyi biliyorlar. Bunun bir sonucu olarak PKK’nın bazı girmeleri oluştu ve hemen akabinde eylemleri yapmaya başladı. Fırsat ve zemin buldu, yığınak ve sızma üretti açıkçası ve terör eylemlerine başladı. Güvenlik kuvvetleri Güneydoğu’ya odaklandığında ise bu sefer başka bir yerden başka bir terör örgütü ortaya çıkıyor. Bu noktada emir-komuta, kontrol-koordinasyon-planlama ve uygulama ile farklı tehditlerin-farklılıkların yönetimi önem kazanıyor. Bütün terör örgütlerine karşı sistematik bir şekilde ve orijinlerinde mücadelemiz zorunluluk üretiyor. Bu PKK’yı, DAEŞ’i, FETÖ’yü jeopolitik-jeostratejik ve kavramsal silahlarla ülke içerisinde ve sınır ötesinde vurmak demek.

FETÖ’NÜN 4 AYAKLI MİNARE VURGUSU: FETÖ, PKK, DAEŞ VE YPG

PKK’nın derdi sadece metropoller eylemleri değil. 2015 Temmuz’da başlattıkları isyanı yeniden hortlatmak istiyorlar. Özellikle Silopi, Şemdinli ve Yüksekova başta olmak üzere, Van ve Diyarbakır mahalleleri buna dahil. Unutmamak gerekiyor: 30 ilçeden bahsetmişlerdi, sadece dokuzunda teşebbüs edebildiler. Başarısız oldukları bazıları dahil, geriye kalanlarda da bu isyanı denemek istiyorlar. Eskiden mücadele edilmiş alanları ‘terör adına’ ürettiği avantajlarla kullanmak isterlerken yeni alanlarda da meşumluk peşindeler. FETÖ’nün 4 ayaklı minare vurgusu da bu aslında. FETÖ, PKK, DAEŞ ve YPG işbirliği. Meskun mahaller ‘sözde’ isyanı üzerinden üreyen hassasiyetleri onaramadan, kriz yönetimini daha yeni yeni konuşmaya başlamışken FETÖ’nün darbe girişimiyle karşı karşıya kaldık. FETÖ’nün pisliklerini ayıklamaya uğraşırken, PKK’nın musallat olduğu Güneydoğu’daki devlet yapılanmasındaki sızma ve etkilerine odaklanamadık. Çok tehlikeli bir durum bu, orada öylece duruyor. Fırsat bu fırsat, OHAL KHK’leri ile Güneydoğu’da devlete sızmayı başarmış PKK’yı da temizlemek gerek. Son söz; şehirler üzerindeki eylemler PKK üzerinden gerçekleşiyor gibi gözükse de bir kere patronaj müşterek. Örgütlerin müşterek olmasına gerek yok. Aldanmamak gerek. Bu öyle bir kirli savaş ki; aparat örgütler zaman zaman birbirine dalarsa, buna şaşırmamak gerek.

12 Ağustos 2016