BATI'NIN ORTADOĞU'DAKİ AŞIRI ​AKIMLARA ÇÖZÜMLERİ VE YANLIŞLIKLAR

Hasan KÖNİ 21 Ara 2016

Hasan KÖNİ
Tüm Yazıları
Batılılar ve tabii Amerika meşru yerel siyasal ortaklara gereksinme duyuyor. Bu ortakların durumu siyasal ve askeri açıdan yönlendirmesini istiyor.

Teorik Sorunlar

Batılı ülkelerinin analistleri Ortadoğu’daki aşırı akımları çözmek hususunda yeni politik çözümler ileri sürüyorlar. Tabii, Batı’nın devlet yöneticilerinin asıl amaçlarının ne olduğu bilinmeden yapılan  bilimsel analizlerden bahsediyoruz. Bu bilimsel  çözümlere göre, çözüm süreçleri teröre karşı ittifak eden müttefikler arasında terslikler yaratıyor. Çünkü her müttefikin diğeriyle çatışan öncelikleri ve tercihleri var. Bu öncelik ve tercihler sahada istenmeyen, öngörülemeyen ve maliyeti yüksek sonuçlara varıyor. İzlenmesi gereken politikaların ülkelerin ve bazı etnik grupların isteklerinin ötesinde olması gerekiyor.

Örneğin, Amerika’nın  Ortadoğu bölgesinde yalnız hareket ederse çıkarlarını koruyamayacağı, çünkü aşırıcılıkla mücadelenin insan sermayesi gerektirdiği ve finansal kaynaklar gerektirdiği belirtiliyor. Hakikaten 1980’den beri terörizme karşı yapılan savaşta uluslararası işbirliğinin ve koalisyonların-bölgesel ve uluslararası müttefiklerle-yapıldığı görülüyor. Amerika teröre karşı mücadele ederken müttefikleriyle uzlaşma çabaları gösterdiğini, ancak yukarda belirttiğimiz gibi, her ülkenin kendi önceliklerinin, siyasal gerçeklerinin ve kendi çıkarlarını koruyacak olan stratejileri olduğu belirtiliyor. Bu durumda da müttefikler arası anlaşmazlıklar ortaya çıkıyor. Bazen izlenen politikalar müttefiklere zarar veriyor.

Terrörizmle mücadelede ortak yaklaşımlar bulmak ve ortakların terörizme karşı kapasitelerini artırmak ise uzun sürüyor. Amerika’ya göre bazı müttefikleri terörizm tehdidini varlığını ileri sürerek siyasi destek kazanmak, mali destek almak, askeri malzemelere erişmek ve kendilerinin alamadığı istihbaratı almak istiyorlar. Bu durum her zaman Amerika’nın çıkarlarına uygun olmuyor.

Batılılar ve tabii Amerika meşru yerel  siyasal ortaklara gereksinme duyuyor. Bu ortakların durumu siyasal ve askeri açıdan yönlendirmesini istiyor. Bu ortakların ise geniş siyasal desteğe sahip olmaları gelişmiş  ve sadık güvenlik güçlerine sahip olmaları gerekiyor.

Teori ve  Gerçekler

Öncelikle, bir bölgeye terörizmi önlemek için bir alana müdahale edilip meşru ortaklar aranırken, meşru bir  nedene sahip olmak gerekmektedir. 2003 yılında Irak’a yapılan müdahalede bir diktatör olan Saddam’ın ne füze ne de atom bombası yapacak gücü olduğu ve Amerika’nın Afganistan’da yarattığı Taliban artığı El Kaide ile bağlantısı bulunmadığı bilindiği halde, ‘yanımızda olmayan karşımızdadır…’ diyerek  ve uluslararası hukukta geçerliliği olmayan ‘önleyici müdafaa’  doktrinini ileri sürüp bir ülkeyi işgal etmek, başarısızlığın başlangıcı olmuştur.

Öte yandan, Türkiye gibi bir NATO ortağına sahipken Irak’ın kuzeyinde bir Peşmerge bölgesi oluşturmak ve bu bölge içinden Türkiye’ye saldıran PKK’lı teröristlerin eylemlerini göz ardı ederek, Türkiye’den uyumlu olmasını istemek, destek istemek, yukarda kendi söyledikleri gibi ortaklarla anlaşmazlıkların ortaya çıkması demek değil midir? Daha sonraları, Suriye olayları sırasında  gene Türkiye’den destek isteyip, bu sırada PKK hareketinin YPG adı altında Suriye’de verilen silahlarla bir güç haline getirip, Başkan seçilen Trump’ın sözleriyle kendilerinin yarattığı DAEŞ’e karşı kullanmaları ve Türkiye’nin altında bir Kürt koridorunun oluşması gene ortaklarla aralarında ulusal çıkar çatışması yaratmayacak mıdır?

Yerel ortaklar arasında, özellikle Irak’ta Şii çoğunluk iktidara getirilmiştir. 2003-2011 yılları arasında Irak’ta başa getirilen Şii liderlerin Sünni kesimlerle bir araya gelmedikleri ve Irak’ın kuzeyiyle aralarında husumetler bulunduğu gözlenmiştir. Bunun yanında, Irak’taki yerel ortak, senelerce baskı yaptıkları günümüzde de bazı lobilerin baskılarıyla gerçekleştirdikleri  nükleer anlaşmayı bozmaya çalıştıkları, İran’a bağlı görülmektedir. Irak güçleri, Şii milisler ve Peşmergeler Irak’ta DAEŞ’e karşı savaşırken, Suriye’de Rusya, Esad güçleri ve Lübnanlı Şii milisler DAEŞ’e karşı savaşmaktadırlar. Böylece, Batı’nın, İsrail’in ve Suudi Arabistan’ın çekindiği Şii güçler hem  Rusya’nın hem de  Amerika’nın yanında yer almış olmaktalar. Bu sırada, Amerika’nın yardımıyla Suudi Arabistan Yemen’deki Şiilerle savaşmaktadır. Bu yapılanmaları terörizmi önleme strateji ve teorilerine nasıl uyduracağımızı düşünüp duruyoruz.

DEVAMI YARIN