Umarım Musul'un lafından bıkıvermediniz. "Madem petrolünde gözümüz yok, o şehirden bize ne" diye omuz silkenimiz de çıkmaz inşallah.
Umarım Musul’un lafından bıkıvermediniz. “Madem petrolünde gözümüz yok, o şehirden bize ne” diye omuz silkenimiz de çıkmaz inşallah.
Cumhurbaşkanımız “Burada bizim için bir tarih yatıyor” dedi. Anlamayan ya da katılmayan var mı?
Şöyle sorayım: Birilerinin dedenizin kabrine gecekondu yaptırmakta olduğunu duysanız, orada petrol yok diye kayıtsız kalır mısınız?
Tarih deyince, Musul’u ilk topraklarımıza katan Yavuz’un dönemi gelmesin aklınıza. Çok daha yakın geçmişi düşünelim.
***
Lozan günleri. Mondros Mütarekesi yeni imzalanmış. O sırada Musul bir Osmanlı ili. Askerimiz tarafından korunuyor. İçinde İngiliz askeri de var; ama taraflar birbirlerine karşı bir şey yapmıyor. “Hele diplomatlar konuşsun, bakalım ne karar çıkacak” diye karşılıklı uslu uslu beklenmekte.
Mütarekenin önemli bir maddesine göre hasım kuvvetler bulundukları yerlerden kımıldamayacak, hiçbir harekâta girişmeyecekler. Ona uyuluyor gibi.
Birden hareketleniyor cin İngilizler. Ne oluyor demeye kalmadan şehre hakim duruma geliveriyorlar.
Uluslararası toplantılarda bizim temsilcilerimiz “Bu yapılan hukuksuzluktan öte eşkıyalıktır” diye kıyameti koparıyor tabii. Ama aldıran kim? Irak İngiliz mandası. Büyük Britanya o günün Birleşmiş Milletler’i olan Milletler Cemiyeti’nde en nüfuzlu ülke. Öylece Musul petrol oburu İngiliz’in kapmasıyla elimizden gitti gider.
***
Tepkimiz ne olmuş? Hukuka bağlılık!
Uluslararası yargının her kademesine başvurmuş, “Bu yapılan haydutluktur!” diye feryat etmişiz. Şimdi karşımızdaki bütün ülkeler sabah akşam bize hukuk dersi veriyor, “Aman ona saygıda kusur etmeyin.” diye başımızın etini yiyorlar ya, İngiliz’in vaktiyle yaptığını hatırlayan yok.
Bunun adına “realpolitik” deniyor. Yani: “Altta kalanın canı çıksın”. Gerçekçi gözle bakılırsa, halen dünyamızda geçerli olan düzen bu.
“Madem öyle, madem biz de hayli güçlüyüz, bir hamle edip Musul’u geri almaya bakalım” diye ayranı kabaranımız da olabilir.
Güçlüyüz dedikse, o kadar değil. Karşımızda yalnız İngilizler ve bütün Avrupa değil, Amerika, Rusya, hatta Çin ve Japonya da var.
***
Bereket versin realpolitik dengesinin içinde yumuşak güç denilen itibar da hayli ağırlık sağlıyor. Bizim uluslararası arenadaki haklılığımız işte o bakımdan önemli. Bölgemizde kabadayı gibi davranmadığımızın, yüz binlerce kişiye gözle görülür biçimde şefkat gösterdiğimizin, kaba kuvvet kullanmaktan da elimizden geldiğince kaçındığımızın bütün dünya farkında.
Açıkçası, yüzyıllardır aleyhimize oluşturulmaya çalışılan “Cenkten başka işe yaramaz Türkler” imajı hızla yıkılmakta.
Irak politikamız bu olacaksa, aynen devam!