TEZGAHIN FARKINDAYIZ!

Ekin GÜN 21 Ara 2016

Ekin GÜN
Tüm Yazıları
Açıkça ifade etmek gerekir ki Rus Büyükelçi Karlov'a yapılan suikast Türkiye – Rusya dostluğuna sıkılmış bir kurşun.

Oyun çok büyük.

Hem de çok.

Açıkça ifade etmek gerekir ki Rus Büyükelçi Karlov’a yapılan suikast Türkiye – Rusya dostluğuna sıkılmış bir kurşun.

Elbet bunu her zaman olduğu gibi taşeronları vasıtasıyla gerçekleştiriyorlar.

FETÖ’nün bugüne kadar Türkiye’nin en karanlık cinayetlerinde parmağı olduğunu biliyorduk ama dün Karlov’a yapılan suikast FETÖ’nün ilk kez net bir şekilde cinayet şebekesi olduğunu ortaya koydu.

FETÖ’cü katil Mevlüt Mert Altıntaş İzmir Rüştü Ünsal Polis Okulu’ndan mezun.

İzmir’in FETÖ’nün kuruluşunda merkez bir şehir olduğunu biliyoruz.

Bununla birlikte bu Polis Okulu’nun FETÖ yuvası olduğunu bilmeyen de yok.

Ayrıca katil Altıntaş’ın zamanında FETÖ’nün dershanelerinden olan Körfez Dershaneleri’ne gittiğini de söylemek gerekiyor.

Ve 15 Temmuz günü… Diyarbakır’da görev yapan Altıntaş iki gün izin alıyor ve darbe girişiminin olduğu sıralarda Ankara’da bulunuyor.

Katilin FETÖ’cü olduğu ayan beyan ortada, tetiği çeken FETÖ.

Peki tetiği çekmek için talimat kimden geliyor?

Tetiği çektiren kim?

Asıl orayı konuşmalıyız.

FETÖ’nün küresellere hizmet eden bir örgüt olduğunu ve küresellerin ülkemizdeki taşeronları olduğunu sağır sultan bile biliyor artık.

O zaman küresellerin taşeronu vasıtasıyla Türkiye ve Rusya’ya verilmek istenen mesaj çok açık.

O zaman Türkiye – Rusya beraberliğinden korkan küresellerin böyle bir suikastı tertipleyeceğine dair kuşkumuz olabilir mi?

Geçen sene kasım ayında FETÖ’cüler tarafından düşürülen Rus uçağını hatırladığımızda böyle bir provokasyonu kimlerin yaptığını az çok tahmin edebiliyoruz.

Hatırlayacak olursanız o Rus uçağının düşürülmesinden bir gün sonra Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov Türkiye’ye gelip Suriye konusunda mutabakata varılacaktı.

Uçağın düşmesiyle böyle bir mutabakat olmadı ve Türkiye – Rusya ilişkileri bozuldu.

Bu suikastın olduğu günden bir gün sonrada Türkiye, İran ve Rusya temsilcileri Suriye’yle alakalı olarak bir dizi görüşme gerçekleştirecekti.

Ve Avrasya Tüneli’nin de açılışı vardı.

Dolayısıyla bu cinayetin böyle bir zamanda işlenmesi tesadüfi bir durum olamaz.

Keza Almanya’da yaşanan terör saldırısını da buna katabiliriz.

Bu coğrafya üzerine oynanan oyunların artık gizliden gizliye değil, aleni bir şekilde oynandığının farkındayız.

Yaşadığımız onca hadise vatanımızı bizden istediklerinin göstergesi.

Türkiye’nin dik durması, yedi düvele meydan okuyarak bu yerleşik düzene karşı çıkması da çetin bir mücadelenin içinde olduğumuzu gösteriyor.

Türkiye’nin 15 Temmuz’dan önce Rusya ile ilişkilerini kuvvetlendirmesi, ortak birçok stratejik işbirliğine soyunması Batı’nın kolay kolay kabul edebileceği şeyler değil.

Özellikle bize karşı üzerimize sürdükleri dolar emperyalizmine karşı oyunlarını bozmamız, Rusya, İran ve Çin gibi ülkelerle yerli parayla ticaret yapacağımızı açıklamamız birilerini rahatsız edecek türden şeyler.

Nitekim böyle de oluyor, birilerinin bu devranı kanlı şekilde döndürmesini açıkça karşı çıkıyoruz.

Rus Büyükelçisi Karlov’a yapılan suikasttan sonra Rusya ve Türkiye’nin birlikte hareket edeceğini açıklayarak ortak mesaj vermesi çok önemli.

Bu iki ülkenin de her türlü provokasyona karşı tedbirli olduğunu ve her şeye rağmen ortak hareket edeceklerini gösteriyor.

Çünkü iki ülkede bu provokasyonun stratejik dostluğa yapıldığının farkında.

Dolayısıyla yaşanılan onca hadiseden sonra bu stratejik dostluğu bozmak isteyenlerin avuçlarını yaladıklarını da söyleyebiliriz.

Ayrıca eski FETÖ’cü Today’s Zaman’ın Ankara Temsilcisi’nin Twitter’dan yaptığı açıklamada çok manidar.

Bu suikasttan birkaç gün önce FETÖ’cü bu şahıs “Türkiye’de büyükelçiler güvende değil” diye bir tweet atıyor ve ardından bu suikast gerçekleşiyor.

Dolayısıyla katili tanıyoruz, katilin hizmet ettiği yerin neresini olduğunu, tetiği çektirenin kim olduğunu da net bir şekilde biliyoruz.

Bugüne kadar yaşadığımız her şey aleni bir şekilde yaşanıyor ve yaşadıklarımızdan sonra birbirine daha çok kenetlenen ve düşmana karşı ortakça hareket edebilen bir ülke oluyoruz.

Bundan sonra da olması gereken bu.

Her türlü şeye hazırlıklı olmalı ve güvenlik tedbirlerimizi buna göre yapmalıyız.

Küresel merkezin parmağının ucunda döndürmek istediği kanlı devrana karşı kazanmak istiyorsak şayet dik duruşumuzdan ödün vermemek önemli.

15 Temmuz’da nasıl dik durduğumuzu, bağımsızlık uğruna ölümü bize göze aldığımızı dünya aleme gösterdik.

Bu mücadele uzun soluklu bir mücadele, onun için aynı tavra devam etmek mecburiyetindeyiz.

Sonu mu?

Hayırlı olacak, kazanan inşallah biz olacağız.

Onun için istedikleri kadar etaplarıyla gelsinler, istedikleri kadar eteklerindeki kirli planları ortaya döksünler.

Hodri meydan!