Sosyal medya hayatımıza girdi.

Orta yer toz duman.

İyi tarafları var, kötü tarafları var

Ne kadar iyi ne kadar kötü tam bilmiyorum.

Evet herkesin her şeyine şahit oluyoruz, 

Evet her şeyi görüyoruz, biliyoruz ve anlıyoruz.

Bu kadarı fazla mı fazla tabi ki.

Her şeyi ve herkesi bilmemiz gerekmez ki aslında.

Ve o kadar çok biliyoruz ki, beynimiz doluyor ve beynimizde şuuru sığdıracak yer kalmadı.

Şuursuzluk almış başını gidiyor.

Ama,

Sosyal medya samimiyet ölçer testi anlamında şahane oldu.

Neyse.

Konum şu.

Yazar Nazlı Eray.

Benim yıllar önce Ntv kanalında 10 kadın programında partnerimdi ve koca bir sezon haftada 1 gün program yaptık.

Çok tatlı, çok güler yüzlü ve yumuşacık bir kadın, çok sevdiğim bir kadın Nazlı.

Romanları var Nazlı'nın.

Yazar olmasının dışında ben ressam olduğunu bilmiyordum.

Yakınlarda bir resim sergisi açmayı planlıyor Nazlı.

Serginin küratörū var onunla kavga ediyorlar ve sergi iptal oluyor.

Hürriyet gazetesinin kültür yazarı İhsan bey, küratör Tolga beyin kavga sonrası sinirlendiğini ve Nazlı hanımın tablolarını varile atıp yakıyor.

Bazı tablolarına da zarar veriyor.

Ve sergi iptal oluyor.

Konumuz sergi de değil.

Küratör Tolga instagram’da story’sinden paylaşım yapıyor.

Şöyle yazıyor.

"4 yıldır tasarımcısı emprazaryosu ve tüm çalışmalarını düzenleyip yönlendirdiğim, organize ettiğim özel fotoğrafçısı olduğum. Yazar Nazlı Eray ile uğradığım mobing, cinsel taciz ve maruz bırakıldığım, psikolojik baskılar dolayısıyla çalışmalarıma son veriyorum".

Ve bu iddialar ve paylaşım devam ediyor.

Adam story’sinde "kendi yaptığım, altına Nazlı Eray diye imza attığım resimleri Bodrum çöplüğünden alınabilir" yazıyor.

Instagram’da kavga görüntüleri de var.

Nazlı'ya devam ediyor ve diyor ki, “sen insanları sömüren kitaplarını hayalet yazarlarına yazdıran bir sahtekarsın çocukların bile yüzüne bakmıyor. Senin misafir bendim, benden önce ve benden sonran var".

İnanılmaz.

Akıl almaz hakaretler ve yenilir yutulur sözler değil, değil mi?

Ve asla geri dönebileceğin bir durum asla olamaz.

Hayatımda bu kadar büyük suçlamalar ve hakaret hiç okumamıştım.

Ve Nazlı için çok üzüldüm.

Ama öyle değil.

Adama soruyorlar; "Nazlı yanımda, şu anda yan yanayız, bunlar sinir  ile söylenmiş sözler, biz sanatçılar yüksek stres içinde çalışırız" .

Nazlı' ya soruyorlar.

"Allah bu sosyal medyanın belasını versin, öfke ile söylenmiş sözler, Tolga ile beraberiz falan".

Akıl almaz değil mi?

Sosyal medya hiç affetmiyor.

Çat diye yazdığın paylaştığın her şeyi önüne koyuyor.

Sen istediğin kadar "DEDİM OLABİLİR" de.

İnsanlar.

DEDİM OLAMAZ diyor.

Funda'nın aklındakiler..

... Yukarıda, sosyal medyayı bir hikaye ile iyi mi kötü mü anlatmaya çalıştım.

Bir iyi tarafı var.

Herkesin, hepimizin belli mesafede görüştüğü insanlar var.

Kimisi nasılsın demiyor, günlerce hatır sormuyor, ortadan kayboluyor adeta.

Ama , instagram story’de herhangi  paylaşımına mutlaka oradan bakıyor.

Sana nasılsın demiyor ama nasıl olduğuna oradan bakıyor.

Onu orada giriyorsun ve sanki göz göze geliyorsun.

Ne acayip değil mi?

Samimiyetsizliğin en alası bu.

Gizlice, ne yapıyorsun, neredesin, duygu durumun ne oradan adeta gözetliyor.

Sosyal medyaya kendi adıma çok teşekkür ederim.

Benim için, samimiyetölçer, kimin ne olduğunu anladığım bir yer oldu.

Funda'nın aklındakiler..

... İstanbul Halk Ekmek..

Halkın ekmeği ile alakası kalmayan bir zam yaptılar.

Devamlı yediğim bir ekmek var organik buğday.13 TL olmuş.

Ve light tost ekmeği var 16.50 TL olmuş.

Büfedeki beyefendi 29.50 TL dediğinde kulaklarıma inanamadım.

Hadi ben günde 2 dilim ekmek yiyen biriyim.

Normal somun ekmeği 2 TL.

Allah yardım etsin.

Önümdeki beyefendi 6 tane ekmek aldı.

Sanki son kuruşunu oraya bırakıyor gibiydi.

Ve inanın yemin ediyorum boynunu bükerek gitti.

İnsan ilk ekmek aldığı fırının kokusunu unutmamış.

Çok üzgünüm.

Unuttum.